Mahathir Muhammedin Türkiye izlenimleri
Geçen yazımızda Malezya eski başbakanı Tun Mahathir Muhammed hakkında kısaca bilgi vermiş, Pazartesi günü de Yıldız Teknik Üniversitesinde Nation Building: Malaysias Experience (Ulus İnşası: Malezya Tecrübesi) konusunda bir konferans vereceğini belirtmiştik.
Konferans öncesi kaldığı otel odasında kendisiyle kısa bir görüşmemiz oldu. Ben yanına gittiğimde kendisine refakat edenlere Türkiye halkını anlatıyordu. Bu coğrafya insanının tarihte nasıl olup da sürekli öncülük yaptığını anlamak sadedinde Mavi Marmarada yaşananlara bakmanın aydınlatıcı olacağını söylüyordu.
Şöyle devam etti: İsrail uluslararası hukuka aykırı olarak Gazzeyi abluka altında tutuyor, ama hukuk adına bu illegal kuşatmadan dolayı kimse ondan hesap soramıyordu. Türkiye halkı insiyatif aldı, bu ablukayı bütün dünyaya deşifre etmek üzere harekete geçti.
İsrail askerleri gemiye saldırınca, silahsız Türkiyeliler güvertede silahlı askerlere karşı çıplak elleriyle savaştı, bazı eylemciler gemiden elde ettikleri basit demir sopalarla bazı İsrail askerlerini esir bile aldı. Gemide bulunan diğer milletlerden insanların bu fiili direnişe katılmalarına da müsaade etmediler.
Bu insiyatif, bu cesaret, bu fedakarlık bu coğrafya halkının karakteri ve liderliği hakkında önemli ipuçları vermektedir.
Tun Mahathir bunları mücâmele olsun diye bize değil, yanındaki Malezyalı ekibe Türkiye halkını tanımaları için anlatıyordu.
Daha sonra konferans vermek ve Yıldız Teknik Üniversitesi ile Uluslararası Malezya İslâm Üniversitesi arasında yapılacak protokol anlaşmasına şahitlik etmek üzere Beşiktaştaki Yıldız Üniversitesi kampüsüne geçtik.
Oradaki konuşmasında Malezya toplumunun üç temel etnik yapıdan oluştuğunu; bunların yüzde 60ını Müslüman Malayların, yüzde 30 civarını Budist ve konfüçyan geleneğe bağlı Çinlilerin, yüzde 10 civarını da Hinduların oluşturduğunu, 1957 yılında Malezya, İngiliz sömürgesinden bağımsızlığına kavuştuğunda Malayların balıkçılık ve çiftçilikle, Çinlilerin büyük şehirlerde ticaretle, Hinduların ise işçilikle geçimlerini sağladıklarını anlattı. Ona göre bağımsızlık sonrası insanlara daha fazla iş imkanlarının sağlanması için bu yapının değişmesi gerekiyordu.
Tun Mahathir, İkinci Dünya Savaşında yerle bir olup tekrar ayakları üzerine kalkmasını bilmiş Japonyayı ülkelerinin kalkınması için model aldıklarını, Japonya izleği üzerinden kendi toplumlarını nasıl sanayi toplumuna dönüştürdüklerinin kısa geçmişini dinleyicilerle paylaştı.
Daha önceden Malezyada hocalık yapmış Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç ile Prof. Dr. Mehmet İprişli hocaların sorular kısmında modern Malezyanın onun eseri olduğunu söylemeleri üzerine; Ben sanayileşme sürecine girmiş ülkemin dönüşüm hızını artırdım, bu başarı sadece bana ait olamaz diyerek mütevazi bir duruş sergiledi.
Türkiye ve Malezya işbirliğinin gelecekte nasıl şekilleneceğine dair bir soruya ise, Tun Mahathir, Türkiyenin son yıllarda çok iyi bir ivme kazandığını ve ileriye yönelik iki ülke ilişkisinden umutlu olduğunu söyleyerek cevap verdi.
Benim asıl dikkatimi çeken ise şu değerlendirmesi oldu: Liderler ikiye ayrılır, kendisini seven ve ülkesini seven diye. Türkiyenin ülkesini seven başarılı bir lideri var.
Tun Mahathir kendisini seven liderler diye Arap Baharında yaşananlara atıfta bulundu aslında. Bu, kendini sevmenin kendine tapınmak olduğunun yumuşak anlatımıydı. Biz, megaloman liderlerin bu coğrafyayı nasıl ateşe verdiklerinin tanığı değil miyiz biz?
Bu konferansta Tun Mahathirin 86 yaşında olmasına rağmen zihninin hâlâ çok dinç oluşuna ve Türkiye kalkınmasını beğendiğine tanıklık etmiş olduk.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.