Necmettin Türünay

Necmettin Türünay

Pakistan-Mısır darbeleri ve Türkiye

Pakistan-Mısır darbeleri ve Türkiye

Dağlıca baskını hepimizin yüreğini dağladı. Fakat biz bugünkü yazımızda, dünkü konuya devam etmek istediğimiz halde, buna maalesef imkân bulamıyoruz.

Çünkü öyle önemli gelişmeler vuku buluyor ki, yazmayı düşündüğümüz konuları ne ele almaya, ne de sonuca erdirmeye fırsat bulamıyoruz.
Nitekim işte, Türkiye’yi yakından ilgilendiren yeni Pakistan ve Mısır darbeleri gözümüzün önünde!.. Mısır’da Yüksek Mahkeme, seçilmiş parlamentonun üçte birlik bölümünü, kaşla göz arasında fesh ediverdi. Sırf bununla da sınırlı değil. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı bir sırada Askeri Konsey, yetkilerini artırdı da artırdı. Yeni cumhurbaşkanının ordu üzerindeki her türlü tasarrufuna son verdi. Bunun ne anlama geldiğini izaha gerek yoktur sanırım. Mübarek diktatörlüğünün ardından sivil demokrasiye geçme hazırlığındaki Mısır halkının yanı sıra, diğer bütün çevreler şaşırdı kaldı adeta.
Fakat bu olayın adını da koymak gerekiyor. Bu durum, doğrudan doğruya bir darbe değil midir? Bir yandan hukuk adına işlenmiş bir darbe, diğer yandan da sürekli bir askeri vesayet arayışı!.. Mısır toplumu ve Müslüman Kardeşler’in yeni cumhurbaşkanı Mursi bu yeni vesayetçi yapıyı nasıl aşar, nasıl buna son verir bilemiyoruz.
Ancak Mısır denemesi veya darbesi sahasında tek örnek değil.
Çünkü iki gün önce Pakistan’da da Yüksek Mahkeme, evlere şenlik bir operasyon gerçekleştirdi. Başbakan Yusuf Ziya Geylâni’nin hem milletvekilliğine, hem de Başbakanlığına son verdi. Düşünebiliyor musunuz? Bir hükümet başkanı parlamento süreçleri içinde ya güvensizlik oyu verilerek, ya da seçimlerde mağlup edilerek düşürülebilecekken bu yola başvurulmuyor, hatta buna ihtiyaç dahi duyulmayarak alaşağı ediliyor.
Bu iki darbe denemesinin, Türkiye ile ilgili tarafı asıl mühim olan!.. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda, Türkiye Başbakanı için de böyle bir hukuki darbe teşebbüsü vuku bulmuş, Türkiye diğer iki İslâm ülkesine göre hem daha şerbetli, hem de siyasi tecrübe ve öngörü bakımından daha zengin olduğu için, bu teşebbüs boşa çıkarılabilmişti.
Burada söylemek istediğimiz, her üç ülkede de, hemen hemen aynı mevsime denk düşen müdahale denemelerinde, yargı kuvvetinin devreye sokulmuş olmasıdır. Mısır’da askeri konseyle dayanışma (ortak cephe) içinde gördüğümüz Yüksek Yargı, Pakistan’da yolsuzlukları gerekçe olarak kullanıyor. Türkiye’de ise bazı mahkemeler, güvenlik kuvvetleri içine sızmış ve eğitimlerini Amerika’da yapmış bir grup istihbaratçının güdümünde, hükümeti terörle mücadele konusunda köşeye sıkıştırmaya, daha ileri noktada da aynen Pakistan’da olduğu gibi alaşağı etmeye hazırlanıyordu. Devletin iç ve dış güvenlik politikalarının merkezi durumundaki MİT’in eski ve yeni başkanları derdest edilmeye ve ardından da hükümetin boynuna giyotin kılıcı indirilmeyecek miydi?
İşte Pakistan’da Geylâni’nin önüne geçemediği bu hukuk giyotinini, Türkiye elinin tersi ile geri çevirdiği gibi, bundan sonraki dönemde de aynı manivelânın tekrar tekrar işletilmesine mani olabilmek için ilgili mahkemelere çekidüzen vermek lüzumu bundan doğuyor. Dahası yasal olmayan yollardan elde edilen ve biriktirildiği anlaşılan dinleme kayıtlarına sınırlama getirilmesinin asıl sebebi de budur. Yani burda kasdedilen Ergenekoncu veya Balyozcu sınıflar için tutulmuş kayıtlar değil!.. Doğrudan doğruya hükümete karşı Brütüslük yapmaya hazırlanan, yandaş bazı ispiyonaj faaliyetlerine dönük lüzumlu bir tedbir denemesidir. Bu tür dinleme kayıtlarını sağa sola şantaj olarak kullanmayı düşünenler, unutmasınlar: Herkes birbirinin defosunu bilir!.. Onun için, bugün olduğu gibi yarın da, suyunu içmek mecburiyetinde kalacağın kuyuya tükürmemek icabeder.
Gene onun için, Türkiye’nin yeni bir güvenlik politikası kurgulamaya çalıştığı bir aşamada, ilgili politikanın ısmarlama dış stratejik adına dinamitlenmemesi gerekir. Aksi halde Türkiye, belki kırk yıldır olduğu gibi zora sokulabilir. Fakat kendi yolundan asla geri dönmez. Ancak bu politikaları göğüslemeye koşullandırılan yapılar, bu vesile ile alabildiğine cılıklaşır ki tahmin edemezsiniz. İşte millet ve dini camialar adına asıl yarayı burda almış oluruz.
Sonuç olarak söylemek gerekirse: Türkiye, Pakistan ve Mısır’ın maruz kaldığı hukuki darbeler veya darbe teşebbüsleri, hemen hemen aynı mevsime denk düşmüşlerdir. Biz bu mevsim çakışmasını tesadüfi bulmadığımız gibi, anlamlı da buluyoruz. Bu anlam da bizi ister istemez, müşterek bir politik motivasyona taşıyor. Acaba bu müşterek motivasyonun kaynağı ülkelerin iç şartları ile mi, yoksa dış şartları ile mi ilgilidir?
Mısır’a değilse bile, Pakistan ve Türkiye’ye dönük darbe arayışlarına bundan birkaç ay evvel işâret etmiş, ciddi ikazlarda bulunmuştum. Bakınız, 2 Mart 2012 (cuma) günkü yazımız. Başlığı da “Üç Kademeli Bir Final!..” O yazıda, ABD bölge politikaları bakımından, Türkiye ve Pakistan arasındaki bazı müşterekliklere işaret etmiştik.
Meselâ 1988’de İran-Irak ateşkesi gerçekleşti. Hemen ardından, artık Özal’ın İslamizasyon politikalarına ihtiyaç kalmadı ve rahmetliye Kartal Demirağ suikastı düzenlendi. Aynı tarihte Ziyaül Hak da bir uçak kazası ile öldürüldü. Bu da yetmez!.. Aynı deneme Pakistan’da Benazir Butto’nun, Türkiye’de Çiller’in devrilmesi sırasında da icra edildi. Bu paralel darbe ve suikastlar, bölgeye dönük yeni politikaların icrası dönemine denk düşüyor. Bunları burada detaylandırmaya imkanım maalesef bulunmuyor.
Şimdiki duruma gelince: ABD yeni bir Afganistan ve yeni bir Irak veya Kürt, Suriye politikası devreye sokmaya hazırlanıyor. Yeni Afgan politikasının merkezini ise Taliban teşkil ediyor. Buna da tecrübeli Pakistan yönetimini engel olarak görüyor ABD!.. Sonuç ise ortada!..
Suriye’nin bütünlüğünü muhafaza ederek değişmesinden yana olan Türkiye, aynı şekilde Kuzey Irak meselesinde de ciddi mesafeler almak üzere. Ayrıca bunda ısrarlı da oluyor. İşte bu noktada da ABD ve İsrail Türkiye’den rahatsız. Kendisi bir şey diyemiyor, fakat figüranlığa hevesli sınıflar da az değil ki!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Necmettin Türünay Arşivi