Atatürk dindarmış, ne yapacağız şimdi?
Dindar Atatürk bu 12 Eylül darbecisi Kenan Evrenin müthiş tezlerinden biri idi. Seksenli yıllarda, Paşa bütün Türkiyeyi âyetler hadisler okuyarak dolaşmış ve bunlara da kendi kafasına göre mânalar yakıştırmıştı.
O zamanki mesaisine bakarak İranda olsa Ayetullah sıfatını taşımaya hak kazanacak, yani ilmiyede de general rütbesi alacak bir şahsiyetle karşı karşıya olduğunuzu düşünebilirdiniz.
Buna en çok bozulan da CHPlilerdi.
İki sebeple: Birincisi, Atatürkün ne idiğünü ancak CHP iddia edebilir. Başka iddialar geçersizdir. Yani Kenan Paşa yetkisizdir!
İkincisi Atatürk dindar olunca, bundan muhafazakârlar yararlanır. CHPnin Atatürk ticaretinin sonu gelir!
Atatürkün ne idiğünü belirlemek yetkisini kullanmakta epeydir tekasül gösteren CHP nihayet harekete geçmiş. Daha önce Atatürkün laikliğini, dine karşı tavır ve tutumunu öne çıkaran parti bu sefer Kenan Paşanın 12 Eylül günlerine dönmüş.
Bu mevzuda bir de kitap yayınlamış! Kitap dediğime bakmayın. Hepi topu 60 sayfa imiş! Bir broşür anlayacağınız.
Bunu da eski bir müftü vekiline yaptırmış. Meğer bu müftü vekili şimdi de milletvekili değil mi imiş?
Öyleymiş!
Buyurun Kenan Paşa sakızlarını eski müftü vekili nasıl çiğniyor.
Kitabın adı: Atatürk, CHP ve Din Bu başlıktan, iki özne çıkarılabilir: Atatürk ve CHP. Yani ikisi denklemin bir tarafında, yani Atatürk ne diyorsa, CHP de öyle düşünüyor.
Ey dindar ahali! Madem Atatürk dindardır, onun partisi CHP de elbette öyledir! Gidip sahte dindarlara, takiyye yapanlara rey vermeyin. Gerçek Müslümanlar CHPde!
Sabık müftü vekili, kitabında din üzerinden Atatürk ve CHPye yöneltilen eleştirilere karşı, Mustafa Kemalin İslâma olan katkılarını anlatırken, bilinmeyen ayrıntılara da yer veriyormuş.
İslâma katkı!
Bu katkı kelimesini hiç sevmedim. Burada katkı saf, tabii şeylere yapılan ve onun niteliğini değiştiren ilave olarak algılanabilir. Katkıdan İslâma destek, onun uğrunda çabalama kastediliyorsa, örneklerden bunu çıkaramadım.
Yunanlıların yıktığı bir camii yaptırmak için para göndermiş... Bunu yapmak devletin görevidir zaten. Nitekim, 1922 yılında Bakanlar Kurulunun ilk toplantısında konuşan Mustafa Kemal, Yunan çekilişi sırasında birkaç bin caminin yakılıp yıkıldığını belirtmiş ve Bu camileri yenilemek görevimizdir demiş...
1922de, 1923de Mustafa Kemal Paşa konuştuğunda, dinden imandan bahsetmemesi düşünülemez. Asıl 1930lardan sonra böyle söz ve fiillerini bulmak lâzım. Neyse ki hocamız böyle bir delil bulmuş: 18 Mart 1933 tarihli bir kanuna göre de Eskişehirdeki üç şerefeli caminin sıva tamirinin yapılması kararlaştırılmıştır.
Bunu isterseniz fazla ciddiye almayalım! Bir camiin sıva tamirinin yapılması nasıl kanun mevzuu olur? Vakıflar, valilik veya belediye, olmazsa bir vatandaş bunu yapar, yaptırır iş biter!
Sonra meşhur Balıkesir Hutbesi var! Bir zaman Diyanet de bunu tablo halinde müftülüklere astırmıştı.
Bazıları sanır ki, M. Kemal Paşa, Cuma günü, minbere çıkmış, hutbe okumuş! Hayır vaka çarşamba günü cereyan etmiştir. Paşa Balıkesiri ziyaret etmektedir ve henüz 1923 yılındayızdır. Şehrin en büyük camiine de uğranır ve Paşa camiye girmişken kısa bir konuşma yapar. İslâmiyetle ilgili bildik cümleleri kurar. Ama daha sonra tersini söyleyeceği laflar da eder:
Camiler sırf namaz kılmak için değildir, bütün meselelerimizi konuşup uygulamaya geçirmek için kullanılmalıdır der.
Peki sonra böyle der mi? Demez ve yapmaz!
Neden 1923ten sonra ayağını camilerden keser? Neden 1938de vefatında dahi cenazesi camiye götürülmez?
Hocam, ver bakalım bunların cevabını!
Meğer Atatürke şeyhler de destek vermiş. Peki ne olacak, Türkiye şeyhler, müridler, dervişler memleketi olamaz lâfı?
Evet Libyalı Şeyh Ahmet Senusi Milli Mücadeleye destek vermiş, bunun için bütün doğu ve güneydoğu Anadoluyu, kuzey Irakı dolaşmıştır. Peki sonra ne olmuştur?
Hocam hatırlayamamış olabilir; biz hatırlatıverelim. Şeyh Ahmet Senusi, ikamete mecbur edildiği Tarsusun bir Hıristiyan köyünden apar topar sınır dışı edilmiştir. Yıl 1924!
Ya Peygamberimizin mezarını Suudiler yıkmaya kalkışınca, Eğer tek bir taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim demesi? Meğerse telgrafın kayıtları ortadan kaldırılmış mış! Kimin tarafından? CHP yönetimi tarafından olmasın? Çünkü 1926da Türkiye bir parti devleti idi ve Mustafa Kemal Paşa da bu partinin değişmez, değiştirilemez genel başkanı idi! Tabii, önce böyle bir telgrafın çekildiğini doğrulatmamız lazım.
Hadi bunu doğruladık ve bütün hocamızın söyledikleri kesin hakikat. Atatürk de senden benden, bugünkü idarecilerimizden dindar bir zat...
Yani biz bundan sonra CHPye mi rey vereceğiz?
Yahu laiklik ne olacak? CHP laiklikten vazgeçtim derse, bunu ciddi ciddi düşünebiliriz.
Ha gayret hocam! Bunu yapsan yapsan sen yaparsın!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.