PKKnın Dağlıca baskını ve Suriyenin uçak düşürmesi
Küresel oyuncular oyunu iyi oynuyorlar.
Çünkü oyun oynamayı biliyorlar. Çünkü onların A plânı zaten var da, rakibinin olası hamlelerine karşı B, C, D.... plânları da var; farklı durumlara karşı kurgulanmış farklı hamleleri önceden planlıyorlar. Çünkü işi şansa bırakmıyorlar. Çünkü bir belayla karşılaştıktan sonra ne yapacağını düşünmektense, olası belalara karşı ne yapılabileceğine dair çok alternatifli tutumları önceden hesap ediyorlar. Çünkü kısa vadeli tatminleri değil, uzun vadeli ve kalıcı çıkarları esas alıyorlar. Çünkü ne zaman ofansif, ne zaman defansif olacaklarına dair plan ve programları var; hangi durumda hangisini ne kadar ve ne şekilde icra edeceklerine dair stratejileri önceden hazırlıyorlar. Çünkü gündemin akışına göre yön belirlemiyor, bizzat kendileri gündemin akışını tayin ediyorlar. Çünkü oyunun kurallarını kendileri yazıyor, oyun içinde kural değişikliği yapabiliyorlar.
Ancak, daha bir A plânı bile olmayanlar, ani bir durum karşısında ne yapacaklarını bilemiyorlar. Destek ve icazet alma ihtiyacı duyuyor, bağımsız strateji oluşturamıyor, bölgesel dengelere etki edemiyor, küresel oyunları çözemiyorlar. Hayati konularda bile duruma hakim değiller. İpler başkalarının elinde; gelişmelere dair süreci kontrol edip yönlendiremiyorlar.
Küresel oyuncuların hamle yürüttüğü ülkelerde ardışık gündemlere şahit oluruz. Ardışık gündemden, önceki gündemi anlamlı bir şekilde tamamlayan veya kamuoyu kanaatine yeni bir yön veren sonraki gündemi kastediyoruz. Ardışık gündemde, bir sonraki gündem, aslında bir önceki gündemin devamı ya da tamamlayıcısıdır. Ancak aynı zamanda, bir önceki gündemin etkilerini yedirmek için bir yemdir de... Küresel gündem belirleyiciler, oyunlarını oynarken ardışık gündemlere sık sık başvururlar. Böylece bir ardışık gündemle kamuoyunun dikkati başka bir alana kayarken, büyük ve kirli tezgahlar sahnede kapalı gişe oynamaya devam eder.
Şimdi başlığa dönelim. Başlığa bakıp, PKKnın Dağlıca baskını ile Suriyenin uçak düşürmesi arasında ne alaka var? demeyin. Alâkanın âlâsı var. Dikkat edin; tam çözüm önerileri Ayrılıkçı Kürt Hareketinin siyasi kanadınca konuşulurken, tam PKK terör örgütünün Kandildeki elebaşısının sıcak mesajları kamuoyunda bir çözüm beklentisine yol açmışken, Suriye asıllı çete başının verdiği emirle Dağlıcada karakol basılıyor. Baskın üzerine, bir gün önceki iyimser ve umut verici hava birden bire dağılıyor ve kökten çözümcülere, askeri seçenekçilere gün doğuyor. Öyle bir hal alıyor ki durum, nerede duracağı kestirilemeyen bir mecraya doğru akarkeeen....
Birden bire Suriye, durduk yere Türk uçağını düşürüveriyor.
Peki, gündemin ilk sırasındaki Dağlıcaya ne oluyor? Unutuluyor... Dağlıca baskınını yapan terör örgütünün ABDnin kontrolündeki Irakta üslenip lojistik desteğini oradan sağladığı, yapılacak bir hamlenin doğrudan ABDyi ilgilendirdiği unutuluyor. Yerine, Dağlıcaya saldırı emri veren terörist başının Suriye asıllı oluşu ve Suriyenin Türk uçağını düşürdüğü kalıyor. Böylece küresel büyük oyuncuların üzerine yoğunlaşması gereken gündem, bölgesel küçük oyuncuların üzerine yönlendiriliyor. Alın size ardışık gündem.
Küresel oyuncular, yaptıkları hamleye karşı kitlesel tutum kesinleşip keskinleşmeden önce, yeni bir hamle ile kamuoyunun dikkatini başka yöne çekiyor, böylece oyunun kurgusunda yeni bir aşamaya geçiyorlar. Sonraki gündem öncekinin gereklerini yapmayı unuttururken, küresel oyuncular yeni bir mevzi daha kazanmış oluyorlar.
İşte bu alâkadan dolayıdır ki, geçen yazıda dış politikadaki acziyetten ve ne yapacağını bilemez halde oluştan söz ettim; hangi durum karşısında ne yapacağına, neyin itidal, neyin hamle olduğuna dair karar verebilmek için, her biri çok alternatifli A, B, C, D.... planlarının hazır olması gerektiğine; yoksa temel hayati önemi haiz durumlarda bile başkalarının icazetini ve desteğini almak durumunda kalınacağına işaret etmek istedim.
Uçak düşürülünce kamuoyu iki gruba ayrıldı: Saldıralımcılar ve itidalciler. Bu iki tutum da doğru değil. Özellikle hassas bir coğrafyada yer alıyorsan, aslolan, bir vukuattan sonra ona karşı ne yapacağına dair çare arayışı değil, olası durumlara karşı önceden hazırlıklı olmak, ne yapacağını bilmektir. Aslolan, yeni bir vukuatta eski vukuatın gereğini yapmayı unutup manipüle edilmek değil, bir taraftan eskiye dair gerekleri yaparken, bir taraftan da yeni vukuatın gereklerini yapabilmektir. Aslolan, vukuatlar arasındaki ilişkiyi tesbit edip, ülkenin başına örülmek istenen çorabın ipliğini sökebilmektir.
Aslolan, özgün dış politika stratejisini oluşturup takip etmek, emperyalist büyük oyuncuların çıkarlarına payanda olmamaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.