Suriye derin devleti Esedi rehin mi aldı?
Suriye’de silahlı muhalif gruplar ile ordu birlikleri arasında çatışmalar her iki tarafın verdiği ağır kayıplara rağmen aralıksız devam ederken, Şam yönetiminde kafaların karışmasına sebep olacak bir çöküş ve çözülme yaşanıyor. Edinilen bilgilere göre Şam yönetimi kelimenin tam anlamıyla bir kaosun içinde...
Esed’in yerini üst düzey görevliler bile bilmiyor. Sürekli yer değiştiren Esed’in nerde kaldığı ve kimlerin elinde olduğunu tam olarak bilen yok. Yakın çevresinden kaçırılan ve çok özel bir ekibin koruması ve kontrolü altında olduğu iddia edilen Beşşar Esed kimse ile görüştürülmüyor. Babası Hafız Esed’in zamanından kalma ve rejimin en etkili gücü olan (kimilerine göre Suriye’nin Ergenekon’u) “Baas rejiminin derin devletinin müsaadesi ile” Esed’e sadece yalnızca özel kuryeler ulaşabiliyor.
İddialara göre Beşşar Esed sadece ihtiyaç duyulduğunda ve dışa karşı gösteriş için derin devletin özel timleri tarafından Saraya getirilip götürülüyor. Meclis, hükümet ve ordudan sınırlı sayıda isim Esed’le görüştürülüyor. Yani artık hükmetme iradesini kaybetmiş ve özgür de değil...
Eğer iddialar doğruysa Suriye, Beşşar Esed ve onun emrindeki hükümet tarafından değil, Baas rejiminin derin devleti tarafından oluşturulan gizli bir konsey tarafından yönetilmektedir. Beşar Esed ve hükümet üyeleri sadece figüran yani piyondan ibaret...
Suriye’nin Bağdat Büyükelçisi Nevaf Faris ve Suriye Cumhuriyet Muhafız Birliği’nin komutanlığını yaparken Türkiye üzerinden Fransa’ya kaçan, Beşar Esed’in çocukluk arkadaşı tümgeneral Manaf Tlas yurtdışına kaçmışlardı. Onlardan sonra Suriye Başbakanı Riyad Hicap ve beraberinde iki bakan ile iki generalin ülke dışına kaçarak muhalefet saflarına geçti.
Bu durum bütün dünyada Cumhurbaşkanı Beşar Esad yönetiminin “içten çürüyüşü ve hatta çöküşü” olarak yorumladı. Aslına bakarsanız Şam yönetimde çöküş Şam’daki bombalı saldırı ile başlamıştı. 18 Temmuz’daki Ulusal Güvenlik binasına düzenlenen saldırıda Esed Hükümetinin Savunma Bakanı Davud Raciha, İçişleri Bakanı İbrahim El Şaar, Esed’in eniştesi Asaf Şevket ve danışmanı Hasan Türkmani hayatını kaybetmişti. Suriye’deki en güvenli yer olarak bilinen ve sadece devlet ve hükümet görevlilerinin girebildiği bu binada saldırının nasıl gerçekleştirildiği ise hâlâ muamma.
BOMBALI SALDIRI DERİN DEVLETİN İŞİ Mİ?
Bombalı saldırının “Hür Suriye Ordusu” değil, Suriye derin devletinin işi olduğu iddia ediliyor.
Sızan bilgilere göre; “Gelinen noktada dünyayı karşımıza alarak daha fazla insan ölümü ve büyük kayıplara sebep olan iç savaşı sürdürme yerine BM ve Arap Birliği arabulucusu Kofi Annan’ın planına uyarak ordu birliklerini sivil yerleşim yerlerinden geri çekmek, Uluslararası Toplumun aracılığıyla muhalefetle bir masa etrafında oturup pazarlıkların başlatılması gereklidir.. Aksi halde bu gidişin sonu hüsran olur” diyenlerle “şartlar ne olursa olsun, silahlı direnişi kırmak için tüm güçler seferber edilerek Şam yönetiminin devrilemeyeceğine dünyayı inandırmak zorundayız. En kötü şartlarda Rusya, Çin ve İran’ın da desteği ile Lazkiye merkezli kuzeybatı kıyı şeridine çekilerek bize bağlı bir devletinin pazarlıklarını başlatırız” diyenler arasındaki görüş ayrılığı gün geçtikçe derinleşirken bombalı saldırı sonucu şahinler grubu kazanan taraf oldu.
Muhalefete katılmak üzere Şam’ı terk edenlerden edinilen bilgilere göre; Bombalı saldırının düzenlendiği gün Ulusal Güvenli Binasında bu görüş ayrılıklarının giderilmesi için gerçekleştirilen toplantıda sert ve ağır sözlü tartışmalar yaşanmış. Görüşmeler devam ederken Baas rejimin korunması adına savaşın sürdürülmesini isteyenlerin oluşturduğu ve derin devletinde desteklediği hükümet ve Ulusal Güvenlik Konsey üyeleri toplantıyı terk ederek binadan uzaklaştırılmıştır. Beşşar Esed’i yönlendirdikleri iddia edilen ve uzlaşmacı olarak bilinen birinci grup binada iken bombalı saldırı gerçekleştirilmiştir.
Neticede; Şam yönetimindeki görüş ayrılıkları sonucu gerçekleşen bu saldırıda Beşşar Esed’in de yer aldığı cephenin öncüleri yok edildi ve Beşşar Esed’e hem ihtar verildi hem de yalnızlaştırıldı. Unutulmasın ki; işin gerçek yüzü sonradan ortaya çıkar...
Bir diğer gerçek ise o saldırı sonrası hem hükümet hem de ordu içinde çok ciddi çöküş başladı.
Ordu’dan kopmalar ve Şam yönetimden kaçışlar silah gücüyle önlenmeye çalışılıyor. İstihbarat örgütü El Muhaberat tarafından izleniyor. İstihbarat personelinin muhaliflerle işbirliği yapmaması için Mahir Esed’in kontrolündeki Şebbiha örgütü sıkı bir takip uyguluyor. Suriye’de bilinenlerden daha fazla Şam’ın bilinmeyen yönleri var. Belki de bazı gerçekleri zaman içinde hep birlikte öğrenmiş olacağız.
BEŞŞAR MUHALİFLERE KATILIR MI?
Son günlerde ordudan kopmalar ve Şam yönetiminden kaçışlar aynı zamanda espri konusu olmaktadır. Bir süre önce Türkiye üzerinden kaçarak Fransa’ya sığınan Esed’in çocukluk arkadaşı Suriyeli General Manaf Tlas bu iç kavgalardan etkilendiği için önce ailesini yurtdışına kaçırdı sonrasında ise kendisi kaçtı.
‘Şam Entrikaları’nı çok iyi bilen çocukluk arkadaşı General Manaf Tlas’ın “Beşşar Esed de Suriye’den kaçar mı?” sorusuna “fırsatını bulsa kontrol edemediği Baas rejiminden kurtulmak için o da kaçar ancak Muhaliflere katılır mı bilemem” esprili cevabı düşündürücüdür.
Dış İşleri Bakanı Sayın Davutoğlu; Beşşar Esed ile yapmış olduğu görüşmeleri bir televizyon kanalına yorumlarken Esed’in “Ben görevi bıraksam benden sonra neler olur?. Nusayri ve Hıristiyanların geleceği ne olacak?. Ben istesem de etkili güçler buna razı gelmezler(..!)” diyerek endişe ve korku dolu bir ikilem içinde olduğunu dile getirmişti. Esed bu açıklamalarıyla kendisinin değil Baas rejiminin daha güçlü olduğunu ima ediyordu.
Bütün işaretler onu gösteriyor ki; Suriye’nin geleceğinde Beşşar Esed’in yanında Beşşar Esed’i bile baskı altına alan Baas rejimi de olmayacak. Bu bir gerçek ancak sadece zamanı kesin değil...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.