Tarihi bir gün ve yeni bir dönem...
Türk siyasi hayatında bir dönüm noktasının yaşandığı bugünlerde tarihe bir not düşüldü ve Türkiye’de yeni bir dönem başladı.
Bir gün önce, AK Parti olağanüstü kurultayında yeni Genel Başkan ve Başbakan adayı belirlendi.
Bir gün sonra; “Siyasi hayatı bitti. O, artık muhtar bile olamaz” diyerek yolu kesilmek istenen o, tüm engellemeleri aşarak şanına yakışır bir törenle 12. Cumhurbaşkanı ve halk tarafından seçilen ilk Cumhur(Reisi) olarak köşke çıktı.
O gün, sadece Cumhur(Reisi) R. Tayyip Erdoğan’ın TBMM’de yemini ve köşkte gerçekleşen bir devir teslim merasiminden ibaret değildi.
O gün; Türk milleti, iki bin yıllık tarihimizde ilk defa aracısız Reis-i Cumhur’unu belirlemenin ve devlet yönetiminde tam anlamıyla söz hakkına sahip olmanın haklı gururunu yaşadı.
O gün; milletler camiasından üst düzey katılımın olduğu köşkteki o devir-teslim töreninde yeni Cumhur(Reisi) R.Tayyip Erdoğan’ın tanımını yaptığı “Yeni Türkiye”nin uluslararası düzeyde de takdir bulduğu bir gün oldu.
O gün; Türkiye’nin yanında dünyanın da gözü kulağı bu törendeydi ve dünya medyası bu merasime kilitlenmişti.
Kısacası o gün; Türkiye’nin özü ve ruhuyla buluştuğu, millet ve ülke olarak onur günümüzdü.
KÖŞKTEKİ O TARİHİ AN...
Köşkteki devir teslim töreni gerçekten fevkaladenin fevkindeydi.
Ak Parti’nin adayı olarak TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Abdullah Gül, halkın seçtiği Cumhur(Reisi) R.Tayyip Erdoğan’a görevini devretti.
Aynı siyasi gelenekten gelen iki önemli şahsiyetin halef – selef olmaları Türk siyasi hayatında bir ilktir. Onlar daha önce Başbakanlık makamı için de halef – selef olmuşlardı. 58. Hükümetin Başbakanı Abdullah Gül görevi 59. Hükümet’i kurmakla görevlendirilen Ak Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’a devretmişti.
Köşk’teki o törende; halef - selef aralarında olduğu gibi eşleri arasında da nezaket ve samimi ilişkiler dikkati çekti. Sayın Gül ve Sayın Erdoğan’ın 40 yıllık dava arkadaşlığı bu törende yeniden hatırlandı.
Bilhassa Sayın Gül’ün “Üstün liderlik ve yöneticilik yeteneklerini, ülkesine ve insanlığa hizmet heyecanını hakka olan inancını en yakından bilenlerdenim. Son 14 yıl boyunca ise önce partimizi beraber kurduk, sonra da yönetimde değişik pozisyonlarda beraber çalıştık. Gururla söylemeliyim ki bu 12 yıl cumhuriyet tarihimizin en parlak dönemleri arasında yer aldı. Birlikte tarihi ekonomik siyasi sosyal reformlara dönüşümlere imza attık. Sayın Cumhurbaşkanım kardeşim Tayyip Erdoğan’la Türkiye çok daha ileri gidecektir. Buna inancım tamdır” şeklindeki konuşması belli çevrelere cevap niteliğinde olmuştur.
Bu törenle gelecek nesillere örnek oldular ve malum çevrelerin “bunlar şimdi birbirine düşecek” yönündeki beklentilerini boşa çıkarmış oldular.
BU AYIP SİZE YETER...
Siyasi muhalefetin birtakım itirazları elbette olmalı, ancak onun da yeri ve zamanı vardır.
Unutulmasın ki; devlet törenlerine katılmak siyasi temayüller ve bir siyasi terbiyenin gereğidir.
Anlaşılan o ki; CHP hâlâ seçim yenilgisinin sarhoşluğu ve şaşkınlığını yaşıyor.
Demokrasilerde iktidar kadar muhalefetin de sorumlulukları var olduğu gerçeği hatırlanmalıydı ve gereği yerine getirilmeliydi.
Ancak öyle olmadı.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu törenlere katılmadı. CHP’li vekiller ise TBMM’deki Cumhurbaşkanlığı yemin törenini provoke etmeye kalkıştı ve sonrasında meclisi toplu olarak terk ettiler.
MHP ve HDP Genel Başkan ve milletvekilleri ile meclisteki törendeydi.
CHP’nin provoke ettiği törende çok sayıda HDP’li ve MHP’li vekiller Erdoğan’ı ayakta karşıladı.
Dünya milletler camiasından o ana şahitlik etmek üzere; devlet ve hükümet başkanları veya bakanlık düzeyinde katılırken ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun katılmama kararı alması ve meclise gelen CHP’li vekillerin günün mana ve önemini hiçe sayarak toplu olarak meclisi terk etmesi; demokrasimiz adına utanç verici oldu.
Aslında bu tavır; Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’dan ziyade TBMM ile millet iradesine yapılan bir saygısızlıktır. Çünkü; onu bu millet seçti ve o meclis aziz milletimizindir.
Açık ve net olarak ifade etmek isterim ki; bu tavır, siyasi ahlaksızlık, nezaketsizlik ve de, siyasi terbiyesizliktir.
Unutulmasın ki; millet iradesine saygı, siyasi ahlakın ve demokrasinin gereğidir.
İşte bu anakronik tavır, CHP’yi ebedi muhalefete mahkûm etmiştir.
Yaşanan bu siyasi ahlaksızlık CHP’ye oy vermiş kitleleri de rahatsız etmiştir.
Şu gerçek unutulmasın ki; bu tutum ve siyasi bakış açısı değişmedikçe de CHP hiçbir zaman iktidar şansı bulamayacaktır.
İNANCIMIZ VE GÜVENİMİZ TAMDIR
Türkiye’de yeni dönemin ilk adımları resmen atılmış olması, hiç şüphesiz millet iradesinin kesin zaferidir.
Sayın R.Tayyip Erdoğan’ın Reisicumhur’luğunda, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığında “Yeni ve güçlü bir Türkiye” yolunda uyumlu ve güzel çalışmalar gerçekleştireceklerine olan inancımız ve güvenimiz tamdır.
Ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diler, yeni Cumhur(Reisi)mizi de bu vesileyle tebrik ederim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.