Banka canavarı peşimizde
Bankaların müşterilerinden kırk türlü yol bularak her şekilde para almaları, işlem görmeksizin bekleyen hesaptan bile "işlemsizlik ücreti" gibi dâhiyane (!) buluşlarla para kesmeleri, artık çok fazla göze batar hale gelince, devlet bu işe el attı.
Ne oluyor yahu dediler.
Bu kadar da vahşi olunmaz ki uyarısı yaptılar.
Biz de sevindik doğrusu.
Haberler ümit vericiydi ne de olsa.
Hesap işletim ücreti ve kredi kartı aidatı gibi ödemeler abes geliyordu.
Eğer ödemek istemiyorsan itiraz edecekmişsin de, o zaman müşteri kaybetmek istemezlermiş, aidatını iade ederlermiş falan...
***
Hâlbuki 'devlet' diye bir aygıt gerçekten varsa, söylendiği gibi "vatandaşın haklarını korumakla yükümlüyse", bu tür kibarca yapılan soygunlara ciddiyetle dur demesi gerekir.
Niye her vatandaş tek tek bankalarla uğraşsın?
Bankaları kendi haline bırakırsan, davulcuya zurnacıya varmaz ama kapısının önünden gelip geçenlerden bile para almaya çalışır.
***
Şimdi öğreniyoruz ki bankalar bu gelişmelerden rahatsız olmuş ve bir araya gelip itiraz etmişler.
Haber diliyle söyleyecek olursak şu şekilde:
"Türkiye Bankalar Birliği, hesap işletim ücreti ve kredi kartı aidatı gibi sabit ücretlerin kaldırılmasına karşı çıktı."
Diyorlar ki sunulan ürün ve hizmetler karşılığında ücret ve komisyon alınması, hepsinin bir bedeli olması sebebiyle doğrudur, yerindedir, düzenlemelere uygundur.
Uluslar arası uygulamalar da bu şekildedir. Piyasa mekanizması diye bir ölçü vardır.
Bu itibarla, müşterilerin ürün ve hizmet seçimlerini bilinçli olarak ve kendi tercihlerine göre yapmaları, ücret ve komisyonların da tarafların sözleşme hürriyeti içinde belirlenmesi daha doğru olacaktır.
Yani bankaların o paralardan vazgeçmeye niyeti yok.
Zira toplamda milyarlara varan bir meblağ söz konusu.
Mümkün olsa da bankaların önünden bile geçmesek, vitrinine bile bakmasak...
DURUP DURURKEN CİNAYET
Sabahattin Bey, evinde iftar verdikten sonra arabasıyla teravih namazına giderken, yolda Arif'in saldırısına uğramış.
Hemen hastaneye kaldırılmasına rağmen kurtarılamamış.
Sabahattin Öztürk, Bolu İl Genel Meclisi'nin CHP'li üyesi.
Katil zanlısı Arif Türkmen ise, işsiz olduğu için ona ve ailesine Sabahattin Bey'in yardım ettiği kişi.
Ara sıra maddi yardımda bulunurmuş.
O akşam onu kahvehanede görünce öğüt vermiş.
Kahvehanede vakit geçireceğine çalış gibi birşeyler söylemiş.
Buradan başlayan tartışma büyümüş, yurmuklaşmaya kadar varmış.
Daha sonra Arif Türkmen, oradan ayrılan Sabahattin Bey'i takip etmiş ve elindeki tornavidayı göğsüne saplamış.
Allah rahmet eylesin.
***
İşte arifeyi görüp bayramı görememek dedikleri bir durum...
Şüphesiz burada bizim için alınacak dersler var.
Bilmek gerekir ki herkese öğüt verilmez.
Kalabalık içinde birine "burada oturacağına git çalış" demek doğru değildir.
Birine yardım etmen, onun sahibiymişsin gibi davranma hakkı tanımaz.
Yardım edeceğin kişileri iyi seçmen gerekir.
Yaptığın yardımları değil başına kakman, hatırlatman veya sözünü etmen bile yardım sahibine yakışmaz.
***
Bunlar maktül açısından almamız gereken dersler.
Bir bu kadar da onun hayatına son veren kişi açısından alınması gereken dersler var.
Sana iyilik edene kötülük etme.
Sinirlerine hâkim ol.
Kimsenin canına kıyma.
Öfkeyle kalkarsan zararla oturursun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.