Bin Kürt devleti bir mâsumun hayatına değmez!
Gaziantep, bir daha gazi oldu... Dokuz masum insan katledildi... Şemdinli buluşmasının resimleri arka plana düşerken, Gaziantepteki vahşi saldırı ön plana geçti.
Birinci resimde mutluluktan uçan sözde milletvekilleri vardı... İkinci resimde alev alev yanan silahlı bir mesaj.
Birinci resimdekiler, silahı ve silahlıları takdis ediyorlardı. İkinci resim silahın ve silahlıların yaptıklarının yapacaklarının teminatı olduğunu gösteriyordu.
Lâfı eğip büğmeyelim: Şemdinli kucaklaşması, BDP alçaklığının bilinen -ve fakat itiraf edilmeyen- tarafının en yüksek sesle ilânıdır.
O partiye PKKnın uzantısı deniliyordu, onlar ise yalanlamak ihtiyacını dahi hissetmiyordu. Şimdiki görüntüler, Uzantının PKKsı demenin daha doğru olacağını gösteriyor!
Eğer PKKnın bu uzantıları şehirde, sokakta, Mecliste var olmaya devam ederse, dağdaki çocukları hedef seçmenin âlemi yok. Biri silahlı propaganda için dağda, diğeri silahlı çözümün sürdürülmesi için düzde...
Şımarıklığın zirvesi Şemdinli!
Neydi o BDP karılarının hâlleri öyle? Teröristlerle kucaklaşırken ağızlarının suyu akıyor.
Değişmez düstur şu:
Hesap sormayandan, hesap sorulur!
BDPden hesap sormakta geç kalınırsa, o hesap, hesap sormayana ödetilir, hem de kat be kat! AK Parti, iyi niyetle açılım siyaseti oluşturdu. Hayâl edilemeyenleri gerçekleştirdi. 1980lerin Kürtçe konuşma yasağından Kürtçe yayın yapan radyolara, televizyonlara gelindi. Kürtçe seçmeli öğretim kapıda... Peki mesele ne?
Milletin zihni Kürt-Türk ayrımı tanımıyor zaten. Bin yıl bu topraklar bu ayrımı bilmedi. Aşılveriş yaptığınız bakkalın hangi etnik gruba mensup olduğunu sorguluyor musunuz? Bindiğiniz belediye otobüsünü kim kullanıyor? Kaç bakanımız, etnik olarak Kürt? Gaziantepte hunharca katledilenlerin hepsi Türk mü?
Türkiye toplumu bu sorgulamayı hiçbir zaman yapmadı.
Kürtlerle Türklerin problemi yok. Müşterek zeminleri bu kadar fazla olan başka iki topluluk yok yeryüzünde belki de.
Aynı inanç bizi var ediyor, aynı ezgiler bizi yerimizden hoplatıyor veya üzüntüye gark ediyor.
Türkiyenin problemi Kürtlerle değil, Kürtçülerle! Hatta kültürel Kürtçülerle de bir sıkıntısı yok toplumun. Kürtçenin, Kürtlere mahsus kültürün araştırılması, yaşatılması kimseyi rahatsız etmiyor.
Fakat siyasî Kürtçülük, Kürtler üzerinde bir vesayet ve baskı mekanizmasına dönüştürüldü. Bu otuz yıllık bir birikim. Bu mekanizmayı vakit geçirmeden kırmak zorundayız.
Kendini Kürt sayanlar önce bunu yapmalı: Uzantının BDPsine dur demeli!
Bu ahlâksızlığa dur demektir, gayri insaniliğe dur demektir.
BDP Gaziantep saldırısından sonra çook çook uzun bir açıklama yapmış: Bayramı kana bulayan saldırıyı kınıyoruz!
Bakın kınadıkları ne: Saldırı!
Failleri yani PKKyı kınamak yok bu cümlede!
Biz de bu ahlâksızlığı, mürailiği, ikiyüzlülüğü kınamakla yetinmiyor, lânetliyoruz!
Bir gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil!
Böyle diyor Yunus.
Bir mâsumu öldürdüysen, bunu hangi amaç için yapmışsan yap, hesabını veremezsin. Zulüm her zaman ve her vasatta zulümdür.
Bin Kürt devleti bir masumun hayatına değmez!
Hadi yaşını başını almış olanlara bir kulp bulalım. Suç, günah atfedelim. Oh oldu diyelim.
1 ile 12 yaş arasında 4 masum için hangi mazereti bulacağız?
İstersen 4 bin Kürt devleti kur!
Bu yaptığın insanlık değil!
İnsanlık yoksa, devleti ne yapayım?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.