Suriye çıkmazında kimyasal tehdit
ABD Başkanı Barack Obamanın Şam yönetimini hedef alan açıklamalarında; Şimdiye kadar Suriye krizine askeri bir müdahale emri vermedim. Ancak, Suriyedeki durumu büyük bir dikkatle izliyoruz hatırlatması, hatta uyarısı, dünya başkentlerindeki siyasi çevrelerinde Suriyeye müdahale sinyali mi verdi? yorumlarına sebep oldu.
Ayrıca, Obamanın; kimyasal veya biyolojik silah kullanımının, Suriyeye müdahale konusunda fikrini değiştirecek bir kırmızı çizgi olduğu şeklindeki vurgusu etkileyici bir anlam taşımaktadır. Bir diğer düşündürücü olan husus da; ABD Başkanı Obama, Suriye konusunda uzun bir sessizlikten sonra kimyasal ve biyolojik silahlar üzerinden uyarılar yapmaya başlamasıdır... Çünkü; bazı bölge ülkeleri, ellerinde kimyasal silahlar bulunduğunu inkar etmedikleri gibi, ellerindeki kimyasal silahları sıkıştıklarında kullanabilecekleri yönündeki tehditkâr açıklamalarda bile bulunuyorlar.
Suriyenin kimyasal ve biyolojik silahlara sahip olduğunu iddia edenlerin başında, İsrail ve ABD ile Batı ülkeleri gelmektedir.
ABD ve Avrupa ülkelerinin en büyük endişesi; Suriyede Esede bağlı ordu birliklerinin, kontrolünü kaydettikleri bölgelerde bulunan askeri üsleri, Şam yönetimi ile işbirliği yapan silahlı terör örgütlerine vermiş olma ihtimalidir. Aynı endişeleri taşıyan İsrailin bir diğer büyük korkusu; Esed rejiminin, elindeki kimyasal silah sistemlerini Lübnandaki Hizbullaha göndermesidir.
KİMYASAL SİLAH VAR MI, YOK MU?
Kısa bir zaman önce Suriye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cihad Makdissi, Esed rejimin elindeki kimyasal silahları sivillere karşı kullanmayacağını, bu silahların sadece yabancı güçlere karşı kullanılabileceğini belirtmişti. Esed bu açıklamaları yaptırarak bir yandan, elinde kimyasal silahlar bulunduğuna dikkat çekerken, diğer yandan da; Çemberin daralması halinde bu kimyasal silahları son çare olarak kullanırız tehdit içerilikli imalarda bulunuyor.
Gerçekten Esedin elinde kimyasal silah var mı?
Yoksa Şam yönetimi, elinde kimyasal silah olmadığı halde, güçlü görüntüsü vermek için mi, hatta dış müdahalelerden vazgeçirebilmek adına mı Var açıklamalarında bulunuyor?
Bu konuda iki farklı görüş üzerinde duruluyor.
Kimilerine göre; Suriyenin elinde kimyasal silah yok. Beşşar Esed, örnek aldığı, zalim diktatör Saddam Hüseyin gibi blöf yapıyor. Kimilerine göre ise; Şam yönetiminin elinde bölgeyi yakıp yıkacak güçte kimyasal ve biyolojik silah bulunmaktadır.
Kimyasal ve biyolojik silah Var iddialarını savunanlara göre; Suriye 1970li yıllardan bu yana kimyasal silahlara sahip olmak istemekteydi, 80li yıllarda Sovyetler Birliğinin ve ardından İranın desteğiyle kimyasal silah teknolojisini geliştirdi... Hatta bu kesimin iddialarına göre; kimyasal silah yapımında kullanılan bazı maddeler ve araçların temininde bazı Avrupalı şirketler de rol almışlar...
Bir diğer önemli husus da; bugün Suriye ordusunun elindeki Rusya ve Kuzey Kore tarafından geliştirilmiş olan Scud ve SS-21 füzelerine, kimyasal silah başlığı takılabilmektedir. Bu füzeler 600 kilometre menzile sahip.
Batılı istihbarat birimleri, Suriyenin bugün yüzlerce ton kimyasal silah üretecek kapasiteye sahip olduğunu tahmin ediyor. Kimyasal silah üretim merkezlerinin, başkent Şam, Halep, Humus ve Hama yakınlarında olduğu biliniyor. Bunlar dışında bir çok farklı bölgede, küçük üretim tesisleri ve silahların depolandığı askeri tesisler olduğu belirtiliyor. Bunların kesin olarak tespit edilmesinin ise oldukça güç olduğu kaydediliyor.
Kaygı verici bir başka gerçek şu: Kimyasal silahların ülkenin neresinde depolandığı maalesef bilinmemektedir. Olası bir hava saldırısı, bilinmeyen kimyasal silah depolarının vurulması büyük bir faciaya sebep olabilecektir. Bu nedeniyle dış müdahaleler büyük riskler taşımaktadır.
TÜRKİYENİN KAYGILARI...
Sadece bölgede değil; tüm dünyada, nükleer geliştirme projeleri ile kimyasal ve biyolojik silahlanma yasağına uyulmadığını hatırlatan Türkiye, İran ve Pakistanın yanında Ortadoğuda nükleer cephaneliğe sahip olan tek ülke olarak bilinen İsrailin de baskı altına alınması gerektiğini her fırsatta dile getiriyor.
Başkan Obamanın uyarıcı açıklamalarından sonra gündeme gelen Suriyede kimyasal ve biyolojik silahlar hiç şüphe yok ki; herkesten önce Türkiyeyi en çok ilgilendiriyor.
Bilindiği gibi PKK, kurulduğu 1989 yılından beri silahlanması ve maddi destek bulması amacıyla başlatılan uyuşturucu sevkiyatı gibi karanlık bağlantıları başta olmak üzere Suriye istihbaratı ile çok yönlü ilişkiler içindeydi. Türkiyenin ve uluslararası toplumun baskıları sonucu PKK elebaşı Öcalan Suriyeden çıkarılmış olsa da bu gizli ilişkiler son bulmamış, daha gizli ve farklı düzeyde sürdürülmüştür.
Beşşar Esedin; bir zamanlar her ne kadar Türkiye ile dostluk ilişkileri kursa da, PKK ile babasının var olan dostluğunu gizlice sürdürmediği söylenemez. Bilhassa; Suriyede başlayan iç savaşta Türkiyenin Suriye halkının yanında yer alması, Beşşar Esedi uyaran ve suçlayan politikaları sonrasında Beşşar Esedin baba dostları PKKlıları tekrar Türkiyeye karşı kullanmaya başladığı haberi Türkiyeyi hiç şaşırtmadı.
Şam yönetiminin PKKyı silahlandırdığı gibi Suriyenin kuzeyindeki Kürt bölgelerinde etkili olabilecek şekilde Suriye istihbarat servisi Muhaberatın büyük bir destek verdiği bilinmektedir.
CIA, MİT ve Alman istihbaratı BND kaynaklı bilgiye göre; PKK, Beşşar Esedden ağır ve kimyasal silahlar ile Suriyenin kuzeyindeki Kürt bölgesini istiyor. Bu desteğin verilmesi karşılığında İran ve Hizbullahın yanında PKKnın da Esed güçlerine destek vermeye hazır olduğu sözünü veriyor.
Yine aynı kaynaklara göre; PKKnın Suriye ile en üst düzeyde bağlantılar kurmasına ise İran resmi makamları aracı olmaktadır. Suriyede savaşın sürmesinin, ağır silah ve kimyasal silahların kontrol dışı yayılmaya başlamasının Türkiye için büyük bir tehdit oluşturduğu gerçeği hesaba katılarak gerekli girişimler sürdürülmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.