Türkiye Cumhuriyetinin resmi din anlayışı
Bir devletin resmi yüzünü hukuki yapısına bakarak anlayabilirsiniz. Devletin resmi din anlayışını görmek için hukuk metinlerinde dinin nasıl tanımlandığına veya dine biçilen role bakmalısınız.
T.C.nin resmi din anlayışını merak edip hukuk metinlerine şöyle bir bakayım dedim. Gördüklerimi sizlerle paylaşıyorum.
Anayasanın Başlangıç kısmında Allahtan başkasına, Atatürke ölümsüzlük-eşsizlik vasıfları isnat edilir. Devletin dinden bağımsız, Laik olacağı hükme bağlanır; Laiklikin gereği olarak, din asla devlet işlerine müdahil olamayacaktır. Başlangıçta ve 6. maddede, Allaha ait egemenlik hakkı, dine aykırı yasalar çerçevesinde topluma verilir. 2. maddede sayılan devletin nitelikleri arasında din yoktur, ama dine vicdanlar dışında hayat hakkı tanımayan Laiklik vardır.
10. madde, hangi dinden olursa olsun, herkesin eşit olduğuna hükmeder; Müslüman ile gâvuru eşit sayar ve devletin tüm kurumlarını buna uymaya icbar eder.
24. maddeye göre herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir, ancak 14. madde ile, dini ibadet ve törenler, devletin laik niteliğine dokunmaması kuralına tâbî tutulur. Yani Laiklikin müsaadesi kadar dindar olunacaktır. Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Laik devletin gözetim ve denetimi altına alınır. Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırmak yasaklanır; böylece din için vicdanlara hapsedilmiş bir biçim tanımlanır.
Anayasanın 42. maddesine göre eğitim ve öğretim, İslamı hayattan uzaklaştıran Atatürk ilkeleri ve devrimlerine göre yapılacaktır; Atatürkçülüke aykırı eğitim-öğretim yerleri açılamaz. Dine dayanmayan Anayasaya sadık olunmayacaksa, eğitim ve öğretim hakkı yoktur. 58. maddede, din işe karıştırılmaksızın, gençliğin Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda yetiştirilmesine hükmedilir.
Milletvekilleri (Madde-81) ve Cumhurbaşkanı (Madde-103) için düzenlenen yemin metinlerinde din yoktur; bilakis dini hayattan uzaklaştıran Laik devlet yapısına sadakatle bağlı kalınacağına yemin edilir.
Dini düşünce es geçilirken, 134. maddeyle Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını yaymak amacıyla anayasal bir kurum oluşturulur. Buna karşın, 136. madde kapsamındaki Diyanet İşleri Başkanlığı dine göre değil, Lâiklik ilkesi doğrultusunda çalışacaktır.
Anayasanın 174. maddesinde ise, İslamı devlet ve toplum hayatından silip atan devrim kanunlarına anayasal koruma getirilir.
Ceza Kanununun 3. maddesiyle, kanun önünde kişiler arasında din bakımından ayrım yapılamaz, hangi dinden olursa olsun aynı kanunlara tâbî tutulur. Böylece dinin ceza kanununa dair hüküm koyamayacağı esasa bağlanır. 122. maddeye göre devlet, dini farkılıklara aldırış etmez, herkesi eşit sayar. Eşit olarak tâbî olunacak hükümler ise kaynağını dinden almayan hükümlerdir.
115. maddedeye göre dinin, kendi kurallarını kendi mensuplarına uygulama yetkisi yoktur. Dinin, hükümlerini uygulamayanlara öngördüğü yaptırımlar yok sayılır; bunları uygulamak cezayı gerektirir. 125. maddeyle dince kutsal sayılan şeylere hakaret yasaklanır, ancak inanan insanın dini kutsallara göre yaşama hakkı yoktur. Devletin düzenini dine dayandırmak suç sayılır.
Ceza Kanunu, 153. maddeyle dine ibadethaneler ve mezarlıklar dışında bir alan bırakmaz. Bir dinî inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir suç sayılırken, o inanışa göre yaşamaya çalışmak da suç sayılarak, din vicdanlara hapsedilir.
216. maddenin önceki versiyonları 163 ve 312 idi. Bu maddeye göre, dini inanışlar ve yaşayışlar arasındaki farklılıka işaret etmek, dikkat çekmek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama olarak tanımlanır ve şiddetle cezalandırılır. Yani din, devletin iteklediği alanın dışına çıkamaz.
219. maddeye göre, imam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dini reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve Devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse, cezalandırılır. Dine aykırı devlet düzenini ve yasaları eleştirmek ve reddetmek suçtur. Aynı eylemi yapan iki kişiden birinin dini sıfatı varsa, ona daha fazla ceza öngörülür. Yani kimse, dinine dahleden devlet sistemine dahledemeyecektir. Böylece din, tamamen zapturapt altına alınır.
Ceza Kanununun 230. maddesiyle, İslamın -şartları mucibince- müsaade ettiği çok evlilik ve resmi muamele olmaksızın kıyılan dini nikâh suçtur. Maddenin son fıkrasıyla, yasal evlenme akdi yapıldığına dair belge olmadan evlenme için dini törene ceza öngörülür.
Hülasa: Türkiye Cumhuriyetinin resmi din anlayışı İslama hayat hakkı tanımaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.