Geçtiğimiz günlerde bir köşe yazımda; Avrupa’da tarihten günümüze gelen ve Almanya’nın başını çektiği İslâm ve Müslümanları karalayan kampanyaların (İslâmofobi) sebeplerini sıralayarak Federal Almanya hükümetinin İslâm karşıtı yanlış politikaları üzerinde durmuştum.

 Bugünkü yazımda, bu yanlışların Müslümanlar arasında sebep olduğu tepkiler ve bu karalama kampanyaları ile baskılara karşı İslâmî kuruluşların tavrını ele alacağım.

Çünkü:

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, beynelmilel
hukuk ile din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olduğu
hatırlatmasında bulunan İslâmî kuruluşların çağrılarına
kulak vermeyen Federal Almanya hükümeti
Müslümanlara uyguladığı baskılarına bir yenisini
daha ekledi. Almanya İçişleri Bakanı Hans Peter
Friedrich, gelen tepkilere rağmen Müslümanları rencide
eden bu kampanyadan vazgeçmeyi düşünmediklerini
açıkladı.

“MUHBİR OL, SANA GÜVEN DUYULSUN”

Büyük tepkilere sebep olan kampanya şudur:
Almanya İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan
afi şlerin üzerine “Kayıp” yazılıyor. Müslüman gençlerin
resimlerinin yer aldığı afi şlerde, ailelere çağrıda
bulunularak, eğer çocuklarında köktendinci eğilimler
görüyorlarsa, Federal Göç ve Mülteciler Dairesi’nin
konuyla ilgili danışma hattını aramaları isteniyor.
Bir başka afi şte de büyük harfl erle “Kayıp” yazıyor.
Altında ise esmer tenli, siyah saçlı bir gencin resmi
görülüyor. Üzerinde “Bu bizim oğlumuz” ifadesi
bulunan ilan şöyle devam ediyor: “Onu özlüyoruz,
çünkü onu artık tanıyamıyoruz. Her geçen
gün bizden daha fazla uzaklaşıyor ve radikalleşiyor.
Fanatik gruplara ya da terör örgütlerine katılmasından
ve onu tamamen kaybetmekten korkuyoruz.”
Kısacası yeni kampanya ile hayali bir suç ile ilgili
hem karalama kampanyası yapılıyor hem de aileler
muhbirliğe davet ediliyor ve de Müslüman gençler
ise potansiyel suçlu ilan edilip fi şlenmiş oluyor.
Hitler döneminde; “muhbir toplum” oluşturma
kampanyaları ailelerden başlamıştı. Hitler emriyle
ülke genelinde Yahudi ailelere ve Yahudi komşularına
“Muhbir ol, sana güven duyulsun” afi şi asılmıştı.
Şimdi ise Hitler’i aratmayan bir çalışma Federal
Alman İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılmak
isteniyor.

Müslümanların toplum içerisinde damgalanması,
muhbirliğin güçlenmesi ve Müslümanlara yönelik
önyargının artmasına sebep olacak bu özel hazırlanmış
‘afi şlerin’ 21 Eylül’den itibaren Almanya’nın
büyük kentlerindeki ilân panolarına, tren istasyonlarına
asılması planlanıyor.

Kampanyanın yüzleri olarak seçilen üç genç erkek
ve bir başörtülü kadın, dört farklı fi gür olarak yansıtılacak.
Afi şlerin yanında Almanca, Türkçe ve Arapça
gibi farklı dillerde bir de el ilanlar hazırlanıyor. Bunlar
da yine 21 Eylül itibariyle özellikle Berlin, Hamburg
ve Bonn kentlerinde göçmenlerin yoğun yaşadığı
semtlerde dağıtılacak ve bu hukuka aykırı girişime
destek aranacak.

İSLÂMÎ KURULUŞLARDAN KARŞI KAMPANYA

Yıllardır sürdürülen dayanılmaz baskı, dışlama ve
nefret uyandıran uygulamalar yetmezmiş gibi Federal
İçişleri Bakanlığı’nın başlatmak istediği ‘afi şli ayırımcılık’
kampanyasına tepkiler çığ gibi büyüyor.
Almanya’nın önde gelen İslâmî kuruluşlarından
Diyanet İşleri Türk İslâm Birliği (DITIB), İslâm Kültür
Merkezleri Birliği (VIKZ), Almanya Müslümanlar Merkez
Konseyi (ZMD) ve Almanya Boşnak İslâm Birliği
(IGBD), Federal Almanya İslâm Konseyi (İRD) bu
kampanyaya tepki olarak Güvenlik Ortaklığı Girişimi’ndeki
işbirliğine son verdiklerini açıkladılar.

Kampanya ile genelleme yapılmaktadır. Müslümanların
tümünün radikalleşebilecekleri yönünde
imalar var ve tüm Müslümanlar zan altında bırakılıyor.
Hedef: Almanya’da yaşayan Müslüman toplumu
bu ve benzeri karalama kampanyaları ile küçük
düşürmektir.

Ayrıca, her geçen gün yükselmekte olan, hoşgörüsüzlük,
ırkçılık, antisemitizm ve İslâm düşmanlığı
girişimlerine karşı ülkede faaliyet gösteren
İslâmî kuruluşlar, toplumun hassasiyetini ve birlikte
yaşama kültürüne katkısını artırmak amacıyla
‘hoşgörüsüzlük ve ırkçılığa hayır, bir arada yaşama
kültürüne evet’ konulu bir kampanya başlatma
hazırlığında olduklarını açıkladılar.

Federal Almanya İslâm Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya;
Almanya’daki Müslümanlar arasında tepkinin
bu kadar sert olmasının sebebini şöyle açıklamaktadır:
“Federal İçişleri Bakanlığı’nın eliyle Müslümanların
afi şleme suretiyle fi şlenmesidir. Çünkü
‘Aranıyor’ başlıklı afi ş kampanyası ile Müslüman
vatandaşlara karşı önyargı ve korkular körüklenmektedir.
Müslümanları dışlayan ve genel zan
altında bırakan bu afi ş kampanyası insanlar üzerinde
Müslümanların birer tehdit oldukları ve her
an radikalleşebilecekleri izlenimini uyandırmaktadır.”
Federal Almanya’da yaşayan 3.5 milyon Müslümanın
tepkisini dile getiren İslâmî kuruluşların ortak
görüşünün bu kampanyanın yanlışlığıdır. Bu kampanyadan
vazgeçilmediği takdirde bu konu uluslararası
düzeye taşınacaktır. Nitekim “Almanya Türk
Toplumu” adlı dernek tarafından, Almanya’da İçişleri
Bakanlığı’nın göçmen gençlerin aşırı dinci çevrelerden
etkilenmesini önlemek için başlatılan afi şli kampanya,
BM ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na
(AGİT) şikâyet edilmiş, BM ve Avrupa Güvenlik
ve İşbirliği Teşkilatı’nın Alman hükümetine müdahale
etmesi talep edilmiştir.

 Velhasılı kelâm; Federal Almanya hükümeti ‘Afiş’
kampanyasının yanında ‘Sünnet yasağı’ ayrıca
‘Müslüman çocukların eğitimi ile ilgili izlediği
yanlış politikalara ve Müslümanları terörist gösteren
uygulamalara’ ivedilikle son vermelidir. Aksi
halde Almanya; demokrasi, insan hakları ve evrensel
değerlere saygı bakımında uluslararası arenada
tartışılan ve de yargılanan bir ülke durumuna düşecektir.
Aslında Almanya bu yanlış girişimler yerine; Müslümanları
terörist gösterip afi şleyeceğine ailelerinden
koparak uyuşturucu batağına saplanan
 ve ırkçılaşan Alman gençliğini kurtarma afişleri
hazırlamalı...

Mehmet KOÇAK