Serdar Demirel

Serdar Demirel

“Dünya gençliği gittikçe dindarlaşıyor”

“Dünya gençliği gittikçe dindarlaşıyor”

“Modern insan, dine mecburdur!” başlıklı yazı, bu köşede çıkan son yazıydı. Ertesi gün, özgün haber dosyaları hazırlayan www.timeturk.com sitesi, “Dünya gençliği gittikçe dindarlaşıyor” başlıklı bir haber yayımladı. Modern dünyanın genç insanlarının dine ilgisinin arttığını, bir kamuoyu araştırmasına dayanarak haber yapmıştı.
Haberde şöyle deniliyordu:
“Almanya’da yapılan bir araştırma, din olgusunun dünya gençliği için gittikçe daha önemli hale geldiğini gösteriyor. 21 ülkeden 21 bin gencin katıldığı araştırmada gençlerin yüzde 44’ü kendisini ‘aşırı dindar’ olarak tanımlayarak dinin gereklerini yerine getirdiklerini ve düzenli olarak ibadet ettiklerini, aynı zamanda dinin günlük hayatlarını önemli ölçüde etkilediğini söylerken, gençlerin yalnızca yüzde 13’ü hayatlarında dinin bir rolü olmadığını belirtti.”
Araştırma, dünyanın farklı coğrafyalarındaki gençler arasında dindarlık düzeyinin arttığını içeren bilgiler de sunuyor. Kanaatimce en ilgi çekeni, Avrupa ülkeleri arasında mekanik yaşam tarzıyla bilinen Almanya’nın genç nüfusunun dindarlaşmasının ortaya çıkması. Bu araştırma, önceki yazımızda yaptığımız tahlil sonuçlarıyla örtüşüyor.
Gençliğin dine karşı bu ilgisi son derece dikkatle okunmalıdır. çünkü gençler, her toplumun geleceği demektir…
Geleceğin nasıl şekilleneceğini, gençliğin eğilimlerine bakarak anlayabilirsiniz. Siyaseti ve ekonomiyi onlar yönlendirecek, savaşı ve barışı onlar yapacaktır. Bu yöneliş, insan hayatında dinin etkisinin dünya genelinde gittikçe artacağını ortaya koyuyor.
Vardığımız bu sonucun çok basit bir mantığı var, o da; insan davranışlarının insan zihin kodlarından bağımsız olmadığı gerçeğidir. İnsan düşüncesinin ve reflekslerinin yol haritası olan zihin kodları, dinle çizildiğinde, bunların gerçek hayata yansıması da aynı minvalde olacaktır.
Dine yönelişteki trendin yükselmesi sadece yarının gençlerine hasredilemez elbet. Bu yönelişin varlığını tüm sosyal katmanlarda görmek mümkün. Buna liderler ve siyasiler de dahil.
Papa 16. Benedict, Batı toplumlarının mevcut laik hayat algısı yüzünden kimlik bunalımında olduğunu sürekli hatırlatıp, halktan ve liderlerden dine daha fazla önem vermelerini talep ediyor. Bu çağrının karşılıksız kalmadığını söylemeliyiz.
Meselâ, Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, Vatikan'da Papa 16. Benedict'in elinden “onursal piskopos” (honorary canon) unvanını aldı. Laikliğin beşiği olan Fransa için bu ödül yoğun bir dönüşümü anlatır..
Ve yine İngiltere'nin eski başbakanı solcu Tony Blair, Katolik mezhebine geçti. İşçi Partisi’nin başına gelen Blair’in halefi Gordon Brown da İskoç asıllı bir papaz evlâdı. Dinî inançları güçlü birisi olduğu bilinir.
Ya Avrupa Birliği’nin üçüncü sacayağı olan Almanya? Bu ülke de bir “papaz kızı” olan Angela Markel tarafından yönetiliyor.
Ortada, dinî geçmişiyle barışmak ve geleceğe yeni bir sayfa açmak isteyen kurucu bir Avrupaî irade var.
Amerika Birleşik Devleti’ne gelince; orada dinin çok önemli bir yere sahip olduğunu söylemek malûmu ilam olacak. Hele bu son seçim kampanyasında başkan adaylarının dinî kimlikleri, dine karşı hassasiyetleri, bu hassasiyetlerinin lokal ve global siyasette izleyecekleri stratejilere ne kadar yansıyacağı, en çok haber yapılan ve seçmen tarafından merak edilen konuların başında geliyor.
Başkan adayları, dinî kimliklerinin hayatlarındaki pozitif rolünü seçmenlere anlatıyor. Bizde olsa parti kapatma gerekçesi sayılacak siyasi beyanlar, o dünyada çok rahat dillendiriliyor. öyle ki; “dindarlık kimliği”ne; mazbut bir eş, mazbut bir baba ve mazbut bir lider olmanın teminatı olarak gönderme yapılıyor.
Laikliğin beşiği Batı’da yaşanan bu gelişmeleri Türkiye’de yaşananlarla kıyaslayabilir misiniz? Nerede!?..
En son gündeme düşen eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın laiklik hassasiyetini ele alalım meselâ.
Avrupa Parlamentosu Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, geçen ay AP’de Yeşiller Grup toplantısına katılan ve açıklamalarıyla gündeme oturan Mesut Yılmaz’ın kendisine; "Müslüman ülkelerde daha saldırgan bir laiklik olmalı. çünkü İslâm daha saldırgan ve elini kaptırırsan kolunu ister" dediğini söyledi.
Fosilleşmeye yüz tutmuş bir algı dünyasının darbecilere göz kırpan söylemleri bunlar. En mânidar olanı ise, Yılmaz’ın bu sözlerine katılmadığını ifade eden Lagendijk’den gelmiş: “Avrupa’da pek çok kişi Türkiye’nin reformlar çerçevesinde farklı bir laiklik anlayışına girmesi gerektiği görüşünde” demiş.
Dünya sathında dine ilgi artıyor. Yarınları dine olumlu bakan nesiller şekillendirecek. En katı laiklik anlaşıyına sahip Batılı devletler, laikliği yeniden yorumluyor. Bizim “saldırgan laiklik”e çağrı yapanlarımız, artık bu gerçeği kabul etseler iyi olacak. Bu ülkeye daha fazla zaman kaybettirmenin bir anlamı yok!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi