Avukat tutma, damat tut!
Balyoz dâvâsı hukuk adına hareket edenlerin engelleme dâvâsıydı aynı zamanda.
Baronun öğütlerine uyan avukatlar mahkemeyi boykot ettiler. Maksat mahkemeyi alabildiğine uzatmaktı. Süreç uzayınca, içeriden, dışarıdan müdahale ihtimali artardı.
Dâvâ böylece siyasallaşırdı.
Mahkeme bu engellemeyi aştı ve kararı verdi. Bütün mahkeme kararları tartışılır...
Tabiî Yassıada Mahkemesi kararlarının tartışılmazlığını unutmadık. Yassıada hukuk rezaletini sahiplenenler, İstiklâl Mahkemelerinin zanlının idamına, şahitlerin bilahire dinlenmesine misillu kararlarına övgüler düzenler, şimdi gerçek hâkimlerin açık duruşmalı mahkemesini kıyasıya eleştiriyorlar.
Eğer balyozu indirselerdi, onların kuracağı mahkemenin kararları tartışılabilecek miydi?
Neyse soru sormayı bir kenara bırakalım.
Hani şu Çetin Doğan... Balyoz dâvâsının 1 numarası... Emekliliği kesinleşince ziyaretlere başlamış, sağda solda tahrikkâr konuşmalar yapmaya girişmişti.
Bu konuşmalarında Yemen türküsüne sataştı. Halkın bu türküde dile gelen hissiyatını hafifsedi.
Ne işimiz vardı Yemende?
Bu adam askerdi! Hemi de erkân-ı harp (uydurukçası: Kurmay). Yani vatan müdafaasının nasıl bir stratejiye dayanması gerektiğini en önce bilmesi gereken biri...
Yemende ne işimiz vardı diyen generalin kızı, ne işi varsa gitti ABDde bir amerikalı ile evlendi. ABDde şu soruyu soran var mıdır acaba: Afganistanda, Irakta ve hatta Türkiyede ne işimiz var?
Onlar sormuyorsa, Çetin Doğanın sorması gerekirdi. Eğer bu soruyu sorsa idi, bilhassa ABD-Türkiye, İsrail-Türkiye ilişkilerini sorgulasaydı, onun eyyamcı olmadığına inanırdık.
ABDyi sorgulamak bir yana, ABDden esen rüzgârlarla 28 Şubat gemisinin yelkenlerini doldurdu. 28 Şubatta, ABDnin ve İsrailin desteği olmasa bu süreç balyoza gider miydi?
28 Şubat Türkiyenin istikrarına karşı çok keskin bir hamle idi. Türkiyeyi ayakta tutan zemin sarsılmaya başladı. Halk tepetaklak gidişi gördü ve 28 Şubatçılığı bitirecek seçimi yaptı: 2002...
Bu tarihten sonra darbeciler ABDnin desteğini umarak bir hayli işler yaptılar. Balyoz da bunlardan biri değildir diyemeyiz. Bunun adı ABDyi darbeye zorlamak. Çünkü biliyorlar ki, iç dinamiklerle darbe yapmak mümkün değil.
O sıralar Çetin Doğanın damadı nasıl bir rol oynadı bilemiyoruz. Muhtemelen paşamıza okyanus ötesi üfürükler yaptı. Fakat nefesi yetmedi! Şimdi kayın peder (fader in low) içeride. Üstüne üstlük ağır bir cezaya çarptırıldı. Damat kaleme sarılmış, Washington Post gazetesinde döktürmüş.
Harvardlı damat Dani Rodrik yargı sürecini suni olarak nitelendirmiş. Türkiyedeki mahkemelerin, hangi siyasî görüşte olduğu fark etmeksizin tüm hükümet karşıtlarını cezaevine göndermek için fazla mesai yaptığını yazmış.
ABD kamuoyunun sinir uçlarına hitab ediyor damat. Madde bir: Hükümet diktatör, mahkemeleri yönlendiriyor!
Bu tahrik yetmez elbette. 1000den fazla Kürt siyasetçi ve aktivist terörle bağlantılı oldukları gerekçesiyle yargılanıyormuş. Türkiyedeki tutuklu gazeteci sayısı, Çin ve İranı geçmişmiş!
Sırtlarını silaha dayadıklarına bakmayın, onlar siyasetçi, gazeteci demek istiyor damat.
Mahkemenin dayanağı olan belgelerin sahte olduğunu, bilirkişi raporlarını dikkate almadığını yazmış. Mahkeme kendi bilirkişiye gönderdiyse, bunları kaale alır. O sırada sanıklar sağdan soldan, parayla-nüfuzla birtakım bilir-bilmez kişilerden raporlar temin edebilirler.
Bunları ister kaale alır, istemezse almaz.
Aslan damat elbette bunlarla yetinmez. Asıl Amerikan gâvurunun bam teline basması lâzım. ABD kamuoyu, yönetimi kahramanını iyi tanımalı.
İslâmofobinin habire yükseldiği bir ülkede gerçek tahrik bu noktadan olur.
Damat diyor ki: TSK yıllarca Türk toplumundaki İslâmcı güçleri bastıran güçlü bir kurum idi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balyoz dâvâsını ordunun kafasını koparmak için araç olarak kullandı.
Evet, ey Amerika! Türkiyeyi İslamcılar ele geçirdi. Orduyu da sindirdi. Şimdi İslâmla kim mücadele edecek?
Damat işi biliyor, Çetin Doğan da. Böyle damat varken, avukata ne ihtiyaç var.
Avukat tutma, damat tut!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.