Yalnız İsrail ve yeni arayışları
Geçen günlerde Aydınlık, dün ise Bugün gazetesi aynı haberi manşetlere taşıdı. ABDde çeşitli istihbarat kuruluşları bir araya gelerek, 2022ye doğru yeni bir vizyon geliştirmişler. Bu öngörüye göre, 2022 tarihine kadar İsrailin bölgede iyice zayıflayacağı, ABDnin koruma kalkanının dışında kalacağı ve daha ileri bir ihtimalle de yok olacağı ileri sürülmekte imiş.
Haberin kaynağı ise Kevin Baret adlı bir siyasi analist!.. İlgili analistin haberini/yorumunu, İrana ait Press TV yayınlıyor: O tarihlere kadar ABDnin İsraili desteklemeyi sürdürecek askeri ve ekonomik gücünün kalmayacağı vs.
Burada sorulması gereken ilk soru, ABDnin gerçekten böyle bir rapor hazırlayıp hazırlamadığıdır. İkincisi de, eğer böyle bir öngörü çalışması yapılmışsa, bunun neden İrana ait bir televizyon kanalı ile açığa vurulduğu sorusudur.
Bu sorulardan ikincisinin deşifre amacı taşıdığı açıktır. Yani ABD böyle bir rapor hazırlamış olsa bile, henüz devlet politikasına da dönüşmemiş bulunan raporun, kuvveden fiile yani uygulamaya geçmeden duyurulması, ayrıca bunun ABD kamuoyunun alerji duyduğu İrana ait bir televizyon kanalı vasıtası ile yapılması, üzerinde durulmayı gerektiren bir husustur. Dolayısıyla ilgili deşifre faaliyetinin Amerikan iç siyasetini etkilemek ve özellikle de Obamayı köşeye sıkıştırmak amacı taşıdığı açıktır. Haliyle bu noktadan hareketle ilgili deşifre faaliyetini gerçekleştirenlerin Neo-Conlar olabileceğini, artı bu istihbarat bilgisini İrana ulaştırarak da, ilgili ülkeye bir nevi işmar çakılmış olabileceğini öngörmek zor olmamalıdır. Ayrıca Obama yönetimi ile İranın yakın çalıştığına dair, birtakım vehimler üretmek de işin cabası!..
Onlar ne düşünür ve neyi hesap ederse etsin, İsrail ve Musevi çevrelerin tahminlerin ötesinde bir gelecek kaygısına kapıldıkları da bir gerçektir. Çünkü rapor, ABDde de Musevi çevreler dışında kalan hakiki Amerikalıların, bu tür ihtimallerin üzerinde durduğunu ve İsrailin ABD üzerinde nasıl bir yük teşkil eder hale geldiğini ortaya koyuyor. Kaldı ki bu arayışlar şimdilik tasavvur düzleminde kalsa bile, İsrail çevrelerini nasıl bir kaygıya sevk ettiği meydandadır.
Bu kaygıları besleyen ve artıran etmenler ise, asıl Ortadoğu bölgesinde cereyan etmektedir. İlk başta Türkiye Hamasla ilişki kurarak, Mavi Marmara krizi ile İsraili köşeye sıkıştırarak, Gazze konusunda da karşı şartlar ileri sürerek yeni politika belirlemelerine gitti. 28 Şubat yıllarının eski müttefikini Konyadaki hava, Akdenizdeki deniz tatbikatlarının dışına iterek; onu nasıl yalnızlaştırdığını, araya giren çeşitli dünya liderlerinin aracılık tekliflerini de nasıl boşa çıkardığını hepiniz bilirsiniz.
İşte İsrail buradan büyük bir boşluğa düştü ve irkildi!.. Müttefiki ABD bile Türkiyeyi yolundan döndüremedi. Dahası belki de Türkiye mi, İsrail mi diye kendi kendine sordu ve sonunda Türkiyeyi tercih etti. İşte İsrail bu gerçeği gördü ve tarihî rüyalarından ilk defa uyanmak mecburiyetinde kaldı. Bunun anlamını belki bazı okuyucularımız takdir edemeyebilirler. Çünkü Türkiye ve İsrail arasında 1948den beri sürüp gelen gizli anlaşmalar söz konusu idi. İşte hem devlet, hem MİT arşivlerinde bulunan gizli anlaşmalara iktidarın vâkıf olmasından endişe eden İsrail, Hakan Fidan atamasına bunun için karşı çıkmıştı.
Fakat Türkiye ile arasındaki tarihi ittifak çöken İsrailin başına, bir hal daha geldi ki sormayın!.. Mısırda devrim yoluyla iktidar değişti, İsrailin güneydeki müttefiklik ilişkisi de kaşla göz arasında çöküverdi. Düşünün ki 1956dan bu yana, Mısır ve Türkiye ilk defa yan yana düşüyor ve İsrail kendini bir mengenenin arasına sıkışmış gibi hissediyor. Şimdi bunun arkasından Türkiye ve Mısır, Akdenizi ve Filistini ilzam eden tarihî bir anlaşmaya doğru hazırlanıyorlar.
Türkiye ve Mısır yakınlaşması bir yanda, ABDnin kendini kısmen ihtiyata çekmesi ise öbür yanda!.. Şartları böyle okuyan İsraile, İngiltere ve Almanya penceresi de kâfi gelmeyeceğine göre!.. İşte İsrail bu noktadan bir huruç denemesi ile kurtulmayı deniyor. Bula bula bulduğu da eski düşmanı İrana oynamak ve İranda kendine yeni müttefikler üretmek!..
İsrailin bu niyetini, İranın manevi önderi Hamaney ve ekibinin fark ettiğinden asla şüphe yoktur. Çünkü fırsat bu fırsat diyerek Şii-Sünni ihtilâfını körüklemek ve bilhassa da Şiiliğe yatırım yapmak isteyen İsrailin niyetlerini okumak zor olmamaktadır. İranda Hamaney yönetimine muhalefette ısrarlı bir tutum takınan Rafsanjani ve takımları, sonra bunlara tekrar aday gösterilmeyeceği anlaşılan şimdiki cumhurbaşkanı, bu oltaya takılan balıklar arasında!..
İsrail istiyor ki Suriye üzerinden, Türk ve İran ilişkileri alabildiğine ayrışsın!.. İranda Türkiye aleyhtarı hava iyice kuvvetlensin!.. Türkiye tehdidi üreten Fars ve keskin Şiacı gruplarla da İsrail dayanışma içine girsin!..
İşte bu yeni stratejiyi iyi okuyan Türkiye ve İran Dışişleri, aynı anda reaksiyonlarını ortaya koymakta gecikmediler. Son zamanlarda artan İranlı ziyaretçilere lûtfen dikkat!..
Öyleyse siz söyleyin, mevcut şartlarda İsrail karalar bağlamasın da ne yapsın?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.