Suriye krizi ve Batılıların çok yüzlülüğü
Daha düne kadar Suriyeye karşı Türkiyeye destek veren, övgüler yağdıran Batı medyası, şimdilerde Türkiyeyi işgalci ve Osmanlıcı olmakla suçlayan haber ve yorumlara yer veriyor.
Türk hükümetinin İsrailin sürdürdüğü devlet terörüne şiddetle karşı çıkarak ilişkileri askıya alması ve kendi halkını katledip ülkesini yakıp yıkan diktatör Beşar Esede tavır alması, Batılı emperyalistler tarafından Önce İsrail ile kavgaya tutuştu şimdi de Suriye ile savaşın eşiğine geldi olarak değerlendirilmektedir.
Kısa bir zaman öncesine kadar hücum borusunu çalanlar; bugün bize atfen Türkiye tarihini hatırlasa iyi olur tavsiyesi sonrasında Mustafa Kemalin Yurtta sulh, cihanda sulh politikasına dönme çağrısı yapıyor.
Times gazetesinde çıkan Norman Stone imzalı makalede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın belediye başkanlığında, sonra başbakanlıkta müthiş başarılı olduğunu hatırlatılıyor.
Ancak yorumun devamında TBMMden geçen tezkere ve tezkere sonrasında yapılan açıklamalar yorumlanırken, Başbakan Erdoğan, yeniden Fetihlere hazırlanan bir Osmanlı Akıncı Beyine benzetilmektedir. Ayrıca da Eski Osmanlı topraklarına beyaz at üzerinde akın etme fikri ne kadar heyecan verirse versin, Türkiyenin bu işe karışması bir hataydı şeklinde ikaz ve suçlayıcı görüşlere yer verilmiş olması çok derin anlamlar taşımaktadır.
Independent gazetesinin dış politika yorumcusu Robert Fisk yazısına Küçük cesur Türkiye, Suriyeye karşı mı? O kadar basit değil başlığını atmış.
Bu küstahça başlığın altındaki yorumu şöyle: Hatay yüz yıllar boyu Suriyenindi. İskenderun bir zamanlar Suriyenin en önemli liman şehirlerinden biriydi. 1939da hileli bir referandum yapıldı ve Türkiyeye verildi. Bugün Esad rejiminin belkemiğini oluşturan on binlerce Alevi Arap ve 1915 soykırımından geriye kalan bir o kadar Ermeni, kitleler halinde Osmanlıdan kurtulmak için Suriyeye sığınmışlardı.
Bu yorumlar!..
Tarihi gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan asılsız iddialar olmakla birlikte düşmanca fitne maksatlı özel olarak hazırlanmaktadır. Bütün bunların tek sebebi ; kışkırtmalarla Türkiyeyi oyuna getiremeyip savaşa sürükleyememenin hıncı ve kızgınlığıdır.
SURİYE VE BATI EMPERYALİZMİNİN OYUNLARI
Bu kalleş ve küstahça yorumları yapanlar; bilmezler ki veya bilirler de itiraf etmek istemezler ki; Suriyenin tarihi Osmanlıdır. Emperyalist Batılı güçler Osmanlıyı parçalayana kadar Suriye, Osmanlı toprağıdır.
Batı Emperyalizminin işgal ettiği Osmanlı topraklarında yeni devletler kurma politikaları yüzünden, bölgenin bugünkü sınırlar çizildi. Etnik, dini ve mezhepler arası bölünmeler de işte o dönemde başladı.
Osmanlı coğrafyasını parçalanıp yeni sınırlar belirlenirken, yeni yapı, farklı etnik köken, din ve mezheplerden oluşan topluluklar arasındaki hizipleşme ve kavgaların kıyamete kadar süreceği şekilde dizayn edilmiştir. Bilhassa Fransızlar Suriyede bilinçli olarak azınlıkların çoğunluğa hükmetmesini sağlayacak şekilde farklı yapı kurulmasına önem verilmiştir. 1970 yılında bu plandan yararlanan Hafız Esed ise kendi diktatöryasını kurmuştur.
Türkiyenin derdi Suriyeyi işgal etmek değil, akan kanın durması ve bir an evvel Suriye halkının beklentilerini cevaplayacak halk destekli bir rejime kavuşmasıdır.
Çünkü Suriye halkı Osmanlı döneminde olduğu gibi şimdi de bizim kardeşlerimizdir. Onlarla aynı inanç bağımızın yanında beş yüz yıllık beraberlikten oluşan kan bağımız ve de tarih ve kültür gibi ortak değerlerimiz var.
Türkiyenin Suriye politikalarını takdir eden Suriye halkının dostları ülkeler, şimdi neden suskun?
Anlaşılan o ki:
Emperyalist Batının, Türkiye savaşa girer onu İran takip eder. Bölge Şii-Sünni savaşına dönüşür. Tüm bölge yakılıp yıkılır ve bizde bozulan ekonomimizi onların kaynaklarını sömürerek düzeltir, halkımızın refah seviyesini ve yaşam standartlarını yükseltiriz beklentisi içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bu beklentilerinin gerçekleşmesi için Türkiyeye gaz verildi ve kışkırtıldı ancak Türk hükümeti bu oyuna gelmedi.
Türk hükümeti; menfaatlerine göre tavır değiştiren değil, ilkeli duruşunu sonuna kadar ve neye mal olursa olsun sürdüren şahsiyetli bir politika izlemektedir. Tezkerenin bir savaş ilanı olmadığını açılayan Başbakan R. Tayyip Erdoğanın Savaşa Milletçe karşıyız. Asla savaş isteyen taraf olmayacağız. Ancak onurumuzun, ülkemizin ve milletimizin korunması söz konusu olursa savaş kaçınılmaz olur şeklindeki değerlendirmesiyle Türk hükümetinin Suriye konusundaki açık ve net tavrının bundan sonra da devam edeceğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca şu bir gerçek ki: Amerika Başkanlık seçimlerini, Avrupa ise içinde bulunduğu krizi ileri sürerek kıvırdıkça kıvırıyor olsa da, Türkiyenin Suriye halkına desteği sürecektir. Onlar döneklik yapıyor diye Türkiye, Suriye politikasından vazgeçip kardeş Suriye halkını yalnız bırakmayacaktır.
Bu sebeple sözlerine ve dostluklarına güvenilmez bu Batılılar iki yüzlü değil çok yüzlüdür.
Atalarımız boşuna dememiş; domuz gönünden post, gavurdan dost olmaz diye....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.