Satış İptal
Yakından takip ettiğimiz şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde geçtimiz hafta çok önemli bir gelişme yaşandı.
Nihayet!
Hükümet şeker özelleştirmesinde politika değişikliğine gitti.
Şeker fabrikalarının satışından vazgeçildi.
Geçtiğimiz yıl Kasım ayında yapılan özelleştirme ihalesinde satılan B ve C portföyündeki 10 şeker fabrikasının satış işlemi, Başkanlığını Başbakan Erdoğan'ın yaptığı Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından iptal edildi.
Başbakan Erdoğan'ın başkanlığını yaptığı Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 9 Ekim tarihli kararına göre B portföyündeki Malatya, Erzincan, Elazığ, Elbistan ve C portföyündeki Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker fabrikalarının satış işlemleri iptal edildi.
ÖYK bu satış işlemine onay vermiş olsaydı, 10 fabrikanın 8'i kapanacaktı.
Türk Şeker'in elinde kalan diğer 15 şeker fabrikasının da satılması ile toplam 25 şeker fabrikasının 18 tanesinin kapanmasına kesin gözle bakılıyordu.
Ama korkulan şimdilik olmadı.
Hükümet bu satıştan vazgeçti.
Peki bu nasıl oldu?
Hükümet, aldığı bir satış kararını durup dururken mi iptal etti.
Hatırlıyor olmalısınız
Bu konuda çok sayıda haber yaptık.
Habervaktim.com olarak bu satışı kayıtsız kalamazdık.
Yetkilileri uyardık.
Rakamlar ortaya koyarak, yapmayın etmeyin diye bas bas bağırdık.
Fabrikalar arsa değerinin de altında satılıyordu çünkü
Alıcı fabrikayı kapatıp, sadece arsasını satışa çıkarsa verdiğinden çok daha fazlasını alacaktı.
Bu fabrikalar özele geçtikten sonra kapanacaktı bir bir
Çünkü üretimin devam ettirilmesi garanti altına alınmıyordu.
Piyasa tümden uluslararası tatlandırıcı ve şeker kartellerinin eline geçecekti.
İşte 5 Aralık 2011 tarihli haberimizden bir bölüm:
Erzincan, Elazığ, Elbistan ve Malatya şeker fabrikaları Kolin-Limaka 266 milyon dolara satılmıştı. (Yaklaşık 500 milyon TL ediyor) Oysa sadece Malatya Şeker Fabrikası arsasının ödenen emlak vergisi ve emsalleri gözönüne alındığında 540 milyon TL değerinde olduğu anlaşıldı.
Diğer haber başlıklarımızdan bir kaçı da şöyleydi:
Şekerin tadı kaçtı,
Bu gidişle şekerimiz fırlayacak,
Bu nasıl özelleştirme,
Şeker işçilerinden Başbakana çağrı,
Şeker İşten şeker uyarısı,
Şeker özelleştirmesinde kim kazındı?,
Satılan rakam arsa fiyatı bile değil!,
Şeker fabrikalarının geleceği karanlık,
10 fabrikanın 5'i kapanacak
Şeker özelleştirmelerine herkes karşı
Yine 5 Aralık 2011 günü Şekerde Neler Oluyor başlığı altında bu sütunda şöyle yazmıştık:
4 şeker fabrikası, arsaları ve kotası ile birlikte 500 milyon TL'ye satıldı.
4 şeker fabrikasının kuru ederini geçtik
Sadece birinin arsa değeri 540 milyon TL.
Daha büyük olan diğer 3 fabrika arsasının ederlerini de bu fiyattan hesaplarsak, 1 milyar 620 milyon TL gibi bir rakam ediyor.
Etti mi 2 milyar 160 milyon TL.
200 milyon TL kota ederini de ekleyelim:
Eder 2 milyar 360 milyon TL.
Fabrikaları hiç hesaba katmıyoruz.
500 milyon TL nere, fabrikalar ile 2.3 milyar TL nere?
Tüm bu bilgiler geçtiğimiz hafta yapılan şeker özelleştirmesiyle ilgili olarak
kim kazandı?' sorusunu gündeme getiriyor
Devlet mi, millet mi?
Yoksa?..
Kamu yararı bunun neresinde?
12 Aralık 2011 günü de şu tespitlerde bulunmuştuk:
Üretim şartı 5 yılla sınırlı. Bu fabrikaları alan Ak-Can ve Kolin Limak OGG, 5 yıl sonra, sadece bu arsaları satarak, bugün ödeyeceği 922 milyon doların katbekat fazlasını elde edebilir. Keyif O'nun keyfi. 4 bin işçi işsiz kalacakmış; piyasa tümden uluslararası tatlandırıcı ve şeker kartellerinin eline geçecekmiş, umurunda mı olur? Devletin düşünmediğini özel sektör mü düşünecek? Satar, koyduğu 3'ü 10 olarak alır gider. Kim ne diyebilir?
Bu haber ve yazılar internet haber siteleri içinde sadece ve sadece Habervaktimde yer aldı.
Habervaktimin dışındaki tüm siteler bu satış karşısında üç maymunu oynadı.
Görmediler, duymadılar, bilmediler
Gazetelerden de sadece Akit ve Milli Gazete gündemde tuttu bu sorunlu satışı.
Ama olsun
Bu üç yayın organının haberleri ses getirmeye yetti.
Hükümet yanlıştan dönerek, satış işlemlerini iptal etti.
Anadolunun dört bir yanından Şeker İşten, şeker işçilerinden haberler alıyoruz.
Allah razı olsun sizlerden. Bize, ülkemize en güzel bayram hediyesi oldu bu diyorlar.
Gelinen bu noktada Habervaktim.com olarak bizim de bir katkımız olmuşsa, ne mutlu bize.
Değerli Habervaktim okurları;
Başından bu yana sürekli vurguladığımız üzere, iddiamız milletin vicdanı olmak.
Kimi internet haber siteleri, gazeteler ve televizyon kanalları gibi
Gücü elinde bulunduranların, reklamverenlerin ağzının içine bakmıyoruz.
Şu ne der, bu ne der saikiyle hareket etmiyoruz.
Şirketlerimiz yok
Ticari, siyasi çıkar peşinde olmadık olmayacağız.
Bizim için Hakkın yolunda halka hizmet önemli olan.
Bu amaçla yayın yapıyoruz.
Geçtiğimiz hafta içinde yeni atanmış bir Emniyet Müdürü çıktı ve bir laf etti
Teröriste ağlama-ağlamama tartışmasından söz ediyorum.
Medyada ilkin bir sessizlik havası gözlendi.
Anlayacağınız birilerine göre pozisyon alma sinsiliği, samimiyetsizliği.
Başbakan Salı günü Mecliste bu lafa bakışını ortaya koyunca
Bu değerlendirmeye göre taraf oldular.
Bu güce boyun eğmedir, çıkarcılıktır.
Diğer taraftan ise Başbakana körü körüne muhalefet etmedir.
Habervaktim.com olarak bu konuda da farkımızı ortaya koyduğumuz düşüncesindeyiz.
Haberlerimizde o Emniyet Müdürünün açıklamalarını sorunlu gördük ilk andan itibaren.
Milletin hele ki şehit ailelerinin vicdanını yaralayan gereksiz bir çıkış olarak değerlendirdik.
Başbakan Yardımcısı Arınçın takdirini de eleştirdik.
Başbakan tavrı da bizimle aynı yönde oldu.
Ardından da o emniyet müdürü hakkında soruşturma başlatıldı.
Bitti mi?
Bitmedi.
Süreçle ilgili haberlerimizden birinin başlığı da şöyleydi: Bu işte bir iş var
Şöyle ki, bu emniyet müdürü o göreve daha 2 hafta evvel üçlü kararname ile atanmıştı.
Hem de, PKKnın uyuşturucu kaynaklarına yönelik başarılı operasyonları ile adından sıkça söz ettiren emniyet müdüründen yer açılarak yapılmıştı bu atama.
Gelinen noktada ise, bu emniyet müdürü göreve başlar başlamaz yaptığı ilk açıklamada Hükümetle, İçişleri ile ters düşmüş oluyordu.
Burada bir gariplik olduğu kesin.
Şimdi kafamızı şu soru kurcalıyor:
Anadolu yoklaması mı yapıldı acaba?
Değilse, böylesi kritik bir göreve atamada bu derece çuvallamayı nasıl açıklayacağız?
Hayırlısı bakalım
Takibimiz sürecek.