Atatürkçü bir yazarın hüzünlü vedası
Altemur Kılıç, Yeniçağda yazdığı yazılarına son noktayı koyup okuyucusu ile vedalaşmış. Yaş 89, kolay değil tamı tamına 60 yıllık bir yazı hayatı. Babası ünlü Kılıç Ali. Yani binlerce insanı gözü kara darağacına gönderen İstiklal Mahkemeleri reisi Kılıç Ali. Oğul Altemur Kılıç, bu veda yazısını iki hüzünle noktalamış. Biri, bir yazarın bitiş, yani ömrünün son yazısını yazması, diğeri ise bir ömür verdiği Atatükçü mücadelenin hüsranla neticelendiği zehabına kapılması. Cumhuriyetin şanslı çocuklarından olmuş ve aristokrat bir hayat sürmüş olan oğul Kılıç, kendilerini koruyup kollayan piramidin üst sıralarında mutlu bir hayat bahşeden cumhuriyetin halkın eline geçmesinden muzdarip, ona göre cumhuriyet, onu kanla kuranların malı, alttan gelenlerin 3 Kasımda yönetime el koyması cumhuriyetin el değiştirdiği anlamına geliyor. Oysa cumhuriyet, inkılapların sahibinin söylediği ve fakat uygulamada tam tersinin olduğu bir yörüngeden, esas yörüngesine oturuyor. Ve bu yörünge değişikliği de cumhuriyetin kaymak tabakasını oluşturan seçkinler arasında bir ümitsizlik ve yok oluş sendromu oluşturuyor. Aslında taşlar yerine oturuyor. Şimdi Altemur Kılıçın veda yazısından bir bölüm alarak cevabi son satırlarımızla onu uğurlayacağız.
Sonun başlangıcı... - Bir yazar; Benim için en güç yazılan, en son yazıdır demiş. Ben de meslek hayatımdaki ve Yeniçağdaki bu son yazımı gözlerim yaşlı, güçlükle yazıyorum.
Başarılı aktör sahneyi, suflörden uyarı almadan terk edermiş. Ben hâlâ gene de son diyemiyorum ama sahneden artık ayrılmak zorundayım. Okuyucularımdan beni bağışlamalarını rica ediyorum...
Atatürk Cumhuriyetinin 89. yılını sözde kutlarken, ilk muhteşem yıllarından sonra, son 10 yılda Cumhuriyetin, ordusu ile gençliği ile tasfiye harekatı başarıya ulaşmakta.
Yıllar yorgun, ben 89 yaşıma basarken çok yorgunum. Atatürk Cumhuriyetinin en parlak, aydınlık yıllarını yaşadıktan sonra bu karanlık yılları yaşamak bana çok ağır geliyor! Biliyorum şimdi ileride Cumhuriyet büyük tehlikelerle karşılaşırsa mücadele etmek, yazmak için çok sebep var. Ama şimdi pilim bitmek üzere! Şarj edecek halim ve zamanım yok.
Babama verilmiş sözüm vardı: Kore savaşına giderken verdiği tabancayı, ancak görev bittikten sonra kılıfına sokacaktım. Atatürk ve Cumhuriyet yolundaki mücadelemde de kalemi, ancak görev bittikten sonra yerine koyacaktım. Ama babam beni bağışlasın çok yoruldum.
Yazarlığa başladığımdan beri Türkiyede, dünyada çeşitli gazete ve dergilerde binlerce yazı yazmışım.
Değerlendirmelerimde hatalarım olmuş olabilir, ancak Atatürk milliyetçiliği çizgisinden hiç ayrılmadım. Koliler dolusu yazı biriktirmişim. Eşim, Bunları ne yapacaksın diye sordu... Yakın dedim Ne işe yaradılar ki bundan sonra neye yarayacak!
Biz de bir yıl kadar önce Altemur Kılıça yazdığımız bir yazının girizgâhını köşemize alarak onu uzun yılların nefs muhasebesini yapacağı ömrünün son çeyreğine uğurluyoruz.
İstiklal Mahkemeleri celladı Kılıç Alinin hayatı neden dizi olmasın? - Kazıklı Voyvodayı aratmayacak bir vahşet hikayesi
¥
Altemur Kılıç ... Binlerce insanı gözü kapalı darağacına gönderen İstiklal Mahkemeleri reisi Kılıç Alinin oğlu Altemur Kılıç, son günlerde dizi seyretmeye merak sarmış. Dizi yapımcılarına bir dizi tavsiyede bulunuyor. Türkiyenin kültür dağarcığından isimler veriyor. Ama içlerinde en ürkütücü, en korkunç olan bir tanesi var ki onu unutuyor. Babası Kılıç Alinin hayatı. Kendisinin bile Keşke babam daha çok insanı assa idi, az bile asmış diye cinayetleriyle iftihar ettiği cani bir babanın, bir celladın hayatı... 32 kısım tekmil-i birden yakında başlıyor. Sakın kaçırmayın! Evet, evet, aklınızı kaçırmayın. Ve de çocuklara, hamile kadınlara seyrettirmeyin. Zira ülkede aynı anda binlerce kadın, yaşanan vahşet karşısında düşük yapabilir. Kazıklı Voyvodayı aratmayacak bir vahşet hikayesi. Ne dersiniz Sayın Kılıç, bu diziyi torunlarınızla birlikte seyredip, İşte çocuklar, bu adam dedenizdi diyebilecek misiniz?