Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Bülent Ecevit’i Hüzünle Anıyoruz

Bülent Ecevit’i Hüzünle Anıyoruz

Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, ölümünün 6. yılında anıldı. Şair başbakan olarak da anılan Ecevit de tıpkı Süleyman Demirel gibi siyasi hayatımızda ağırlığı olmuş, sosyal bünyemizde de onulmaz yaralar açmıştır. 1960 darbesinin ardından seçimler yapılmış. DP’nin devamı olan Adalet Partisi çoğunluğu kazanmış, yani teamül olarak hükümeti kurma görevi verilecek diye beklenirken Milli Birlik Komitesi seçim sonuçlarından memnun olmadığını açıklayıp tüm parti liderlerini Çankaya’da toplar. Eğer seçimlerde ikinci parti olan CHP’nin lideri İsmet İnönü’nün başbakanlığında bir hükümete razı olmazlarsa bu seçimin geçersiz sayılacağı taraflara bildirilir. Onlar da kerhen bu durumu kabullenirler ve tüm siyasi partiler tarafından ünlü Çankaya Protokolü imzalanır. Kabinede Çalışma Bakanı olarak Bülent Ecevit adında genç bir milletvekili siyaset sahnesine çıkacak, kapısını çaldığımız Avrupa Birliği’nin taa o zaman bize ev ödevi olarak verdiği sendikalar yasasının tesadüfen kendi zamanında çıkmasının rantını son nefesini verdiği ana kadar yiyecektir. İşçiye sendika hakkını veren işçi babası Ecevit sözü onun karizmatik bir hüviyet almasında önemli bir rol oynamıştır. Allah için Bülent Ecevit de üzerine giydirilen bu elbise ile ağırbaşlı, barışçıl, eşine sadık bir lider olarak siyasi hayatını noktalamıştır. Tıpkı CHP’nin ikinci lideri İsmet İnönü gibi sonuna kadar eşi Rahşan Ecevit’e sadık kaldı, mutlu bir karı-koca resmini hep korudular.

Yine dönelim Ecevit’in o ilk çıkış noktasına. Çalışma Bakanı (1961) olarak girdiği siyaset sahnesinde ikinci hamlesini Genel Başkan İnönü’ye “Biz kapıkulları değil, bir siyasi partinin özgür üyeleriyiz!” diyerek bayrak açarak yaptı. Ve İnönü nakavt olarak siyasi hayatını noktaladı. Sonra 12 Mart 1971 darbesi geldi. Normal hayata geçildiğinde de yani 1973 seçimlerinde CHP ile kapatılan Milli Nizam Partisi’nin yerine kurulan Milli Selamet Partisi (MSP) ile koalisyon kurarak laik çevreleri şaşırtıverdi. Ecevit, Erbakan ve partisi için “Tarihi yanılgı” dediği pişmanlıkla yeni bir sayfa açıyordu. Bu koalisyon Türkiye’de olmaz denilen iki önemli şeyin olmasını sağladı. 1971 darbesinin iktidara getirdiği ünlü ara rejim başbakanı eski CHP’li Nihat Erim’in Amerika’nın emri ile ilk icraat olarak Türkiye’ye getirdiği haşhaş ekim yasağını kaldırdı.

Ardından da Kıbrıs’ta Barış Harekatı’nı gerçekleştirerek ABD’ye ikinci defa kafa tutmanın mutluluğunu bu millete yaşattılar. Tabii tahmin edebileceğiniz gibi bu iki kararın da alınmasında aslan payı koalisyon ortağı Necmettin Erbakan’a aitti. Bütün bunlar yaşanırken Ecevit, Karaoğlan olarak ünlenecek ve tek başına iktidar olabileceği zehabına kapılarak Erbakan’la ortaklığını bozacaktır. Sonra 1. MC (Milliyetçi Cephe) Hükümeti kurulacak ve Türkiye’yi bir süre Demirel, Erbakan, Türkeş ve Feyzioğlu idare edecektir. Sonra ikinci MC ve ardından Bülent Ecevit’in Adalet Partisi’nden transfer ettiği 11 milletvekili ile kurduğu ünlü Güneş Motel hükümeti işbaşında olacaktır. Gümrüklerin elek gibi delik deşik olduğu ve meşhuur Tuncay Mataracı’nın Gümrük Bakanı olarak 12 Eylül’de yargılandığı dönem işte o dönemdir. Ecevit, sonrada da Hüsamettin Özkan’a verdiği tavizler yüzünden “Çalmaz ama çalınmasına göz yumar” sözlerini bir nazar boncuğu gibi omuzunda taşıyacaktır.

12 Eylül darbesinde diğer liderler gibi o da sürgüne gönderilir. Sürgün dönüşü ünlü Arayış Dergisi’ni çıkarır. Vaktiyle CHP’nin yayın organı Ulus Gazetesi’nde başyazarlık yapan Ecevit, asıl mesleği olan gazeteciliğe dönmüştür. Sonra dergisi askeri yönetim tarafından kapatılır ve hapse girer. 1992 yılında siyasi hakların referandumla yeniden verilmesi üzerine CHP ile yollarını ayırır ve Rahşan Ecevit’in emanetçi olarak genel başkanlığını yürüttüğü Demokratik Sol Parti’ye genel başkan olur.

Ve 28 Şubat dönemi Bülent Ecevit’e şans bir kere daha gülmüştür. Bebek katili Abdullah Öcalan’ı Amerika paketleyip teslim etmiş ve daha önceki sahte Kıbrıs Fatihi bu defa da Apo’yu getiren kahraman bir başbakan oluvermiştir. O artık askerlerin emir-komuta zinciri içinde bir başbakandır. Ne emredilirse onu yapmaktadır. Meclis’teki başörtülü kadın milletvekili Merve Kavakçı’nın üzerine yürüyüp:

- Burası devlete meydan okuma yeri değildir, bu kadına haddini bildiriniz” diyerek siyaseten bir linç kampanyasının ilk ateşleyicisi olur.

Meclis’te bu kahramanlığı(!) yaparken bir yandan da seçimlerde Fethullah Hoca’yı arkasına alarak “Din elden gidiyor” diye de feryadı basmaktadır. Bankalar onun zamanında batacak, ekonomi felç olacak ve Ecevit de tıpkı ekonomik hayat gibi ayakta duramaz hale gelecek ve doktorlar “iş göremez raporu verirler” diye başbakanlıktan dışarı adımını atamayacaktır. Bir zamanların ünlü Kıbrıs Fatihi(!) ve Apo’yu getiren(!) ünlü Karaoğlan son noktayı böylesine zelil bir şeklide koyacak ve ölüm, onu adeta ihtirasla yapıştığı koltuğundan ayıracaktır. Onu hüzünle anıyoruz.





Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi