İsrailin hedeflediği
İşgal güçleri Filistinde son birkaç günde 30dan fazla kişiyi şehit edip 270den fazla kişiyi de yaraladı. Dünyanın en büyük açıkhava hapishanesi olan Gazzenin altyapısı bu yazı yazılırken siyonist devletin savaş uçaklarıyla tahrip ediliyordu. Halkın hür oylarıyla seçilmiş Başbakanın evi ve bakanlıklar bile vuruldu...
Siyonist devlet bu utanç verici filmi bir daha bize seyrettirmekten neyi hedeflemiş olabilir?
İsrailin, seçimlerin yaklaştığı bugünlerde, halkın odaklandığı iç gündemlerden ve özellikle de ekonomik problemlerden dikkatlerini Gazzeye saldırarak terör sorununa çekeceğini günler öncesinden basın yazmaktaydı.
ABD seçimlerinden hemen sonra, İsrail seçimlerinden de hemen önce büyük katliam yapmayı 2008 yılında da icra etmişti İsrail. Burada seçim süreci Filistinliler için hep katliam anlamına geliyor. Ama son saldırıları sadece seçimlerle ilişkilendirmek doğru olmaz.
Çünkü bugün Ortadoğuda dengeler değişti, değişmeye de devam ediyor. Bu son saldırıları değişen dengeler bağlamında ele almak gerekir. Kanaatime göre İsrail yeni oluşan dengelerin askerî, siyasi, diplomatik ve ekonomik anlamda neye tekabül ettiğini, dünden bugüne nelerin değiştiğini test edip anlamaya ve şimdiden kimin kazanacağı belli olan seçim sonrası yeni pozisyonu buna göre belirlemeye çalışmaktadır.
Oluşmakta olan dengeleri değiştirebileceği zannına kapılırsa eğer, büyük bir kara hareketi de başlatabilir.
İsrailin elde etmek istediği sonuçlardan bir diğeri ise, Suriye baharında bölünen lakin Filistin davasında hassas olan Müslüman dünyanın ne kadar derinden bölündüğünü ve bunun Filistin davasına yansımalarını ölçmek. İsrailin sonraki adımlarını da kan üzerine kurulu yeni hamlesinden elde edeceği sonuçlar belirleyecektir.
Tunus, Libya ve Mısırda Filistin davasını merkeze alan siyasi bir yapılanma yükseliyor bugün. Bu hat, One Minute çıkışı ve Mavi Marmara katliamıyla başlayan süreçte İsraille ilişkileri gerilen Türkiye ile buluşuyor. Filistin meselesi yeni yükselen bu hatla Türkiye arasındaki uçları birbirine bağlayan güçlü bir dava. İsrail bundan çok endişeli. Bu yüzden Arap Baharı sonrası oluşmakta olan yeni dengeleri bozmayı ve amacına ulaşmasını engellemeyi hedeflemektedir.
Bugün, Mısırda, Haması ortaya çıkaran İhvanın önemli bir ismi Cumhurbaşkanı koltuğunda oturuyor. Mubarek döneminde olduğu gibi Mısırın Filistinlileri İsrailin insafına bırakamayacağı aşikâr. Bunu deklare etmek üzere Mursi başbakanını Gazzeye gönderdi zaten.
İsrailin yeni katliamlarla tekrar ABD başkanı seçilen Obamayı kendi çizgisinde tutmaya çalışması da başka bir neden.
Obama yapılacak bu saldırılardan haberdardı elbette. Günler öncesinden yapılan saldırı hazırlıklarının ABDnin gözünden kaçmış olduğu düşünülemez. Saldırı hazırlıklarını bilip susmak, sonrasında alenen desteklemek Müslüman halkları İsrailin en büyük hâmisine karşı öfkelendirmeye devam edecektir.
Batı ülkelerinin İsraile destek veren açıklamaları, Haması kınama yarışına girmeleri; Mısır ve Türkiye gibi bu meselede önemli rol oynaması gereken ülkeleri tarafsız olmaya zorlayarak Filistin halkını savunmasız bırakmayı amaçlayan vicdansız tavırları da bu öfkeyi büyütecektir kuşkusuz. İsrail bununla Müslüman dünyayla Batıyı karşı karşıya getirip onların desteğini arkasına almayı da bir başka yan hedef olarak planladığı söylenebilir. En azından sonuç böyle olacaktır.
Bu toz dumanda siyonist devletin yasadışı yerleşim alanlarını hızla genişletmeye devam ettiğini de hatırlamak gerek.
İsrailin unuttuğu şey ise; bu hayasız saldırıların Arap Baharına aslî hedeflerini hatırlatacağıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.