Sivas Madımakta kimler yandı?
- Sivasta 160 kişi yargılandı. Halbuki o gün o meydanda 15.000 kişi vardı. Sivaslılar fotoğraflardan o 15.000 kişiyi tek tek tespit edip ihbar etmeliydi.
Bu sözleri Sivas Madımak oteli davasının avukatı olan Şenal Sarıhan hanım söylüyor. Sivas olaylarının masaya yatırıldığı, Fatih Altaylının Teke Tek programını adeta soluksuz izledim. Bu program CD halinde çoğaltılıp tüm hukuk fakültelerinde öğrencilere dağıtılmalı ve böyle bir avukat olmaktan sakınmaları salık verilmelidir. Avukat hanım program boyunca aslında kin ve intikam peşinde koşmadıklarını ve bu tür bir katliamın bir daha yapılmaması için bu olayın ardındaki örgütlerin ortaya çıkarılmasını istiyormuş. Hanımefendi örgütleri de birer birer sayıyor:
- Nurcular, Süleymancılar, İBDA-Cciler, İslami Hareketçiler, Işıkçılar, Fethullahçılar, İslami Cemaatler Birliği ve İskenderpaşa Camii çevresi.
Yani avukat hanım Türkiyedeki tüm Müslümanları hedef tahtasına oturtuyor. Neredeyse İstiklal Mahkemeleri yeniden kurulsun diyecek. İdam sehpaları kurmaya ve insanları sorgusuz sualsiz asmaya hazır bir barış güvercini(!) program boyunca elinden Akit gazetesini düşürmeyen bu avukat hanımı seyrettikçe Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür demekten kendimi alamadım. Oysa İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okurken bize olaylara böyle şaşı bakmamız öğretilmemişti. Kadıncağızın bir tek dileği var, o da 15.000 kişinin de tek tek bulunup idam sehpasına çıkarılması. Ve sık sık da intikam duygusu içinde olmadıklarını araya sokuşturuyor. Bir de sanıkların polis tarafından bilindiği halde yakalanmadıkları yalanını söylüyor. Olayın sanıklarından Cafer Erçakmakın ölümü bile onları mutlu etmemiş. Yıllarca evinden uzakta, işlemediği bir suçun faili olarak aranmanın ve yıllar sonra:
- Kızım ölmeye geldim diye evinin kapısını çalmanın ne anlama geldiğini de şüphesiz yaşayan bilir. Olay cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Devlet Denetleme Kurulunu harekete geçirmesi ve Sivas olaylarının yeniden araştırılmasına gelince isyan başlıyor. En çok sevinmesi gerekenler buna şiddetle karşı çıkıyor. Babası ölen mağdur da, avukatı da kesinlikle DDKnın incelemesine karşı olduklarını beyan ediyorlar. Bu duruma programa katılan Sivas Baro Başkanı Muharrem Eriş ve Sivas Belediye Başkanı Doğan Ürgüp de çok şaşırıyor. Sonunda Sivas Belediye Başkanı;
- Neden karşı çıkıyorsunuz, bir şeylerden mi korkuyorsunuz? demek zorunda kalıyor.
Karşı taraf öfkeleniyor. Programın sonunda benim kesin kanaatim Bu işin altından bir çapanoğlu çıkacağı oluyor. Israrla mezarların açılmasına da karşılar. Arif Sağın otelin içinde korku ile sağa sola ateş edip, 7-8 kişiyi öldürdüğü ve olayın örtbas edildiği konusu gündeme geliyor ve bunun asla olmadığını vurgulayan avukat hanıma Altaylı da ısrarla DDKnın bu olayı araştırmasından neden mutlu olmadıkları sorusunu soruyor ve tabii cevap da alamıyor. Bu arada Turgut Özalın oğlu Ahmet Özal telefonla programa bağlanıyor. Yaptığı güzel bir girizgahtan sonra Fatih Altaylının patavatsızca müdahalesi ile yayından çekiliyor. Turgut Özalın oğlu bir kere daha efendiliğini gösteriyor. Altaylının ukalalığına hiç bir tepki vermiyor. Sivastaki olaylarda mahkum edilmiş Bülent Düvencinin oğlu Hikmet Düvenci yayına bağlanıyor ve Babasının olaylar sırasında orada olmadığını ve haksız yere mahkum edildiğini belirtiyor.
Hatta babası Bir suçun yok denilerek serbest bırakılmış ve birkaç yıl sonra tekrar tutuklanmış. Bütün bunlar avukat hanım için bir şey ifade etmiyor. Derdi 15.000 kişinin mahkemeye getirilmesi; değilse yüreği soğumayacak ve ısrarla Devlet Denetleme Kurulunun bu konuda yetkisiz olduğunu ve Sivas olaylarını araştıramayacağını söylüyor. Üstelik bu Anayasaya aykırı imiş. Sivas Madımakta ölen şahısların mezarlarının açılması ve yeniden otopsi yapılmasının neden bu iki hanımı rahatsız ettiği ve çok şiddetli tepki vermelerinin sebebinin ne olabileceği Altaylı gibi programı seyreden herkesin kafasında kocaman bir soru işareti oluşturuyor. Apar-topar gömülen cesetlerin 7-8 tanesinde kurşunla öldürülmüş olmaları kanıtlanırsa ne olacak? DDKnın araştırmasından ısrarla kaçınılmasının ardındaki gerçek acaba bu mu? Akit gazetesinin zıpkın gibi iki muhabiri Murat Alan ve Kenan Kıran bu programa mutlaka çağrılmalı idiler. Sivas Madımak olayları ve Başbağları didik didik edip fincancı katırlarını ürküten bu arkadaşları kutluyorum. Onlar Sivasla ilgili, o günlerin SHPli hükümetinin üzerini bilerek kapattıkları pek çok konuyu ortaya çıkararak Madımakı tekrar göz önüne serdiler.
Sivas Madımak Davası yeniden görülür ve suçlularla-suçsuzlar yeniden belli olurlarsa Murat Alan ve Kenan Kıranı alınlarından öpeceğim. Salı akşamı yayınlanan ve Altaylıyı 10 yaş ihtiyarlatan Teke Tek bana bu sonucun yakın olduğunu söylüyor.