Müslümanın hâl muhasebesi
Müslümanlar olarak ciddi bir hâl muhasebesi yapmanın vakti geçmek üzere. Bize ne oldu, ne hale geldik, neleri terkettik, nereye doğru sürükleniyoruz? Ahvalimizi gözden geçirip artık kendimize çekidüzen vermenin kritik eşikindeyiz kanısındayım.
Allahın hüküm-lerinin esas alındığı bir dünya düzeni kurup fert, aile, toplum ve devlet hayatını İslamın nurlu ikliminden soluklanan ilkelerle şekillendirmek...
İslamın Kurandan beslenen ilahi atmosferinde yeşeren sosyal sistem...
Hududullahı aşmayan, Hükmullahtan taşmayan bir hayat tarzı...
Vahye ittiba etmiş fertlerden ve ailelerden müteşekkil toplumun, içtimai güç halinde yekvücut olmasını temin etmek ve böyle bir içtimai birliktelikten hareketle, hasadı ahirette biçilecek dünya tarlasına, salih amel ekinini ekmenin uğraşısı...
Hayatı iman ve cihaddan ibaret gören; hakimiyet kayıtsız şartsız Allahındır düsturuyla hareket eden, Allahın rızasını kazanmak temel gayesini gerçekleştirmek için Hz. Peygamberi rehber, Kuranı düstur, cihadı yol, şehadeti varılacak menzil gören Allah Eri olmak...
İşte terkettiklerimizden bazıları. Bunları terkettiğimiz için bugün yönü belirsiz bir rüzgârın önündeki istikameti belirsiz bir cismin sürüklenmesi gibi, akış nereye ise o tarafa doğru sürükleniyoruz.
Şuursuzca, ruhsuzca...
Hâlâ muhasebe zamanı gelmedi mi?
Bize ne oldu, niye bu hale geldik?
Niye kaybettik İslam ile doğrudan irtibat sağlayan bağlarımızı? Niye terkettik ilahi vazife olan ideallerimizi? Niye tahrip ettik vahye ittiba yollarını?
Sebebi nedir Allah ve Rasulüne düşman olanlarla dostane ilişkiler kurarak velâ ve berâ gibi iki temel esası parçalayışımızın?
Niçindir Hükmullahı reddedişimiz, Hududullahı çiğneyişimiz, Hizbuşşeytanla barış içinde ve uzlaşmaya vararak birlikte yaşayışımız?
Niyedir hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmak; dünya malının peşinde inancın esaslarını ve amel-i salihi terketmek, yozlaştırmak?
Nedendir İslamı; hayatı düzenleyen ilahi sistem olmaktan çıkarıp boş zamanlara hapsedişimiz? Boş zamanlarda sosyal etkinlik olarak kullanılan, zor anlarda sığınılıp kolaylığa ulaşınca terkedilen bir manevi tatmin yolu haline getirişimiz?
Nereden aldık ruha inmeyen, kalbe tesir etmeyen, beyni yönlendirmeyen biçimsel bir inanç ve amel tarzını?
Hangi gerekçeyledir ferdi çıkarları ve bölgesel düşünüşü ön plâna çıkarışımız; Ümmet şuurundan yoksun ve küresel planlamadan bîhaber kalışımız?
Niçin İslamın çıkarlarıyla nefsi çıkarlarımız çeliştiğinde kendi çıkarlarımızı tercih ediyoruz? Daha da önemlisi, niçin faydayı vahiyde aramıyoruz?
Neden dünyevileşiyoruz hir geçen gün? Sebep ne ola ki, paramparçayız Ümmet olarak?; İslamı hayata hakim kılmanın yolu olan cihadı terketmişiz, şehadetten kaçıyoruz!
Kaçıyor ve kaçırıyoruz... Susuyor ve susturuyoruz... Küsüyor ve küstürüyoruz... Siniyor ve sindiriyoruz... Gizliyor ve gizletiyoruz... Örtüyor ve örttürüyoruz... Kapatıyor ve kapattırıyoruz... Sapıyor ve saptırıyoruz... Nelerden mi? Vahiyden... Hakikatlerden...
Yoksa, bir fiili reform mu gerçekleştirdik inancımızda ve amelimizde?
Umutlarımız niye söndü, niye fiili inkâra saptık Allahın dininin hakim olacağı inancından? Neden Rasulullahın izindeki, Kuranın atmosferindeki İslami hareketi terkettik? İslam için yola çıkanlarımızın bir süre sonra dökülüvermelerinin; hedef, istikamet, gaye ve ilke değiştirmelerinin nedeni ne ola? Niye duyarsızlaştık bu kadar, niçin mücadele şevkimiz kırıldı da terkettik cepheyi?
Çünkü ideallerimiz yozlaştı önce; İslam anlayışımız bozuldu. İdealler yozlaşıp İslam anlayışı bozulunca, bütün cephelerde çözüldük, döküldük. İdealde-anlayışta bozguna uğrayınca, inançta da, amelde de bozguna uğradık; bu büyük bozgunla bittik, tükendik. Potansiyel güç kinetik hale geçmedi; zaten iİdeal doğru, İslam anlayışı düzgün olmadan potansiyel müslüman gücü harekete geçirilemez ki vahyin çizdiği rotada, gösterdiği istikamette. Böylece istikamet de, rota da, menzil de, hedef de, gaye de aslından uzaklaştı; yoz algılar ve anlayışlar, yoz hayatın köleleri yaptı sürüleşmiş fertler yığınını.
Müslüman, muhasebesini tam yapmalı. Artık İslama çizilen, ama İslamdan olmayan yeni sınırları kaldırmalı. Üstü örtülen İslami hakikatleri açığa çıkarmalı. Karıştırılan Hak ile batılı birbirinden ayırmalı. İslamın hakikatine sarılanları tard etmeye son vermeli. İslamı bir ekmek kapısı haline getirmekten çıkarıp gerçek yerine oturtmalı. İş yapmayıp bol bol boş laf üretmeyi bitirmeli. Pratikten yoksun fikirlerle vakit öldürmemeli. Yeni yeni ihtilaflarla müslümanlar arası çatışma ve nifak sebepleri üretmemeli...
Kuran ve Sünnete uygun bir müslüman olunmalı.
DÜZELTME-ÖZÜR: Dünkü yazıda yer alan 1917nin 9 Şubatında İngilizler Kudüsü işgal etti ifadesindeki tarih 9 Aralık olacaktı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.