Sağ gösterip sol vurmak!..
Vaktiyle, Refah Partisi Tokat eski Milletvekili Dr. A. Fevzi İnceöz’den dinlemiştim:
Bir gün hemşehrisi, zamanın Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör özden’le yaptıkları bir sohbet sırasında; özden, İnceöz’e: “Sizinkiler tarafından öldürülmekten korkuyorum” demiş.
İnceöz ise cevap olarak: “Bizimkiler olarak kastettiğin insanlar, sana bir şey yapmazlar. Ama sen esas olarak; sizinkilerin, suçu bizimkilerin üzerine atmaya çalışmak için seni vurup öldürmelerinden korksan daha iyi olur’ demiş, hatırladığım kadarıyla...
Neyse ki, Yekta Güngör özden, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nı kazasız belasız tamamladı. Yani ne korktuğu; ne de İnceöz’e göre ‘asıl korkması gereken şey’ olmadı, şükür...
Sözkonusu konuşma, iyi görüşen iki hemşehri arasında, yarı şaka yarı ciddi ve kısmen takılma amaçlı olarak yapılmış olduğu için, arşivlik bir bilgiden ziyade, 90’ların ve maalesef zamanımızın havasını yansıtması açısından, ilgi çekici.
çünkü, geçmişte yaşadıklarımız ve bugün ortaya çıkan bazı gerçekler, bu ülkede olup biten çok şeyin aslında, sağ gösterip sol vurmak ya da sol gösterip sağ vurmak şeklinde gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’de dönem dönem yaşanan birçok faili meçhul cinayet olayı yanında; faili belli imiş gibi gözükse de, aslında hala net olarak aydınlatılamamış bir sürü olay vardır.
özellikle kamuoyu tarafından yakından tanınan kişilere yönelik suikast olaylarının çoğu, hala gereği gibi aydınlatılabilmiş değildir.
Bu olaylardan bazıları, suçu işlediği öne sürülen kişiler tarafından kabul edildiği ya da öyle varsayıldığı için, dosyaları kapanmış gibi gözükse de; özellikle bu konuda bilgi sahibi olanlar nezdinde, birçok dosyanın henüz kapanmadığı aşikardır.
Uğur Mumcu, Prof. Bahriye üçok, Prof. Muammer Aksoy ve daha sayılabilecek birçok önemli isme karşı gerçekleştirilen suikastler, bu nevidendir.
Saydığımız isimlerin ve benzer kişilerin ideolojik kimlikleri esas alınarak soruşturmalar yürütülmüş ve özellikle belli bir kesime mensup insanlar suçlanıp durulmuştur hep.
Sözkonusu suikastlerle alakalı olarak, emniyet kuvvetleri ve adli sistem çok sıkı bir şekilde çalışmış; kamuoyu yakından takip ettiği için medyada da çok şey yazılmış ve çizilmiş ama bu olayların tam olarak hangi sebeple ve kimler tarafından yapıldığı ve daha önemlisi, yaptırıldığı konusu, genellikle ya muallakta kalmış ya da tatmin edici olmayan açıklamalarla, olay unutulmaya terkedilmiştir...
Yakın tarihin önemli birçok dosyası üzerindeki esrar perdesi halen kaldırılabilmiş değildir yani.
Ergenekon adı verilen operasyonla alakalı olarak mahkemeye verilen yaklaşık iki bin beş yüz sahifelik iddianame henüz kamuoyuna açıklanmış değil.
Ancak iddianamede olduğu iddiasıyla bazı yayın organlarında yer alan birtakım hususlar, belki hepsinin değil ama birçok olayın yeniden değerlendirmeye tabi olacağı hissini uyandırmaktadır.
Kamuoyuna yansıtılan bilgilere bakılırsa, Danıştay saldırısının gerçeği de, sözkonusu iddianamenin önemli bölümlerinden birisi.
Bazı gerçeklerin yok sayılması ve hangi sebeplerle işlendiği belli olmayan cinayetlerin, olayla uzaktan yakından alakası olmayan çevrelere mal edilmesi alışkanlıklarının artık son bulacağını ümit etmek için vakit çok mu erken, bilmiyoruz...
Umulur ki, ‘hiç bir şeyin gizli kalmayacağı ve gerçeğin bir gün mutlaka ortaya çıkacağı’, özellikle, kendilerini üstün zanneden ve pervasızca adımlar atmaya çekinmeyenler tarafından anlaşılır da, Milletçe hepimizi memnun edecek bir huzur ortamına kavuşuruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.