Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz içimizden biridir 2
Hazreti Peygamber (S.A.V.) efendimiz ashabı için güven kaynağı ve emniyet vesilesidir. Çünkü onları fitne, ihtilaf ve bid'atlerden korumuştur. O'nun sünneti de yaşadıkça ümmeti için emniyet vesilesi ve güven kaynağı olmaya devam edecektir. Ebu Berde (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"...Yıldızlar gökyüzünün emniyet kaynağıdır. Onlar yok olup gittikleri zaman, gökyüzüne korkutulan şeyler gelir, çatar. Ben de ashabım için bir emniyet ve güven kaynağıyım. Ben gittiğim zaman, ashabıma korkutulan tehlikeli şeyler gelip çatar. Ashabım da ümmetim için bir emniyet kaynağıdır. Onlar gittiği zaman ise, ümmetime bildirilen ahir zaman fitne, fesad ve bidat gibi tehlikeli şeyler gelip çatar." "Resûlüm! Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik."
ALLAH Teâlâ, peygamberini rahmet süsüyle süslemiştir. O'nun varlığı, şemail ve fezâili, sıfatları bütün yaratıklar için rahmet vesilesidir. O hem müminler için, hem kâfirler için rahmettir.
a- Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bütün Müminler için rahmettir. Çünkü O'na inanıp O'nun yolundan gidenler dünyevi ve uhrevi bahtiyarlığa ereceklerdir. O, dünyaya ümmetim diyerek teşrif etmiş, Mirac'da Rabb'inden ümmetinin af ve mağfiretini dilemiş, hayatı boyunca bize bizden yakın olmuş, ebedî âleme irtihal ederken de, "Ümmetim, ümmetim" diyerek irtihal etmiş, kıyamet gününde de mü'minlere şefaatçi olacağını müjdelemiş bir Peygamberdir. Ebû Hureyre (R.A.)den rivayete göre Sevgili Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
"Ben mü'minlere kendilerinden daha yakınım." buyurmuştur.
Yüce Rabbimiz; Kur'an-ı Kerim'de:
"ALLAH Resûlü mü'minlere kendi canlarından daha yakındır." buyurmuştur.
Âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerden anlaşılacağı üzere ALLAH Resûlü, bize kendi nefsimizden daha yakındır. Nasıl olmasın ki, biz çoğu kez nefislerimizden kötülük görürüz. Halbuki, O'ndan hep iyilik, kerem, merhamet, şefkat ve mürüvvet gördük. O, ilâhî rahmetin mümessilidir. Bu sebeple, elbette bize bizden daha yakındır. Bize şefkatli ve merhametlidir. Bakın Ebû Hureyre (R.A.)den rivayete göre Sevgili Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz ne buyuruyor: "Kim, borçlu olduğu halde vefat ederse, o borcun ödenmesi bana aittir. Bir mal bırakırsa o varislerinin-dir."
Dünya ve âhirette ALLAH Resûlü, mü'minlere kendilerinden daha yakın olma keyfiyetiyle bir rahmettir. O'nun bu rahmet yönü ebedlere kadar da devam edecektir.
b- Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, devrindeki münafıklar için de rahmet olmuştur. Münafıklar, bu engin rahmet sayesinde dünyada azap görmediler. Camiye geldiler, Müslümanların içinde dolaştılar ve Müslümanların istifâde ettiği bütün haklardan istifâde ettiler. ALLAH Resûlü onlar hakkında perdeyi yırtmadı. Onların çoğunun iç yüzünü biliyordu. Hatta bunları Huzeyfe (R.A.)ya söylemişti de, Rivayete nazaran, bundan dolayı da Hz.Ömer (R.A.), Huzeyfe (R.A.)yu takip eder, O'nun kılmadığı cenaze namazını O da kılmazdı.
Bununla beraber İslâm onları fâş etmedi. Onlar hep mü'minler arasında bulundular ve mutlak küfürleri en azından şüpheye, tereddüde dönüştü. Böylece, dünya zevkleri de bütün bütün acılaşmadı. Zira yok olup gideceğine inanan bir insanın dünyadan lezzet alması mümkün değildir. Ama, "belki âhiret vardır", diyecek kadar, küfürleri şüpheye bürününce, ihtimâl, hayat o zaman bütün bütün acılaşmaz. işte bu yönüyle, ALLAH Resûlü, münafıklara da bir ölçüde rahmet olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.