Cumhuriyet rejiminde, başına buyrukluk nasıl olur?
Geçenlerde, Prof. Mümtaz’er Türköne Türkiye’nin bütün problemlerini 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi ile temellendirmiş, ona karşı çıkmadan, diğerlerine karşı çıkmanın yanlışlığını dile getirmişti.. Bu yanlış değildi, ama, noksandı.. çünkü, mevcud sistem, taa başından beri, fırsatları gözetleyip darbe vurmak şeklindeki bir ‘İttihadçı geleneği’ üzerinde gelişmiştir, hep.. Ondan önceki saltanatın dayanaklarının meşrû olup olmadığı ise, ayrı bir konu..
Ama, son 50 yılın içindeki bütün askerî darbelerin ve darbe teşebbüslerinin temelinde, evet, 27 Mayıs Askerî Darbesi vardır.. Ve onun ve onu takib eden darbeleri yapanların hiçbirisi cezalandırılmamış ve tersine, bir de taltif edilmiştir..
27 Mayısçılar, 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi gerçekleşinceye kadar, ‘tabiî senatör’ sıfatıyla, Meclis’lerde 20 sene milletin ensesinde boza pişirmişlerdi..
Onların herbirisinin yaptıkları yanlarına kâr kaldı.. üstelik de hazırlattıkları anayasalara, kendi dönemlerinde ‘yapılan uygulamaların ve çıkarılan kanunların kanunî soruşturma konusu yapılamayacağı’ gibi, açıkça suçluluğu itiraf eden, ama, bunların cezasız kalacağını kayıt altına alan ‘geçici madde’ler koyarak, üzerlerine kanun adına zırh geçirdiler..
Dün, bir haber vardı.. 1967-74 arası Yunanistan’a bir askerî darbeyle tahakküm eden ‘Albaylar Cuntası’nın önde gelen isimlerinden Yuannidies, 86 yaşında olduğu halde, hâlâ zindandaymış, 34 senedir.. Ve, avukatı aracılığıyla affedilmesini ve zindanda ölmek istemediğini söylemiş.. Ancak, bu af talebinin kabul edilmemesi bekleniyor.. çünkü, daha önce af talebinde bulunan diğer darbecilerden, ‘Yunan halkına karşı saygısızlık yaptıklarından dolayı alenen özür’ dilemeyenlerin talebleri geri çevrilmiş.. O cunta’nın lideri olan Alb. Papadopulos ise, 1999’da ölmüştü, zindandaki 25’inci yılında...
Bizdeki darbeciler ise.. Ya, ömürleri tamam olup, çekiliyorlar, hayattan.. Ya da, Ken’an Evren misali, Marmaris’te sıkı korumalar altında, ‘nu’ resimleri; ya da, ‘28 Şubat’çılardan niceleri gibi, uluslararası ünlü silah tâcirleri ile TSK arasında komisyonculuk yapıyorlar.
Son ‘Ergenekon Soruşturması’nın sanıklarından ve TSK Jandarma İstihbaratı’nın yıllarca başında bulunan bir em. general ise, tam da yakalanacağı sabah, -herhalde aldığı bir ‘tiyö’ ile- yurt dışına çıkmıştı. Sonra anlaşıldı ki, Moskova’ya gitmiş ve orada bir Rus kurumuna, istihbarat teknolojisi konusunda danışmanlık yapmaktaymış!.
Haydi, bakalım.. Bazen hiç de önemli olmayan basit günlük konularda bile, hemen tumturaklı açıklamalarda bulunan malûm güç odakları, şimdi bu durumu da izah ediniz..
Emekli de olsalar, hele de em. generallerin, hep ‘TSK mensubu ve gayriresmî sözcüsü’ gibi olduklarına dair, tv. ekranlarından yapılan açıklamalara, TSK’dan bu zamana kadar hiçbir yalanlama gelmediğini de hatırlayalım.. Nitekim, tutuklanan bazı em. generallerin de askerî lojmanlardan ve -kanun gereği- askerî personel aracılığıyla alınması da bu ilgiyi doğruluyor..
Geçen gün, Akşam’da bir iddia yayınlandı.. ‘MİT’in ihbarı üzerine, bazı subayların Ergenekon cümlesinden olmak üzere, Gen. Kur. Savcılığı’nca sorgulamaya alındığı’na dair..
Gen. Kur. Başk.lığı, derhal yalanlamada bulundu ve sözkonusu soruşturmanın ‘üç sene önceye aid olduğunun’ yeni bir şeymiş gibi duyurulmasında, ‘bir kasıt aramamanın mümkün olmadığı’; bu gibi gayretler içinde olanların, ‘Türkiye'nin istikrarını bozan odaklar haline geldikleri’ ve buna karşı, ‘TSK’nın gerçek sahibi yüce Türk milletinin de yasal ve demokratik tepki göstermesinin doğal bir beklenti’ olduğu da bir bildiriyle duyuruldu, 18 Temmuz’da...
Hemen ertesi gün, ADD’nin öncülüğünde, Ankara’da yapılan bir gösterinin oldukça sönük geçmesi, bin kadar kişiyi cezbedebilmesi de, ayrıca üzerinde düşünülmeyi gerektirir.. Dahası, Akşam, haberinin sıhhatinde olduğunu ısrarla belirtince, Gen. Kur. Başk.lığı susuverdi!!..
*GLOBALLEŞME SüRECİNDEKİ BİR DüNYADA
OLDUĞUMUZU UNUTMADAN!
Aynı durum, Taraf’ın yayınları için de sözkonusu.. Bu gazete, ilginç yayınlar yapıyor, aylardır.. Bunu, İslâmî eğilimi olan bir yayın yapsaydı, o zaman görürdünüz hışımlanmaları..
Ama, onlar, ‘Biz laikiz, atatürkçüyüz.’ diye selâm çakınca, ‘resmî ideoloji’nin halkın iradesine göre şekillenmeyen temel kurumları yatışıveriyor. Taa ki, ‘fetiş’lere dokunulmasın!
Kezâ, son aylarda, Taraf’ın askerî konularda, dokunulamayan/konuşulamayan konulara nasıl bir ‘yüreklilik’ veya ‘cür’et’le girdiği de biliniyor..
Gen. Kur. Başkanı, ‘bu gazetenin kim tarafından desteklendiğine bakılması gerektiği’ne dair bir cümle söyleyince.. Taraf’ın başsorumlusu konumundaki Ahmet Altan ağır bir karşılık verdi.. ‘Bir general dürüst olmalıdır!’ gibi sözleri de yazarak.. ‘Bildiğiniz ne varsa, siz açıklayın.’ diye.. ‘çıtt’ çıkmadı..
Dün, Y. çongar da, ‘Dağlıca Baskını’ndaki askerî hatalarla ilgili olarak, askerî belgelere dayandırdıklarını iddia ettikleri yayın üzerine, ‘Genelkurmay askerî savcılığının, kendilerinden son derece kaba tehditlerle, ne istediği tam anlaşılmayan, Genelkurmay gibi ciddî bir kuruma kesinlikle yakışmayan bir faks’ notuyla bilgi istediğini söylüyordu.. Ama, gazete, belgeleri içerden, ordu içinden aldıklarını gösteren CD’leri gönderince, Genelkurmay’ın, bu kez, ‘mektup formatında posta ile iletilmiş, çok daha saygılı bir dille yazılmış bir yazı ile, ‘Lütfen kopyalamadığınız halini bize gönderin..’ diye yazılmış..
Bununla, şu veya bu ‘taraf’ı ilzam veya tebrie edici bir niyetimiz olduğu sanılmasın..
Kaldı ki, bir ‘Ergenekon Soruşturması’nın en önemli belgeleri, Tuncay Güney isimli, üstelik bir ‘haham yardımcısı’ olduğu sonra anlaşılan bir ‘yahudi’nin evinde çıkıyor..
Bu ‘taraf’tan, ‘eşinin eski bir marksist ve şimdi ateist olan ve Amerikan Dışbakanlığı’nın çeşitli bölümlerinde çalışmış Christ isimli bir Amerikalı olduğunu’ bizzat çongar açıklıyordu dün.. Kendisinin de ‘ateist olmadığını’, ‘tanrı’nın varolabileceğini düşünen bir ‘agnostik/ bilinemezci’ denilen gruptan olduğunu da ekleyerek..
Keza, CNNTürk ve FOX denilen tv. kanallarının arkasındaki asıl sermayenin kim olduğu da unutulmamalıdır.. Ve, yerli laikler onlardan çok mu farklı sanki?
Kamuoyunu ve devletin temel kurumlarını bile kimler nasıl yönlendiriyor, düşünülmelidir.
Muhakkak ki, müslüman halkımız, ordusunu ve diğer temel kurumlarını, uluslararası iç ve dış entrikaların elinde oyuncak olsunlar diye değil; kendi hayatının, haysiyetinin, inancının, ülkesinin korunması için ayakta tutmaya çalışıyor ve bu yolda varını yoğunu ortaya koyuyor..
Birtakım kişi ve kadroların, ‘laik kutsal’lar halinde yücelttikleri birtakım ilkeler, resimler, isimler veya devrimleri korumaları ve milletin silahının yine millete çevrilmesi için değil..
Keza, cumhûr’a, halkın ekseriyetine karşı, başı boş veya başına buyruk bir cumhuriyet düzeni (?!) olsun diye hiç değil.. Devlet, milletin hizmetinde olmalı ve yetkisini de ancak milletten almalıdır..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.