Kendi enerji dengelerini kurmak
Devletlerin ulusal ve uluslararası güç unsurlarının başında enerji geliyor artık. Enerji kaynaklarını kontrol eden, enerjiye sahip olan ülkeler uluslararası arenada söz sahibi olan büyük devlet konumuna ulaşıyor. Büyük devletlerin en önemli uluslararası stratejileri arasında, enerji ihtiyaçlarını karşılama bakımından olabildiğince bağımlılıktan kurtulmaya çalışmak yer alıyor.
Çünkü enerjiye sahip olan, dünyanın şekillenmesinde rol oynayabiliyor.
Enerji kaynaklarına sahip olmak ya da enerji ihtiyacını karşılamak, sadece büyük devlet olmanın şartı değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmanın da, varlığını güvenli ve bağımsız sürdürmenin de şartı. Bu yüzden ülkeler bir yandan enerji kaynaklarına hakim olmaya, enerji tedariki bakımından bağımsız kalmaya,
enerji ihtiyaçlarını yerli ve/veya yenilenebilir kaynaklardan tedarik etmeye çalışmak; diğer yandan da uluslararası ölçekte uzun vadeli enerji stratejileri hazırlamak durumundalar.
Üstelik enerji politikalarının sürdürülebilir olması, bunun için de enerji arz güvenliğinin sağlanması ve enerji ihtiyacının temin ediliği kaynakların çeşitlendirilmesi gerekiyor.
Artık ana dinamiğini enerji stratejileri teşkil eden enerji eksenli yeni bir dünya kuruluyor. Bu dünyanın geleceğini, geçmişte olduğu gibi enerji kaynaklarının kontrol edilmesi stratejisi üzerine biçimlendirilmiş kurgular şekillendirecek.
Öte yandan, uluslararası ilişkilerin ve dengenin baş unsuru haline gelen enerji, dünyanın hem varlığını sürdürmesinin, hem ve yok olmasının amili olacak gibi. Çünkü bir yandan enerji olmadan hemen hiçbir üretim mümkün değilken, bir yandan da güneş, su, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi için çalışmalar aralıksız sürdürülse de, henüz petrol, doğalgaz, kömür gibi fosil enerji kaynaklarından vazgeçmek mümkün değil.
Bu da dünyanın sonunu hazırlayabilecek küresel ısınma probleminin baş aktörü.
Enerji kaynaklarının yanlış kullanımı sonucu oluşan sera etkisinin dünyayı bir yandan çölleşmeye, bir yandan da buzulların erimesiyle birlikte gölleşmeye doğru sürüklemesi karşısında emisyon değerlerinin güvenli sınırlarda tutulması, dünyanın ana sorunlarının başında yer alıyor.
Enerji sektörü içinde doğalgazın yeri ve önemi çok büyük. Bu, hem bir yandan doğrudan enerji yakıtı olması ve bir yandan da enerji üretiminde hammadde niteliğini taşıması, hem de çevre kirliliğine karşı temiz yakıt olması münasebetiyle böyle.
Haliyle doğalgazın tedarik edildiği ülkelerin yeni dünyada söz sahibi ülkeler arasında yer alacağı açık.
Nitekim Avrupa, doğalgaz denilince kelimenin tam anlamıyla Rusyanın vanasına bağlı.
Türkiye için de Rusya en büyük doğalgaz tedarikçisi.
Bu bakımdan doğalgaz arzı, doğrudan ulusal güvenlikle alakalı bir konu. Zira doğalgazda tedarik kaynaklarının çeşitlendirilmesi kadar, belki bundan da önemlisi, arz güvenliğinin sağlanmasıdır. Çeşitli kaynaklarından lazım olduğu zaman gerektiği kadar doğalgaz temin edilemiyorsa, kaynak çeşitliliğinin önemi kalmaz.
Bu nedenle doğalgaz arz güvenliğinin sağlanması, enerji ihtiyacı bakımından doğalgaza bağımlı ülkeler için öncelikli ulusal ve uluslararası güvenlik politikaları arasında yer alır.
Bu da uluslararası rekabet politikalarının doğru ve yerinde oluşturulması, hassas dengeler zemininde, ince taktiklerle yürütülmesiyle mümkün olabilir. Bu bakımdan, enerji ihtiyacının tedarik sorunu yaşanmadan karşılanması, ülkelerin en büyük rüyası olmuştur.
Günümüz dünyasında algınanan bir büyük devlet profili var.
Ekonomisi şu kadar gelişmiş, teknolojik ve askeri varlığı şu düzeyde gibi bir algı bu. Ancak bundan böyle büyük devlet olarak algılanmanın ve öyle de olmanın en önemli şartının enerji olacağını unutmamak gerek.
Enerji kaynaklarına sahip olmak, enerji tedariki bakımından kendine yeterli düzeyde bulunmak ve dünyanın enerji politikalarında dikkate alınır bir stratejik konumda yer almak büyük devlet olmak için en gerekli şartlar arasında.
Bir ülkenin enerji yatırımlarına ilişkin trendine bakmakla o ülkenin gelecekte yer bulacağı konumu tahmin etmek de mümkündür aslında. Yenilenebilir enerji yatırımları bu açıdan son derece önemli.
Bu bakımdan ülkelerin kendi enerji dengelerini kurması büyük önem arzediyor.
Güçlü ve güvenli gelecekin bir yere kadar enerji bağımsızlığından ve bundan daha da önemli olarak enerji yeterliliğinden geçtiğinin anlaşılması lazım.
Bu kapsamda dış politikada ciddi bir değişime gidilerek, kadim dostluk ya da stratejik ortaklık kavramlarıyla kendini bağlı kılma psikolojisinden kurtulmak gerekir. Bunun ilk şartı, dostların kırmızı çizgilerinin ne olduğu değil, kendi geleceğinin güvenliğinin nasıl sağlanacağını öncelemektir.
Enerjide kendi yeterliliğini sağlayacak dengeleri kurmadan güvenli geleceğin inşâsı mümkün olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.