Faruk Köse

Faruk Köse

Kendi “enerji dengeleri”ni kurmak

Kendi “enerji dengeleri”ni kurmak

Devletlerin ulusal ve uluslararası güç unsurlarının başında “enerji” geliyor artık. “Enerji kaynakları”nı kontrol eden, “enerji”ye sahip olan ülkeler uluslararası arenada söz sahibi olan “büyük devlet” konumuna ulaşıyor. Büyük devletlerin en önemli “uluslararası stratejiler”i arasında, enerji ihtiyaçlarını karşılama bakımından olabildiğince bağımlılıktan kurtulmaya çalışmak yer alıyor.
Çünkü “enerji”ye sahip olan, dünyanın şekillenmesinde rol oynayabiliyor.

Enerji kaynaklarına sahip olmak ya da enerji ihtiyacını karşılamak, sadece “büyük devlet” olmanın şartı değil, aynı zamanda “ekonomik kalkınma”nın da, “varlığını güvenli ve bağımsız sürdürme”nin de şartı. Bu yüzden ülkeler bir yandan enerji kaynaklarına hakim olmaya, enerji tedariki bakımından bağımsız kalmaya,
enerji ihtiyaçlarını “yerli” ve/veya “yenilenebilir” kaynaklardan tedarik etmeye çalışmak; diğer yandan da uluslararası ölçekte uzun vadeli “enerji stratejileri” hazırlamak durumundalar.

Üstelik “enerji politikaları”nın “sürdürülebilir” olması, bunun için de “enerji arz güvenliğinin sağlanması” ve “enerji ihtiyacının temin ediliği kaynakların çeşitlendirilmesi” gerekiyor.

Artık ana dinamiğini “enerji stratejileri” teşkil eden “enerji eksenli yeni bir dünya” kuruluyor. Bu dünyanın geleceğini, geçmişte olduğu gibi “enerji kaynakları”nın kontrol edilmesi stratejisi üzerine biçimlendirilmiş kurgular şekillendirecek.
Öte yandan, uluslararası ilişkilerin ve dengenin baş unsuru haline gelen “enerji”, dünyanın hem varlığını sürdürmesinin, hem ve yok olmasının amili olacak gibi. Çünkü bir yandan enerji olmadan hemen hiçbir üretim mümkün değilken, bir yandan da güneş, su, rüzgâr gibi “yenilenebilir enerji kaynakları”nın geliştirilmesi için çalışmalar aralıksız sürdürülse de, henüz petrol, doğalgaz, kömür gibi “fosil enerji kaynakları”ndan vazgeçmek mümkün değil.
Bu da dünyanın sonunu hazırlayabilecek “küresel ısınma” probleminin baş aktörü.
Enerji kaynaklarının “yanlış kullanım”ı sonucu oluşan “sera etkisi”nin dünyayı bir yandan “çölleşme”ye, bir yandan da “buzulların erimesi”yle birlikte “gölleşme”ye doğru sürüklemesi karşısında “emisyon değerleri”nin güvenli sınırlarda tutulması, dünyanın ana sorunlarının başında yer alıyor.

Enerji sektörü içinde doğalgazın yeri ve önemi çok büyük. Bu, hem bir yandan doğrudan “enerji yakıtı” olması ve bir yandan da “enerji üretiminde hammadde” niteliğini taşıması, hem de “çevre kirliliği”ne karşı “temiz yakıt” olması münasebetiyle böyle.
Haliyle doğalgazın tedarik edildiği ülkelerin yeni dünyada söz sahibi ülkeler arasında yer alacağı açık.
Nitekim Avrupa, doğalgaz denilince kelimenin tam anlamıyla “Rusya’nın vanası”na bağlı.
Türkiye için de Rusya en büyük doğalgaz tedarikçisi.
Bu bakımdan “doğalgaz arzı”, doğrudan “ulusal güvenlik”le alakalı bir konu. Zira doğalgazda “tedarik kaynaklarının çeşitlendirilmesi” kadar, belki bundan da önemlisi, “arz güvenliği”nin sağlanmasıdır. Çeşitli kaynaklarından lazım olduğu zaman gerektiği kadar doğalgaz temin edilemiyorsa, “kaynak çeşitliliği”nin önemi kalmaz.
Bu nedenle doğalgaz arz güvenliğinin sağlanması, enerji ihtiyacı bakımından “doğalgaza bağımlı ülkeler” için öncelikli “ulusal ve uluslararası güvenlik politikaları” arasında yer alır.

Bu da “uluslararası rekabet politikaları”nın doğru ve yerinde oluşturulması, hassas dengeler zemininde, ince taktiklerle yürütülmesiyle mümkün olabilir. Bu bakımdan, enerji ihtiyacının tedarik sorunu yaşanmadan karşılanması, ülkelerin en büyük rüyası olmuştur.
Günümüz dünyasında algınanan bir “büyük devlet profili” var.

“Ekonomisi şu kadar gelişmiş, teknolojik ve askeri varlığı şu düzeyde” gibi bir algı bu. Ancak bundan böyle “büyük devlet” olarak algılanmanın ve öyle de olmanın en önemli şartının “enerji” olacağını unutmamak gerek.
Enerji kaynaklarına sahip olmak, enerji tedariki bakımından kendine yeterli düzeyde bulunmak ve dünyanın enerji politikalarında dikkate alınır bir stratejik konumda yer almak “büyük devlet” olmak için en gerekli şartlar arasında.
Bir ülkenin “enerji yatırımlarına ilişkin trend”ine bakmakla o ülkenin gelecekte yer bulacağı konumu tahmin etmek de mümkündür aslında. “Yenilenebilir enerji yatırımları” bu açıdan son derece önemli.
Bu bakımdan “ülkelerin kendi enerji dengelerini kurması” büyük önem arzediyor.

“Güçlü ve güvenli gelecek”in bir yere kadar “enerji bağımsızlığı”ndan ve bundan daha da önemli olarak “enerji yeterliliği”nden geçtiğinin anlaşılması lazım.
Bu kapsamda dış politikada ciddi bir değişime gidilerek, “kadim dostluk” ya da “stratejik ortaklık” kavramlarıyla “kendini bağlı kılma psikolojisi”nden kurtulmak gerekir. Bunun ilk şartı, “dostların kırmızı çizgileri”nin ne olduğu değil, “kendi geleceğinin güvenliğinin nasıl sağlanacağı”nı öncelemektir.
“Enerji”de kendi yeterliliğini sağlayacak dengeleri kurmadan güvenli geleceğin inşâsı mümkün olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi