Yalnız Kâbenin Rabbine Kulluk Etmek
Önceki yazıda; namazlarımızda Fatihadan sonra zamm-ı sûre olarak okumayı âdet edindiğimiz kısa surelerden Fil suresinin açıklamasını görmüş, bu surenin, çağın Ebrehelerine ve Fil ordularına karşı Allahın göklerdeki ve yerdeki ordularını yardıma çağırma şuuru ile okunması gerektiğini söylemiştik.
Bugün ise; muhtevası Fil suresi ile yakından ilgili olup onun ardından indiği rivayet edilen Kureyş suresini anlamaya çalışacağız. İki sure arasındaki bu ilgi nedeniyle, seleften bazıları bunları tek sure saymış, Hz. Ömer de bir namazda bu iki sureyi birleştirip, bismillah ile ayırmadan okumuştur. Ama Hz. Osman devrinde yazılıp İslâm âlemine yayılan Kurânda iki sure ayrıdır ve aralarında bismillah vardır.
Surenin başındaki îlâfı anlamak için Kureyş tarihine bakmak gerekir. Kureyş kabilesi, Hicazın her yerine dağılmışken, Rasûlüllahın atası Kusay zamanında Mekkede toplandı ve bir şehir devleti kurdu. Arabistanın her yanından gelen hacılara hizmet eden Kureyş, Arap kabileleri arasında güveni sağladı. İran ve Bizans bile, Beytullahın hizmetkârları oldukları için Kureyş kervanlarına kolaylık gösterdi. Bu sebeple, Kureyş kervanlarına birilerinin saldırma tehlikesi kalmadı. Rasûlüllahın (s) ataları olan Kureyş reisleri; Suriye, Habeşistan, Yemen, Irak hükümetleri ile ticarî anlaşmalar yaptılar. Civar kabileler ve devletler, kendileriyle olan ilişkilerinden dolayı Kureyşlilere ashab-ı ilaf (anlaşma sahipleri) derlerdi.
Kureyş, bölge ülkeleriyle ticarî ilişkileri nedeniyle onların kültür ve medeniyetine de vakıf oldu. Bu sebeple; kültür, servet ve zenginlik bakımından da diğer Arap kabilelerinden üstün hale geldiler.
Kureyş böyle bir konumda iken Ebrehenin saldırısı gerçekleşti. Eğer Ebrehe -maazallah- Kâbeyi yıkmayı başarabilseydi, cahiliye döneminde bile bu Evin Allaha ait olduğunu kabul eden Arapların Kâbeye güveni sarsılacaktı. Kâbenin hizmetkârı oldukları için Kureyşe duyulan güven de yok olacaktı. Habeşliler Mekkeyi ele geçirselerdi, Bizanslılar Şam ve Mısıra giden ticaret yoluna hâkim olacaklardı. Ama Allahın kudretinin bir mucizesi olan kuşlar Ebrehenin 60.000 kişilik ordusunu helak etti. Bundan sonra bütün Araplar, Kâbenin Allahın evi olduğuna inandılar, Kureyşlilere daha çok güven duydular. Artık, Kureyşin kervanları nereye gitse hiç kimse ona dokunmaya cesaret edemezdi
İşte, Kureyş suresi geldiğinde bu bilgileri herkes bildiği için, surede ayrıca anlatılmadı. Sadece dört kısa cümle ile: bu Evin putlara değil Allaha ait olduğu, Allah Teâlânın (c.c) kendi Evini, dolayısıyla da Kureyşi güvende kılıp ticarette ilerleme lütfettiği ve böylece açlıktan kurtararak refah nasip ettiği, bütün bunlardan ötürü de Kureyşin, sadece bu Evin Rabbine ibadet etmeleri gerektiği hatırlatıldı:
(Hiç değilse kendilerini) Kureyşi bir araya getirip anlaştırdığı, yaz ve kış yolculuğunda onları (güvenliğe kavuşturduğu ya da başkalarıyla) ısındırıp yakınlaştırdığı için şu Evin (Kâbenin) Rabbine kulluk etsinler. Ki O, kendilerini açlıktan (kurtarıp) doyuran ve onları korkudan emin/güvenli kılandır.
Li îlâfi Kureyş ayetindeki îlâf; sevmek manasındaki e-le-feden türemiş olup, dağıldıktan sonra bir araya gelmek, bir şeyi âdet haline getirmektir. Ülfet ve malûf da aynı anlama gelir. Bazı Arap dilcileri, îlâftan önceki lamın taaccüb/hayret ifade ettiğini söylemişlerdir. Yani Allah (c.c) onları dağınıkken bir araya getirmiş, ticarî yolculukları âdet haline getirmelerini sağlayıp zengin olmalarına vesile kılmış iken, şimdi onlar Allaha ibadetten yüz çevirmektedirler! Arapların bir şeyi lamdan sonra zikretmeleri, o şahsın tutumunun hayret verici olduğunu izah etmek içindir. Bunun lam-ı talîl olduğunu söyleyenlere göre ise, bu lamın ilgisi, sonraki cümle olan fel yabudu Rabbe hâzel Beyt: Öyleyse şu Beytin Rabbine kulluk etsinler iledir: Kureyşe verilen sayısız nimetler bir tarafa, sadece Allahın lütfu ile ticarî yolculuklar yapmaları (îlâf) bile başlı başına bir ihsandır ve yalnız bunun için de olsa Allaha ibadet etmelidirler. Yine ayetteki yaz ve kış seferleri ile, Kureyşin ticarî kafilelerinin yazın serin bölgeler olan Şam ve Filistine; kışın ise sıcak olan güney Arabistana gitmesi anlaşılmıştır.
Hâzel-Beyt: Bu Evden kasıt da Kâbedir. Allah Teâlânın Kâbeye işaret etmesi, Kureyşe verilen nimetlerin bu Ev sebebiyle olmasıdır. Kureyşliler, taptıkları 360 putun gerçekte Rab olmadıklarını, Rabbin tek olduğunu ve kendilerini Ashab-ı Filin saldırısından kurtardığını biliyorlardı ve Ebrehe ordusu saldırırken yine aynı Rabbe dua etmişlerdi. Bütün bu nimetlerin ellerine geçmesini, dağınık ve aç iken ticaret sayesinde doymalarını, hiç kimsenin saldırıdan emin olmadığı o korkulu durumdan kurtulmalarını bu Evin Rabbinden biliyorlardı. Kâbenin hizmetçileri sıfatlarından dolayı hiç kimse onlara dokunmazdı. Öyleyse yalnız Ona kulluk etmeleri gerekiyordu
(Mevdudî, Tefhîmül-Kurân)
İşte biz de; elimizdeki her nimeti, korkulardan emin olmamızı, açken doymamızı yalnız Allahtan bilip Ona kulluk etmeli ve şu Beytin Rabbine günde beş kez yönelip yalnız Ona secde etmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.