Kaset savaşları ve özel hayatın korunması
Özel hayatın korunmasına dair kanun teklifi konuşulurken birden bire yarası olanların gocunmaya başladığını görüverdik. CHP ve MHP sözcüleri özel bir dikkatle özel hayatın korunması hakkındaki kanun teklifine vurgu yapmaya başladılar. Bir de buradan iktidara vurmayı da ihmal etmiyorlar. Efendim daha önce Deniz Baykala tuzak kurulmuş, bu tuzağı kim kurmuş. Kılıçdaroğluna göre bu iktidarın bir vur-kaç taktiği. Hiç kimse bu işten kimin kârlı çıktığını sormuyor. Kim kârlı çıktı, tabii ki CHPnin başına kaset sayesinde paraşütle inen Kemal Kılıçdaroğlu. Bir gün önce genel başkanlığa aday olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, 24 saat sonra bu fikrinden cayarak genel başkanlığa aday olmuş ve Deniz Baykalı beklemediği bir anda kalbinden vurmuştu. Madem Baykala iktidarın bir tuzak kurduğunu söylüyorsunuz, kale gibi ardından kenetlenip onu ve CHPyi bu badireden kurtarsa idiniz ya. Aynı tuhaf refleks MHP yönetimince de gösterilmişti. Tam da seçimler arefesinde MHPnin tam 9 üst düzey yöneticisi kasetleri ortaya çıkarak bir skandala imza atmışlardı. Bunun da belli ki bir organizatörü vardı. MHP Genel Başkanı sayın Bahçeli de bu işten iktidarı sorumlu tutmuştu. İşin tam burasında hiç kimse şu soruyu sormayı akletmemişti:
- Yahu hırsızın hiç mi suçu yok!
Bilindik hikâyesidir Nasreddin Hocanın. Evine hırsız girmiş ve her yeri tamtakır, kuru bakır boşaltmış. Komşuları, Hocanın başına toplanmışlar:
- Yahu Hoca, evinin kapısına doğru dürüst bir kilit taktırsa idin başına bu gelmezdi.
Bir başkası başka türlü eleştirmiş, derken Hocayı bunaltmışlar:
- Yahu demiş, tamam ben kusurluyum, ama hırsızın hiç mi suçu yok?
Tamam, arkadaş özel hayatı koruyalım, bunu deşifre edene ağır cezalar verelim, ama hırsızın hiç mi suçu yok. İki partinin en üst seviye yöneticilerinin hiç mi suçu yok?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir siyasi parti milletvekilinin bir bayana cinsel içerikli taciz mesajları atan ve bunu da geleneksel hale getiren davranışı karşısında gösterdiği çok ağır tepkiye hangi vicdan sahibi itiraz edebilir? Ama adam pişkin, hâlâ dikleniyor, üstelik yüzü de kızarmıyor. Biliyorsunuz, Türkiyede tuhaf bir zina anlayışı vardır. Erkek yaparsa elinin biri, kadın yaparsa namussuzluktur. Hatırlayın geçen dönemlerde bir kadın milletvekili zina yapan erkeklerin de cezalandırılmaları için kanun teklifi vermişti. Tabii erkek çoğunlukta bir meclisten böyle bir kanun çıkamadı. Düşünün, erkekler gitmeseler, müşteri olmasalar o çirkin çark nasıl döner? Böyle iğrenç bir alışverişten önce erkek acıyan gözlerle bakıp kadına sormuş:
- Buraya nasıl düştün?
Bu defa acıma sırasında kadında imiş;
- Sen nasıl düştün?
Erkek başına önüne eğmiş ve susmuş.
Yıllar önce Akit gazetesinde Halil İbrahim Sofrası başlığı altında haftalık yazılar yazıyordum. Bir gün okuduğum bir haberle adeta kalbimden vuruldum. Refah Partisi milletvekili Halil İbrahim Çelik (Urfa eski Belediye Başkanı) mecliste bir kanun teklifi vererek genelev kadınlarının mahkemelerde namusları üzerine yemin etmemelerini, çünkü onların namuslarının olmadığını söylüyordu. Çelik, çok sevdiğim bir insandı. Urfada belediye başkanlığı döneminde genelevi kaldırması ile tanınıyordu ve iki evli idi. Oturdum zehir-zemberek bir yazı yazdım. Yazıda ezcümle Sadece iki evli olmak erkeklik değildir. Onları bu bozuk düzende ve erkeklerin müşteri oluşuyla her gün bir sürü sırtlanın parçalamasına mani olamıyorsan bari sus, oraya giden erkekler daha namussuz diyordum. Bu yazımı Hürriyet haber yaptı ve ardından da Kanal Dnin Prizma programının sunucusu Nurseli İdiz gazetemize gelerek benimle söyleşi yaptı. Sayın İdiz, çekime yataktan kalktığı gibi gelmişti. Bu söyleşi kanalda sadece 1 dakika yayınlandı. Zira onun niyeti de bu bozuk çarka bir taş atmak değil, beni Halil İbrahim Çelikle dövüştürüp, reyting yapmaktı. O Nurseli İdiz, kadın olduğu halde kadın haklarına benim baktığım yerden bakamıyordu üzüldüğümle kaldım.
Evet, özel hayatın korunmasına dair kanun meclisten çıksın çıkmasına da Meclisteki siyasi partilerde kendilerine çekidüzen versinler. Çiçek sulamaya meraklı tipleri aralarında barındırmasınlar. Bu hastalıklı yapı bir gün kaset olur fışkırır partilerden ve ayıbı hepiniz taşırsınız.