Barış isteyenler, barış karşıtları kadar cesur olmadıkça!..
İmralı süreci halen Türkiye gündeminin üst sıralarında yer almaya devam ediyor. Silah, çatışma ve şiddetin yanında barış, görüşme ve müzakere de konuşulmaya başladı.
Bu sürecin başlatılmış olması gerçekten çok önemli. Habur ve Oslo süreçlerinin başarısızlığı; zaman, enerji, ekonomik ve insan gibi önemli değerler bakımından çok büyük kayıplara sebep oldu. Keşke; o, süreçlerde yaşanan çirkinlikler hiç yaşanmasaydı. Keşke; Habur ve Oslo süreçleri, barışa giden yolun kilometre taşları sayılacak hamleler olsaydı.
İmralı sürecinin arkasında büyük bir destek var. Habur, Oslo süreçlerinin bir devamı olarak başlatılan İmralı sürecinin benzer bir başarısızlıkla sonuçlanması halinde, hangi kayıplara sebep olacağını düşünmek bile istemiyorum.
Sürecin başından itibaren hükümet kararlı ve samimi. Bu kez İmralı da istekli gözüküyor… Ayrıca: bölge halkı başta olmak üzere ülke genelindeki çeşitli halk katmanlarında rahatlatıcı hayırlı bir sonuç beklentisi var…
Ancak: Muhalefet cephesindeki MHP ve Ergenekon çetesinin yönlendirdiği bazı marjinal gruplar; karşı bir duruş içinde olmakla birlikte başlatılan süreci “ihanet ve yıkım projesi” olarak değerlendiriyorlar. Ana muhalefet partisi CHP ise “süreçte hem varım diyor hem de desteğini şartlara ve kredilere bağlıyor.
İşin gerçeği şu: Muhalefet cephesi, bu sürecin sonunda “PKK silah bırakırsa, bu tarihi başarı AK Parti’nin kazanımı olacak” endişesi var.
Bu konuda ayrıntıya gerek yok anlaşıldığı üzere barış ve huzurun değil, siyasi ikbal ve istikbal hesapları yapılıyor.
PARİS CİNAYETİ BÖLÜNMENİN İLK SİNYALİ Mİ?
PKK cephesinde de benzer bir ayrışmalar ve hesaplaşma söz konusudur.
İmralı’da terör örgütünün tutuklu başı Öcalan’ın ilk defa inisiyatif kullanarak verdiği mesajlar, örgütün dağ kadrosu ve siyasi uzantıları içinde olumlu bir gelişme olarak kabul edilse de Kandil, BDP, DTK ve KCK gibi PKK’nın siyasi yapılanmasının lider kadrosunda olumsuzluk ima eden farklı yorumlar ve açıklamalar yapılmaktadır.
Öcalan, örgüt içinde sembol bir lider ve barış için önemli bir figür. Ancak Öcalan’ın yakalanmasından sonra geçen 14 yıllık süreçte: PKK, çok uluslu bir taşeron terör örgütüne dönüştü. 1999 yılından bu yana İmralı adasında tutuklu bulunan Abdullah Öcalan; PKK ve siyasi uzantıları üstünde eskisi kadar etkili değil.
PKK’nın Paris’teki enformasyon bürosunda aralarında örgütün kurucularından Sakine Cansız’ın da bulunduğu üç PKK’lı kadının öldürülmesi, “PKK bölünüyor mu?” sorusunu akla getirdi. PKK’nın Avrupa sorumlusu olarak bilinen Zübeyir Aydar, terör örgütünün Paris’teki enformasyon bürosuna düzenlenen saldırının, “İmralı ile yapılan görüşmelere karşı yapıldı” şeklindeki açıklaması gerçekten düşündürücüdür. Bir yanda 2012 PKK planının gerçekleşmemesi ve verilen ağır kayıplarla örgüt içinde yaşanan tartışmalar. Diğer yandan İmralı sürecinde örgüt elebaşı Öcalan’ın talimatları, PKK ve yan kuruluşlarında şok ve sarsıntıya sebep olmuştur. Var olan liderlik yarışı ve cepheleşmesi ile iç hesaplaşmaya bu gelişmeler hız vereceği gibi PKK’nın bölünmesi bile ihtimal dahilindedir.
Paris cinayetlerinde birden fazla soru işaretleri var. Almanya sorumluluğuna Sakine Cansız’ı tayin eden Murat Karayılan. Onun tayin ettiği kadının öldürülmüş olması ve bunun da daha evvelden Suriyeli Fehman Hüseyin’in adamlarıyla kavgalı olması, hem iç hesaplaşma hem de İmralı sürecini baltalamaya yönelik bir hareket olduğu iddiaları ağırlık kazanıyor.
HERŞEYE RAĞMEN BARIŞ
Bütün bunlara rağmen “Bitsin artık bu terör belası. Yetmedi mi verdiğimiz kayıplar” diyerek bayrak açan, bölgede ve örgüt içinde olduğu kadar, Türkiye genelinde barış taraftarlarının sayıları toplumda çoğunluğu oluşturmaktadır ve sayıları her geçen gün hızla artmaktadır.
Her iki tarafta var olan ‘Barış karşıtları’ siyasi arenada, medya, sivil toplum kuruluşlarında ve örgüt içinde küçümsenemeyecek kadar etkililer.
Burada İsmet İnönü’nün “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” sözü aklıma geldi.
Demek ki: Barış istemek veya taraf olmak yetmez. Barış istemeyenlerin saldırı ve propagandalarına karşı her iki tarafın barış isteyenleri daha etkin bir çalışma içinde olmalıdırlar.
PKK terör örgütü 2012 içinde çok ağır kayıplar vermiştir. Yıllardır iç ve dış şer güçlerin desteğine rağmen arzuladığı hedefe ulaşamadığı gerçeğini görmüş ve silah bırakma pazarlığı için masaya gelmiştir. Diğer taraftan aklıselim düşünen siyasilerin yanında İstihbarat, ordu ve diğer emniyet yetkilileri de nihai çözümünün yalnızca askeri yoldan mümkün olmadığını itiraf etmişlerdir.
Kısacası; barış için gerekli ortam hazır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.