Emperyalizmin Mali Oyunu
Mali ile Somali Afrika’da misyonerlik çetesinin hiçbir kazanım gerçekleştiremediği iki Afrika ülkesidir. Biri Afrika Boynuzu olarak adlandırılan ve Aden Körfezi’nin Hint Okyanusu’na açıldığı yerde diğeri Orta Afrika’nın batısında yer alır.
Afrika Boynuzu’nda yer alan Somali halkı misyonerlerin “necis” olduğuna inandığı için kendilerinden uzak durmuş dolayısıyla onların telkinleriyle bir tek kişi bile Hristiyan olmamıştır. Fransız sömürgeciler misyonerleri insan avcıları olarak kullanmada maddi güçlerini sonuna kadar kullandıkları halde Mali halkı yoksulluğuna rağmen tuzaklarına düşmedi. O yüzden yıllar süren misyonerlik çalışmalarından sonra hâlâ ülke halkının yüzde doksandan fazlasının Müslüman olduğunu Avrupalı kaynaklar itiraf ediyor. Avrupalı kaynaklar misyonerliğin hedefindeki Afrika ülkelerinde Müslümanların oranlarını özellikle düşük yani gerçek oranın altında gösterdiği için Mali’deki Müslümanların oranını itiraf ettiklerine dikkat çekiyoruz.
Buna rağmen emperyalizm gerek Somali’den ve gerekse Mali’den vazgeçmemekte, bu ülkeleri kendi halklarına bırakmamakta ısrarlı.
Bugün Mali’de yaşananları yorumlarken atlanmaması gereken bir konu emperyalizmin İslâm dünyasını parçalamada kullandığı etnik ayrıştırma ve bunu ideolojik zemine oturtma amaçlı ulusçuluktur. Buna rağmen bazı etnik unsurlar da bağımsız devleti bir yana bırakın kendi kültürlerini yaşatabilecekleri ulusal haklardan yoksun bırakılarak bazı iç veya bölgesel sorunların zeminini oluşturacak ortamın içine çekildiler. Bu sorunların da iki boyutu var. Bir boyutu hâkim güçlerin ayrımcı politikaları, diğer boyutu da bu politikalardan zarar görenlerin haklarını almak için güçlerin bölünmesine neden olmadan meşru zeminde mücadele etmek yerine ayrılıkçı silahlı güçler oluşturarak emperyalizme daha kolay yem olabilecek küçük parçalar ortaya çıkarmayı hedeflemeleridir. Yani olayın bir tarafında ayrımcılık diğer tarafında ayrılıkçılık var ki bunların hiçbiri Müslüman halkların yararına değildir.
Batı Afrika bölgesinde bu kategoriye giren en önemli mesele de Tuareg meselesidir. Tuaregler bölgenin en geniş alana yayılmış büyük bir etnik unsurudur. Ama ulusal bir devletleri yok ve yaşadıkları topraklar işgalcilerin çekilmesinden sonra bölgede kurulan bağımsız devletler arasında paylaştırılmıştır. En büyük kesimi Mali ve Nijer sınırları içinde kaldı. Ayrıca Burkina Faso, Cezayir ve Moritanya’da da az sayıda Tuareg nüfus var.
Mali ve Nijer’deki Tuaregler adına bağımsız birer devlet kurmak amacıyla ayrılıkçı örgütler kuruldu. Mali’dekinin adı Azavad Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLA), Nijer’dekinin adı ise Tuareg Kurtuluş Cephesi’dir. Mali’dekiler daha çok Azavad olarak adlandırılan kuzey bölgede yoğunlaştıklarından bu adı tercih ettiler. Bu örgütlerin her ikisi de Tuareg ulusçusu ve laik anlayıştadır.
İlginç olan bir şey de bölge üzerinde siyasal hâkimiyetini sürdüren Fransa’nın ayrılıkçı Tuareg örgütlerini kontrol mekanizmasının bir aracı olarak el altından desteklemesidir. O yüzden yıllardan beri Mali hükûmetini uğraştıran ve 22 Mart 2012 darbesinden sonra meydana gelen boşluktan yararlanarak Azavad bölgesinin önemli bir kısmını kontrol altına alan ayrılıkçı Tuareg hareketine karşı askerî operasyon ihtiyacı duymadı. Fakat bölgede İslâmi oluşumların öne çıkması ve bazı yerlerde kontrolü ele alması üzerine hemen paçaları tutuştu ve önemli riskler taşımasına rağmen askerî operasyonda ısrarlı davrandı.
İslâmi oluşumlar MNLA gibi Tuareglerin bölgesinde bağımsız devlet kurulması amacına yönelik bir bölünmeden yana değiller. Hatta tüm Batı Afrika’da Müslüman halkların çoğunlukta olduğu ülkelerin birleşerek İslâm şeriatıyla yönetilen büyük bir “İslâmî Mağrib” devleti kurulmasını istiyorlar.
İslâmî oluşumlarla ilgili bazı ayrıntılara da inşallah müteakip yazımızda yer vereceğiz. Ayrıca Allah izin verirse bu akşam Özel FM’de yayınlanacak “Dünya Döndükçe” programımızda bu konuyu tahlil edeceğiz. Ribat’ın Şubat sayısında yayınlanacak yazımızda da emperyalizmin Afrika’daki politikalarını ve Mali sorununu ele alacağız. Radyo programımızın ses dosyasına ve Ribat’ın Şubat sayısının yayınlanmasından sonra bu dergide yayınlanan yazımıza www.vahdet.info.tr sitesinden ulaşabilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.