“Celâl” şen görür mü?
“Ali Mehmet Celâl Şengör” ismi, profesör unvanı, jeoloji alanındaki şöhreti bende başlangıçta müsbet bir tesir uyandırmıştı.
İsmini haddinden fazla uzun bulmuştum.
Mehmet veya Ali. Ya da Celâl yeterdi.
Hadi iki adlı olsun Mehmet Ali! Çünkü yaygın olan budur.
Mehmet Celâl de olabilir. Geçmişte Mehmet Celâl’lerimiz var.
Tersinden ve hepsi birden!
Ya “şen-gör”? Adam şemailine bakılınca asla yaslı görüneceğe benzemiyor zaten!
Bu adamla ilgili bir yazıdan söz edilince merak ettim. İlk gördüğüm resim bende sukût-ı hayal uyandırdı. Yahu bu adam onbaşılardan itibaren bütün rütbelerin önünde, bilhassa da generallerin önünde eğilen adam değil mi idi?
Bir âlim ilmin hakikatleri karşısında eğilir ancak. Gücün karşısında değil. Rütbenin karşısında değil!
Böyle adamlar kendi sahalarında çok üstün başarılar kazansalar bile, sosyal mevzularda, kültürel konularda çok naiv oluyorlar.
Bütün ömrünü taş ve toprakla geçirmiş. Bu yolda kendini göstermiş. Fakat kültürümüz, medeniyetimiz, tarihimiz hakkında zır cahil.
Bu olabilir mi?
Başkasının olmadığını, adam her fırsatta ispat ediyor.
Böyle bir ispat sadedinde Kanuni’ye, Osmanlı’ya ve tarihimize saldırmış.
Osmanlı’yı anlamak zor mu? Onun medeniyet dairesinin içinden gelenler için zor değil.
Peki, yabancılar için?
Eğer ard niyetleri yoksa, bir vazife almamışlarsa, akıllı, araştırmacı, namuslu gâvurlar da Osmanlı’yı doğru anlayabilir. Nitekim çok sayıda örneği var.
Ya bu taplumun içinden çıkmış görünmekle birlikte, yabancı okullarda yahut da yabancı ülkelerdeki okullarda okuyanlar?
Onların doğru anlaması için ilk önce bizim kültür sahamızdan tamamen çıkmaları şart.
Eskiler ne derdi? “Önce tam gâvur olsun, sonra Müslüman!”
Bu zat belki tam gâvur olmamış. Kendini Müslüman tanıtıyor. “Müslüman” dediysem, sözün gelişi. Kültürel olarak bizim dairemizde olduğunu sanıyor. Kültür dairemizin, hatta tarihimizin Atatürk’le başladığını, öncesinin karanlık olduğunu sanıyor.
Öyle derinlemesine tarih hafriyatı yapacak durumda değil. İşin alfabesini bilmiyor. Donanımsız. Atatürkçü kafayla geçmişimize bakıyor ve neyin, neden olduğunu, ne demeye geldiğini anlamadan ahkâm kesiyor.
O bilmez ama, Sultan Süleyman bizim tarihimizde “Kanuni” olarak bilinir.
Neden? Adaleti önemsediğinden, adaleti sağlamak için kanunlar yaptığından, yaptırdığından.
Onun bu tarafını ABD’de elin gâvuru bilmiş, Türkiye’den giden yabancı patentli bilmiyor. Bir ara Kongre binasına gitsin, tavanları seyretsin!
Osmanlı’nın Sultan Süleyman devri başarıları saymakla bitmez. Akdeniz ve Karadeniz’den sonra Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’na el atılması onun devrinde değilse de, o devam ettirmiştir.
Osmanlı da sömürgeci olsa idi, belki de Portekiz gibi, Hollanda gibi, İngiltere gibi bu bölgede güç kazanabilirdi. Onun misyonu, hukuk-ı ibadı korumaktı. Sömürgecilerin baskısından oraların halkını korumaya çalıştı Osmanlılar. Bunun zorluğunu bilmeyen hiçbir şey bilmiyor demektir.
Bu yarım bilgin “celâl” ile “şengör”ün zıt olduğunu bilmez!
Celâl’in “hışım, kızgınlık” anlamını bilen, böyle birinin şen göremeyeceğini de bilir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.