Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Arap devrimleri, egemen güçler ve siyasal İslamcı akımlar…

Arap devrimleri, egemen güçler ve siyasal İslamcı akımlar…

 

Avrupa’nın İslam ve Müslümanlara yönelik bakış açısının, kavrayış ve uygulayış biçimlerinin temelinde, ırkçı yaklaşımlar ile İslam ve Müslümanlara karşı tarihin derinliklerinden gelen kine dayalı ön yargılar mevcuttur. 
 
 
Batı dünyasındaki entelektüellerin büyük bir kesimi ile Siyonist lobiler tarafından yapılan eleştirel yorumlarda; İslam dininin çağ dışı olduğu, Müslüman toplumların modern bir ideolojiye sahip olmadıkları, insanlık için zararlı olan İslam’ın geçmişine özen duydukları, ayrıca; kökten dinci oldukları gibi kendileri dışındaki inanç kesimlerine hayat hakkı tanımadıkları görüşlerine yer verilmektedir. İşin doğrusu şu: Bu yorumlarda fikri eleştirilerden ziyade, aşağılama ve karalamanın yanında, İslam’dan ve Müslümanlardan korkmanın ve çekinmenin adı olan İslamofobi vardır.  Bugün Avrupa toplumunda İslam ve Müslümanlara bakışta büyük bir olumsuzluk varsa; ki vardır, onun müsebbibi işte o, siyasilerin ve medya ile İslam karşıtı bazı marjinal gruplarının yalan ve yanlış propagandalarıdır.  
 
O kesimler; sadece Avrupa kıtasında Müslümanları ve onların mensup oldukları İslam dinini algılama şeklini eleştirmiyorlar. Onlar; Avrupa Müslümanlarının da içinde yer aldığı tüm İslam alemini ve İslam dininin kendisini hedef almaktadırlar. 
 
‘ARAP BAHARI’ GERÇEKLERİN GÖRÜLMESİNE VESİLE OLDU
 
Tarihten bugüne İslam toplumunda yaşanan değişim ve yeniden yapılanmalara bakıldığında insanlığın hayrına ve toplumsal barışa katkı adına çok önemli başarılar elde edildiği gerçeği sürekli olarak bir kesim Batılı siyasiler, medya mensupları ile entelektüeller tarafından inkar edilmiştir.   
Ancak, tarih onları her zaman yalanlamıştır. Bunun en son örneği ‘Arap Baharı’dır. Bu devrimlere öncülük eden Siyasal İslamcı akımlar; bugün Tunus, Mısır ve Libya’da seçimle iktidara gelmiş kadrolardır. Batılılar ve onların yerli işbirlikçilerinin ‘yobaz ve çağdışı’ olarak suçladığı işte o kadrolar, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları ile bireyin hak ve özgürlükleri gibi toplumsal değer yargılarını esas almışlardır. 
 Demek ki:  Siyasal İslamcı kadrolar; batılıların göstermeye çalıştıkları gibi çağdışı, yobaz ve kendileri dışındaki inanç kesimlerine zarar veren teröristler değillermişler. 
Diktatörlerin devrilmesi sonrasında o siyasal İslamcı akımlar, halk desteğiyle iktidara gelmeyi başarmışlardır. O kadrolar, demokratik sistemi benimsedikleri gibi farklı inançlara mensup toplulukları hem korumaya almışlar hem de tüm haklarını sağlayarak yönetimlere ortak etmişlerdir. Siyasal İslamcı kadroların içinden gelen Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, yardımcılığına bir Kıpti Hıristiyan’ı ataması sadece örneklerden biridir.
 
‘Arap Baharı’ yani bu devrimler!.. 
 
Batı emperyalizminin İslam ve Müslümanlara karşı önyargılı, yalan ve yanlışlarla dolu bir tavır içinde olduğu gerçeğinin göstermiştir. Diğer yandan ise, bu devrimler sayesinde, siyasal İslamcı akımlar da kendilerini ifade etme fırsatı bulmuşlardır. 
 
EGEMEN GÜÇLER-İSLAMCI AKIMLAR
 
Altı çizilmesi gereken gerçek şu: Arap Baharı asla bir Batı projesi değil, Batılıların zorunlu olarak taraf oldukları bir halk hareketidir. Diktatörlerin ağır baskı ve yasakları altında ezilen halk kitlelerinin uyanış ve kendi yönetimine kavuşma hareketinin bir siyasi altyapısı olmamış olmasına rağmen demokratikleşme ve hukukun üstünlüğünü esas kabul eden bir devlet yapısına kavuşma yolunda çok ciddi ve de başarı sayılabilecek kazanımlar elde etmişlerdir. 
 
Batılı egemen güçler, şimdi kendilerinin kontrolüne girmeyi kabul etmeyen ülke yönetimlerindeki siyasal İslamcı kadroları bir yandan tasfiyeye çalışırken diğer yandan da birbirine düşürmeye çalışmaktadır. Maalesef referansı İslam olduğu iddiasıyla yola çıkan bazı marjinal gruplar, hataları ve yanlış tutumlarıyla, egemen güçlerin emellerine çanak tutmaktadırlar. Devrimleri batılı güçlerin hegemonyasına kaptırmama uğraşı veren iktidardaki siyasal İslamcı kadroların projelerini engellemeye çalışarak kendilerine yer bulmaya çalışmaktadırlar. 
 
Egemen güçlerin bir diğer siyasi oyunu ise siyasal İslamcı kadroların iktidarlarının önünü kesmek veya kendi rotasına çekmektir.  Diktatörlerin devrilmesiyle Tunus, Libya ve Mısır’da özgürlük ve demokrasi bağlamında yeni rejimlerin ortaya çıkmasıyla Batılı emperyalistlerin ellerinden demokrasi ve insan hakları enstrümanlarını almışlardır.  Batılılar daha başarılı bir demokratik rejimin kurulmasına destek olacağına “benden değilse yıkılsın” anlayışıyla hareket etmektedirler. 
 
Çünkü: Batılı egemen güçlere göre o değerler, kendilerine menfaat sağladığı müddetçe doğrudurlar…
 
Anlaşıldığı gibi, Tunus, Libya, Mısır ve Yemen’de diktatörleri deviren siyasal İslamcı kadrolar şimdi; hem diktatör döneminin kalıntılarına hem de Batılı egemen güçleri siyasi, ekonomik ve askeri baskılarına karşı mücadelelerini sürdürecekler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi