Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Cumhuriyetin Yerle Bir Ettiği Ruh Sağlığımızı Arıyoruz

Cumhuriyetin Yerle Bir Ettiği Ruh Sağlığımızı Arıyoruz

Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Bütün Türkiye’de kutlanıyor. Tıp Bayramı deyince insan nasıl bir bayram, neden konulmuş. Laf olsun die mi? hep aklımıza gelen sorulardan. Tıp insan hayatını ilgilendiren bir ilim dalı olduğu için 85 milyonun hepsini ister istemez kucaklıyor. AK-PARTİ iktidarına kadar kar-kış, yağmur çamur demeden insanlar elinde battaniye hastane bahçelerinde gece 02.00’lerde nöbete yatarlardı.

Ve ertesi gün bir de bakarlardı ki bir paket marlboro veren en öne geçivermiş. Gecenin bir yarısında tuttuğunuz nöbete mi yanarsınız, ertesi gün size reva görülen haksızlığa mı yanarsınız, o gün hastaneden yeni bir hastalık sahibi olarak evinize dönerdiniz. Ve çoğu zamanda hastanelrede bir köpek muamelesi görerek. Bu da işin tuzu-biberiydi. Öyle yapılırdı ki “Lanet olsun” diyerek o doktorun özel muayenehanesinin yolunu tutardınız.
Bir gün bir Kasımpaşalı gelerek;
Durun kalabalıklar
Bu cadde çıkmaz sokak!” deyiverdi.

Hem özel, hem devlet hastanesi arasında yıllarca yolunan kazlar oyununu oynayan Türkiye halkı sonunda cezasını tamamlayıp huzura kavuşur. Zira bu başbakanı 1974 yılında ilk sigortalı olduğu zaman aynı hastane koridorlarını arşınlamış, aynı tuhaf muamelelere muhatap olmuş ve:
- Bir gün bu devletin başına geçip, bu yanlışlıkları düzelteceğim” diyerek ileriye dönük bir dilekte bulunmuştur. Yani bu adam damdan düşenin halinden anlamaktadır. Bu can yakan sistemin temelleri yıllar önce atılmıştır. İnkılapların yerli yerince oturması kaygusu yıllarca herşeyin üstünde tutulmuştur. Sağlık mı, geç onu...

Cumhuriyet döneminde Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi önce açılacak, ilk Tıp Fakütesi’ne Ankara’da ancak 1945 yılında sıra gelecektir. O güne kadar İstanbul’da Osmanlılar zamanında açılan Tıp Fakülteleri ile yetinilmiştir. Onlarda inkılapların sosyal hayatı alt-üst eden ve intiharları adeta patlatan ve deliliğin Cumhuriyet döneminde tavan yaparak bir kanserli hücre gibi toplumu sarmasına yetecek desteği sağlamakta aciz kalacaktır.
Bir gün dünyaca ünlü ruh hekimimiz, halk arasındaki tanımlaması ile ünlü deli toktoru Mashar Osman Cumhurbaşkanı, Milli Şef İsmet İnönü’nün kapısını çalar:

- Efendim, delilik hastalıklar sıralamasında birinci sıraya oturdu. Tehlike çanları çalıyor. Biz tedavide aciz kaldığımız durumlarda hastalarımızı tarikat şeyhlerine, hocalara gönderirdik. Bu yol deliler için tedavi şeklidir. Siz tekke ve zaviyeleri kapattınız, dolayısı ile tedavinin bu ayağı ortadan kalktı. Bu şeyhleri ve hocaları kadrolu imam olarak hastanelerde istihdam etsenizde bu milleti şu delilik illetinden kurtarsak.

İsmet İnönü, kaşlarını çatarak cevap verir.
- Bunu siz söylemediniz, ben de duymadım!
Öyle ya, devrimler insanları delirtmiş ve patlama yaşanıyor, ne gam.. Analar bir yandan doğurmaktadır.

Nereden nereye yürüdük. Bu memlekette bir zamanlar devlet kendi askerine bedava sigara verirdi, yani kanser olması için elinden gelen gayreti gösterirdi. Bugün ise devlet bir yadan sigara ile amansız bir mücadele yaparken, obezite ile aynı şekilde bir savaşa tutuşacaktır. Bir yandan yaşanan kolon kanseri patlamasına ilk tedbir olarak bizzat başbakan beyaz ekmek tüketimi yerine kepekli ekmek üretimi için düğmeye basacaktır. Öte yandan da gelişen sağlık sektörü komşu ülkelerdeki hastalar için bir sağlık tuizminin başlamasına dönük alt yapıyı oluşturmaya başlamıştır.
Ne demiştik bugün 14 Mart Tıp Bayramı.

İnkılapların sahibi Menemen’deki kavilli dövüş sonrası İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yı çağırıp:
- Menemen’i yakınız, sonra da oraya bir abide dikerek irticanın burada yok edildiğini anlatınız ki gelecek nesiller bunu bilsinler!
Şükrü Kaya, iki gün yalvararak inkılapların sahibini vazgeririr:
- Efendim, bu mevzi bir olaydır, Menemen’i yakarsan tarihe diktatör olarak geçersin!

İnkılapların sahibi Bursa’da Çelik Palas’ta pek çok davetlinin olduğu bir gece de:
- Cesur bir Türk kadınını sahneye davet ediyorumm diyerek sahneye çıkan kadının başına bir içki bardağı koyup, belinden çıkardığı silahla bardağa nişan alır. O anda nefesler tutulmutur. O akş;amdan Çelik Palas duvarına saplanan kurşun izleri mübarek bir hatıra olarak halâ saklanmaktadır. Yıllar sonra 12 Eylül darbesinin elebaşısı Kenan Evren, onlarca memleket evladını asacak, onbinlercesini de işkence tezgahlarında sakat bırakacak ve utanmadan da:
- Ne yani, asmayıp, beslese miydik? diyecektir.

Sonra 28 Şubat dönemi gelecek ve ağzı lağım çukuru gibi bir paşa halkın oyları ile seçilen bir iktidarın İçişleri Bakanı Meral Akşener’e haber gönderip:
- Gelince O’nu bakanlığın kapısında kazığa oturtacağız diyebilecektir.

Evet, bugün 14 Mart Tıp Bayramı, Cumhuriyet’in yerle bir ettiği ruh sağlığımız başta olmak üzere pek çok alanda 90 yılın ihmaline uğramış insanlarımızın sağlıklarını yeniden inşa edilmesi Kasımpaşalı’nın önünde büyük bir hizmet alanı olarak bekliyor.

Bayramınız kutlu olsun!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi