Süt Bankası konusunda dikkate alınması gerekli hususlar - 1
Dinî hükümlerin ve aşağıda da belirtilen hususların dikkate alınması şartıyla, insan sütünün saklanmasının ve ihtiyacı olan bebeklere verilmesinin dinî açıdan bir sakıncası olmayabilir.
1- Süt verecek kadının kendi çocuğunu sütten mahrum bırakmaması,
2- Başka kadının sütünü içen çocuklar arasında oluşacak mahremlik dairesini, olabildiğince daraltmak için, pratik bir tedbir olarak, bir kadından alınan sütün sadece erkek veya sadece kız çocuklara verilmesi,
3- Bu konuda duyarlılığı olsun-olmasın, süt veren kadın ile süt verilen çocuğun kimliklerinin kayıt altına alınması ve bu bilginin her iki tarafa da “süt kimlik kartı” şeklinde verilmesi. Çünkü süt akrabalığının tespiti son derece önemlidir. Süt bankasındaki kayıtlarda en küçük bir ihmal, nesil emniyetini ihlal edebilir.
Bu sebeble neslin muhafazası için, süt bankasında hangi çocuğun kimin sütünü içtiğinin kesinlikle bilinmesi gerekir. Bu, neslin muhafazası için çok önemlidir.
Aslında bu, zor bir şey değildir. Bugün parmak ucunda milyonlarca işlem yapılabiliyor. Bir teknolojide, hangi anne sütü hangi bebeğe verildi, bu bebeğin künyesi nedir, sütü alınan annenin künyesi nedir? Bütün bunlar paralel bir şekilde yürütülebilir.
Ülkemizde kurulması düşünülen süt bankalarının her ne kadar erken doğmuş bebeklerin hayati ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir düşünceye dayansa da süt anne ve yakınları ile bebek arasında oluşacak akrabalığın tespitine ve kayıtların güvenilirliğine ilişkin kaygıları göz ardı etmemek gerekir.
Banka kayıtlarında en ufak bir ihmal bile, ileride sütkardeşlerin, süt kardeşi olduklarını bilmeden birbiriyle evlenmesi ihtimalini doğurabilir.
Meselâ: Yeni doğan çocuğun 25-30 yaşında evlendiğini düşünürsek bu kadar yıl sütü alınan kadınların isimleri nasıl muhafaza edilecektir? “Sütannelik” ve “sütkardeşlik” durumunun takibi nasıl yapılacaktır? Bu kadar yıl sonra birbirini tanımayan sütkardeşlerin evlenebilme ihtimalleri nasıl önlenecektir?
Çünkü teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun, nihayetinde onu kullanacak olan insandır. O teknolojiyi kullanacak olan insan, eğer samimi, dürüst ve dindar ise, herhalde duyarlı davranır ve bir süt ile diğer sütü karıştırmaz.
Peki, ya o adam, böyle bir inanca sahip değil ise, ne olacak? Hem sonra,
teknoloji ne kadar ileri olursa olsun, ne kadar tedbir alınırsa alınsın, yine de her yerde karışıklık oluyor. Meselâ hastanelerde, yeni doğan bebeklerin bileklerine kimliği yazıldığı halde, hiç mi bebek karışıklığı olmuyor?..Bunca teknolojiye rağmen, insanlara verilen kanda karışma olmadı mı?.. Tahlil yapılmadan verilen kanlar yüzünden insanlar AIDS’e ve daha başka hastalıklara yakalanmadılar mı? Hadi, bunlardan vazgeçtik. Bu ülkede, röntgenler ve filmler karışınca ameliyatlar da karışmadı mı?.. Meselâ; guatr’dan ameliyat olacak bir hastanın rahmini almadılar mı? Rahmi alınacak hastanın da guatrını almadılar mı? Bunlar gibi, yığınla örnek var.
Ayrıca bu konuda duyarlılığı zayıf olan ya da hiç olmayan kimselerin bu kayıtları önemsememe ihtimallerinin de hesaba katılması gerekir.
4- Bu hususun yasal düzenleme ile güvence altına alınması, süt bankası kurumunun Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olması, çalışanlarının inançlı olması ve tayinlerinin mutlaka başkanlıkca yapılması gerekir.
Çünkü yöneticilerin değişmesi ile bu kayıtların istenilen şekilde tutulmayıp ilerde aynı hassasiyetin gösterilmeme riski olabilir. Çünkü bakan ve yönetici olacak bazı kişiler, inançları olmaması sebebiyle ilerde kayıt tutulma işine safsata diye bakabilir. Gelecek hükümetler, bakanlar daima bu konuda aynı duyarlılık içinde olabilecek mi bundan ne kadar emin olabiliriz. Bundan dolayı kayıtların tutulması ve gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Kayıtlar sağlam bir şekilde tutulup kimin kimlere süt verdiği belli olursa sorun yoktur. Ancak kayıtların sağlam tutulup tutulmayacağından ve ilerde bunun devam edip etmeyeceğinden emin olamıyoruz. Bundan dolayı ne kadar ihtiyat olusa iyidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.