Depresyonda bilişsel çarpıtmalar
Davut bey, lise mezunu bir bankacıydı. 6 yıllık evliydi ve 2 yaşında bir kızı vardı. Eşini çok seviyordu. Geçen yıl babasını aniden kalp krizinden kaybetmişti. Davut bey babasına çok düşkündü, annesini zaten uzun yıllar önce ölmüştü. Sık sık babasını rüyasında görüyor, her hafta babasının mezarını ziyaret ediyordu. Babasını o gün rüyasında kötü vaziyette görse hemen kaygılanıp, o gününü zorlukla moralsiz geçiriyordu. Danışma seansında Davut bey sıkıntılarını şöyle dile getirdi; “Kıvanç hanım, hayattan bezmiş vaziyetteyim. İçimde sürekli bir sıkıntı var. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. İşte de kendimi çalışmaya veremiyorum, dikkatsizce hatalar yapıyorum. Çocuğumu çok sevdiğim halde onun en küçük bir yaramazlığına tahammül edemiyorum, ona bağırıyorum. Sonra da iyi bir baba olmadığımı düşünüp daha fena sinirleniyorum. Çok uyusam da kendimi yorgun hissediyorum, sabahları güçlükle kalkıp işe gidiyorum. Yemek yemekten de zevk almaz oldum, son bir ayda 4 kilo verdim. Değersiz, işe yaramaz bir insan olduğumu düşünüyorum. “
Davut bey ile psikoterapi seansları öncelikle haftada bir kez yapıldı, iyileşme görüldükçe seanslar iki haftada bir yapılmaya başlandı.
Depresyondayken oldukça yanlı olan yorumlarımız, genellikle olumsuzdurlar. Yıllardır bana gelen vakalarda fark ettiğim şey, depresif insanların, kendileri ve çevreleri hakkında düşünürken, aynı türden hataları yapma eğiliminde olduklarıdır.
Depresyona yatkınlık oluşturan kişilik özelliklerini şöyle sıralayabiliriz;
¥ Aşırı sorumluluk duygusu: Depresyon, aşırı sorumluluk duygusu taşıyan, aile ve arkadaş çevresinde herkesin yardımına koşmaya çalışan, her yükün altına giren kişiler depresyona daha yatkındır.
¥ Titizlik, mükemmelliyetçilik: Kılı kırk yaran, ince eleyip sık dokuyan, el attıkları işi kusursuz yapmaya çalışan insanlar daha sık depresyona girerler. Çünkü bu insanların kafası devamlı meşguldür. Sorumluluklarını daha iyi nasıl yerine getirebileceklerini hep düşünürler. Halbuki hayatta mükemmel diye bir şey yoktur. “Daha iyi, iyinin düşmanıdır” derler. Aşırı titiz ve mükemmelliyetçi insanlar kendilerine yüksek hedefler koyar, bunlara ulaşamayınca da hayal kırıklığına uğrarlar. Çok ayrıntıcı ve ince düşünceliler, aynı tutumu çevreden beklerler.
¥ Kendinden ve başkalarından çok şey beklemek: Bazı kişiler, bilhassa bazı bayanlar çevrelerinden aşırı sevgi beklerler. Kimi bayanların sevgi beklentileri o kadar yüksektir ki, hiçbir erkek bunu karşılayabilecek kapasiteye sahip değildir. Kimi kişiler de herkesin kendilerine duyarlı, ince davranmasını ister. Halbuki hayatta haksızlığa uğramak kaçınılmazdır. Kişinin kendinden her zaman yüksek başarı beklemesi de depresyon sebeplerinden biridir.
¥ Kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye çalışmak: “İyilik yaparsanız depresyona girersiniz” demiyoruz. Hayır diyememek önemli bir depresyon nedenidir. Bazı kişiler “hayır” diyemediklerinden, yapmaktan hoşlanmadıkları bir sürü işi yapmak zorunda kalırlar.
¥ Kendine güvensizlik: Kendine güvensiz kişiler daima başarısızlıklarını görürler, geçmişte başardıkları şeyleri unuturlar. Bu kişiler genelde red edilme korkusuyla karşı cinsten uzak dururlar. Evli bile olsalar, terk edilme korkusunu içlerinden kolaylıkla atamazlar, gereksiz kıskançlıklara kapılırlar.
¥ Şüphecilik, insanlara güvensizlik: Eşi tarafından aldatılma ihtimalini kafasından çıkaramayan bir adam nasıl mutlu bir yuva kurabilir? Şüpheci insanlar daha çok depresyona girerler.
Depresyondaki kişiler bazı bilişsel çarpıtmaları sık yaparlar, bu çarpıtmalar kişiyi daha çok olumsuz düşünmeye ve kendine güvensizliğe, bunalıma sürükler. Bu çarpıtmalar;
¥ Ya hep ya da hiç biçiminde düşünme: Bu tarz düşünen kişilerin tipik zihin yapısı şu şekildedir; “Bir işi ya mükemmel tamamla veya o işe hiç başlama.” Kimi kişiler, yaptıkları ibadetin mükemmel olmasını o kadar çok isterler ki, sonunda ibadetten kopma noktasına gelirler.
¥ Kişiselleştirme: Bir çalışan, iş yerindeki gerginliklerden kaynaklanan sert uslubu, “Beni burada istemiyorlar, işi bırakmam için rahatsız ediyorlar” diye düşünebilir. Kişi, hiç alakasının olmadığı olayları, tamamen şahsıyla ilgiliymiş gibi değerlendirir ve bu olayların olumsuz sonuçlarından kendini sorumlu tutar.
¥ Seçici odaklanma: Kişi, yaşadığı olayların yalnızca olumsuz sonuçlarına odaklanır. Titiz bir erkek, hanımının iyi huylu sevgi dolu olduğunu görmez, ütüsü bozuk pantolonlardan yakınır. Bardağın hep boş tarafını gören biri mutlu olamaz. Örneğin, depresyon geçirmekte olan bir üniversite öğrencisi en iyi arkadaşı ile alay edildiğini duyar ve sinirlenir; çünkü, düşüncesi “Bütün insanlar acımasız ve duyarsızdır” şeklindedir. Aslında yakın zamanda ona acımasız davranan ancak birkaç kişi olmuştur. Depresyondayken. olumlu olan her şeyi filtreleyen bir gözlük takmış gibi olursunuz. Bilincinize takılan her şey olumsuzdur. Bu, sizi gereksiz bir acıya sürükleyen kötü bir huydur.
¥ Olumluyu geçersiz kılmak: Bazı depresif kişiler olumlu deneyimleri daima olumsuza çevirirler. Olumlu olaylar göz ardı edilmekle kalmayıp akıllıca ve çabucak bir manevra ile karabasana çevrilebilir. Bunun basit bir örneği, övgülere karşı vermeye alıştığımız tepkilerdir. Biri görünüşümüzü ya da işimizi takdir ettiğinde , kendinize otomatik olarak “Aslında sadece kibar olmaya çalışıyor” diyebilirsiniz.
¥ Akıl okumak: Örneğin, yolda yürürken yanınızdan bir arkadaşınız geçiyor ve “Merhaba” demiyor; çünkü derin düşünceler dalmış olduğundan sizi fark etmiyor bile. Yanlış bir kanıya varıp, “Beni görmezlikten geliyor, belik de beni artık sevmiyor” diye düşündünüz. İşte siz farkında olmayarak karşı tarafın zihnini okudunuz demektir. Bu zihin okumak evli çiftlerde çok sık yapılır ve ilişkiyi çıkmaza götürür.
Sağlıklı, huzurlu günler duasıyla Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.