Müslüman zürriyetin hürriyet katillerine teslim edilmesi
Müslüman idik bizi vatandaş yaptılar. Ümmet idik biz halka dönüştürdüler. Politik çıkarlar uğruna ümmeti ümmet yapan kelimelerimizi kirlettiler. Ama bilmiyorlardı ki mü’min doğan kelimeler var! Mü’min olarak doğan kelimeler devrimlerle, inkılâplarla gâvurlaştırılamazlar. Bu ülkede o mü’min kelimeleri gâvurlaştırmaya çalışanlar kendileri gâvurlaştılar ama mü’min doğan o kelimeler yine mü’min kaldılar.
Bilindiği gibi, Laiklik ve Laikçilik; Avrupa’da Kilise papazına kesilen cezanın ülkemizde Cami imanına verilmeye kalkışılmasının bir neticesidir. Yani ülkemizde Laikçilik yapanlar, camilerimizi kiliseleştirmek, imamlarımızı da papazlaştırmak peşinde olanlardır. Şimdi sıra nesillerimizi başkalaştırmaya gelmiş bulunuyor. “Süt Bankası” projesiyle Müslümanların zürriyet emniyetlerine darbe indirilmek isteniyor.
Müslümanlar için süt kardeşliği, tıpkı nesep kardeşliği gibi geçerlidir. Erkek olsun kız çocuğu olsun 24 aylık oluncaya kadar emdiği insan sütü, o çocuğun süt emzirenle arasında annelik evlatlık ilişkisi kurar. Süt akrabalığı, temelde mahremiyet sebebidir. Rabbimiz buyuruyor: “Size şunları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz ve karılarınızın anneleri ve kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden gelen (öz) oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Ancak cahiliyyet devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur (çok bağışlayıcı) ve çok merhamet edicidir.” (Nisa Sûresi/ 23)
Kur’an’ın Kur’an’dan sonra en büyük müfessiri, Hz. Muhammed (sav)’dır. Ayşe (r.anha) Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Allah doğumdan haram kıldığını süt emmeden de haram kıldı” (Buhari, Kitabun nikah: 37; Kitabur rada’: 1; Camiul usul: 14/146 ; Neylül Evtar: 6/31)
Dikkat edilirse, Süt kardeşliği; dindendir, Şeriatullah’tandır. Süt kardeşliğini inkâr etmek, hafife almak, Dinullah’ı, Şeriatullah’ı hafife alıp inkâr etmek anlamına gelir. Günümüzde genelde İslâm coğrafyasında özelde ise ülkemizde Avrupa Birliği, Batının değerleri hesabına dinimizden kaynaklanan hükümlerden vazgeçmemizi istenmektedir. Mesela dinimizin emrettiği “İslâm Birliği” yerine “Avrupa Birliği” bize benimsetilmeye çalışılıyor. “İslâm Birliği” yerine bize benimsetilmek istenen “Avrupa Birliği”, hürriyetimizle birlikte zürriyetimizi de teslim almak istiyor.
Avrupa Birliği, bir İslâm Birliği değildir. Avrupa Birliği, nesebi gayr-i sahih bir birliktir. Avrupa Birliği, kendisine katılmak isteyenlerden nesebin gayri sahihliğini de istiyor. Avrupa Birliği, Müslümanların hürriyetine ve zürriyetine göz dikmiştir. Ülkemizde gündeme gelen “Süt Bankası”, Müslümanlara ait değil, tamamen Avrupa kültürüne ait bir durumdur. Ülkemizde “Süt Bankası”nı gündeme getirenler de, kendilerini Kur’an’ın ayetlerinden değil, Avrupa Birliği’nin kriterlerinden sorumlu tutanlardır.
“Süt Bankası”, Avrupa kültürüne mahsustur. Avrupa’da çocuğunu emzirmeye üşenen, göğsünün bozulmasını istemeyen üşengeç Avrupalı lord kadınlarının problemi, hastalığıydı.
Avrupa da devletler, doğan çocuklara çare bulmak için Cezayir’den vesair ülkelerden gelmiş olan ve ikinci sınıf vatandaş kabul ettikleri siyahlar diye tutukları kadınların sütlerini göğüslerinden önceden çıkarıp bir yerlerde muhafaza edip Avrupalı lord kadınların çocuklarına veriyorlardı. Şimdi bunu Müslümanların toplumunda gündeme getirmek, Müslümanlara dayatmak, tamamen Avrupa kültürünün tüketiciliğini yapmaktır.
Allahû Teâla’nın gönderdiği yegâne tek hak din olan İslâm dini ile mukayyet olmayan, yasa ve anayasa yaparken aklı ve bilimi yeterli görüp Allah’ın dinini gereksiz gören, yasaların ve anayasanın Allah’ın dinine dayanmaması için her türlü tedbiri almış olan laik bir düzende hiçbir Müslüman kadın süt bankasına süt veremez ve süt bankasından da çocuğuna süt alamaz.
İslâm dini ile mukayyet olmayan laik bir düzende “Süt Bankası”nın kabul görmesi için Diyanet Teşkilatının devreye girmesi, Müslümanların ülkesinde kurulmuş olan laik düzeninin emniyet sibobu misyonunu yüklenmiş olmasındandır.
‘Süt Bankası’ projesi, ahlakî ve sıhhî sorunların yanında süt mahremiyeti bağlamında da ciddi endişelere yol açmış bulunuyor. Aynı annenin sütünden içecek olan çocuklar arasındaki mahremiyet durumu, çocukların ileride birbirleriyle evlenmeleri gibi önemli bir risk oluşturuyor.
Projenin hayata geçmesi halinde süt mahremiyeti konusundaki hassasiyetin zamanla aşınması kaçınılmazdır. Diyanet İşleri Başkanlığı bu tehlikeyi dikkate alarak mahremler arası evliliği engelleyecek bazı kriterler açıkladı. Bunlar arasında hangi çocuğun hangi annenin sütünden içtiğinin hem tespit edilmesi hem de kanunen tescil edilmesi yönünde bir madde de var. Şimdi insaf ile düşünelim. Hayatımıza egemen olan bu laik düzende Diyanet Teşkilatı, “Kur’an’dan alınmayan, Kur’an’a dayanmayan, Kur’an ile çelişen ve çatışan bütün yasalar ve anayasalar gayr-i meşrudur” diyebilir mi? Böyle bir fetva yayınlayabilir mi? Diyanet Teşkilatı’nın çerçevesi, yasa ve anayasa yaparken yasaları dinden almayan ve asla dine dayandırmayan parlamentonun ve parlamenterlerin yaptıkları kanunlarla, yasalarla çizilmiş ve diyanet bunlarla mukayyet olan bir teşkilattır. Kanunlardan din alınmaz, dinden kanunlar alınır!
Diyanet, Müslüman kimliğinin değil, vatandaş kimliğinin ortaya çıkardığı bir kurumdur. İlke olarak Şeriatulah’ı kabul etmeyen, Şeriatullah’a dayanmayan laik bir düzenin Şeriatullah’tan olan süt kardeşliği hususunda hassasiyet göstereceğini söylemek, dine ve dini değerlere ihanet etmektir. İslâm dini adına “din ayrı devlet ayrı” diyen laik bir düzeni İslâmî değerlerin teminatı olarak göstermek, din ile ehl-i din ile alay etmektir.
Diyanet, dini Allah’ın muradına göre anlama ve hayata amir kılma hususunda idrak gecikmeleri yaşıyor. Allah’ın dini için değil, çağdaş Daru’n Nedve hükmünde olan parlamentodaki parlamenterlerin kendi hevâ ve heveslerinden icad ettikleri yasalar, kurumlar için çalışıyor. Bunu gizlemenin, görmemezlikten gelmenin bir anlamı yoktur.
Ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde Kur’an’la idare olunma hakkımızı elimizden alan hürriyetimizin katilleri, şimde de zürriyetimizi “Süt Bankası” gibi Avrupaî kurumlarla nesebi gayr-i sahih hale getirmek istiyorlar. Zürriyetimizi, hürriyetimizin katillerine emanet etmeyelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.