CHP’nin haysiyet cellatları!
İki edep fukarasının yolu aynı günde kesişti. Birisi Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kadın bakanına sütünün iktizası gereği ağır hakaretlerde bulunuyor ve meclisi pis kokular sarıyordu. Diğeri ise daha önce aynı türden bir edepsizliğe attığı imzanın hesabını hukuk karşısında veriyor, 4000 TL tazminata mahkûm ediliyordu.
Efendim tabii CHP’nin iki milletvekilinin marifetlerinden bahsediyoruz. CHP’den nemalanan, kültürel olarak oradan süt emen beslenen Tunceli Milletvekili Kamer Genç, zaman zaman bu sütün gereğini yerine getirerek köklerine bağlılığını göstermektedir. Alkışlanacak bir sadakat örneğidir bu yaptığı. Nasıl diyeceksiniz, CHP’nin köklerinde, gövdesinde, dallarında, budaklarında küfür mü vardır ki Genç, buradan beslensin? Kaç tane ararsınız. En son CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, yaptığı çirkin, edepsiz, ahlahsızca konuşmayı hatırlayınız:
“Eğer bir toplu iğne ucu kadar yakınlarıma çıkar sağladığımı ispat edersen eyvallah, ispat edemezsen, benim adımı yolsuzlukla anarsan ana.. a... gerisini söylemeyeyim. Biz temiz siyaseti getirmek istiyoruz.”
Adam, “Temiz siyaset yapıyorum” derken bile boyuna kadar pisliğe battığının farkında değil, gariplik burada aslında.. Bu edep fukarası sıradan birisi değil, CHP’nin genel başkanıdır. Türkiye’den yükselen infial üzerine güya geri adım atacak ve “Ben ayağını denk al diyecektim, medya yanlış anladı” diyecektir. Şüphesiz bu densiz adam konuştukça batmıştır o günlerde. “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmazmış.”
Böyle bir genel başkanın alt kadrosunda vekillik yapan Kamer Genç de Devlet Bakanı Fatma Şahin’e pisliğini sıçratmakta beis görmemiştir. Bunu yaparken de sanki Atatürkçülük yapmaktadır:
“Atatürk bu cumhuriyeti kurmasaydı siz hangi devletin vatandaşıydınız? Hangi tarikat mensubu kitlenin bilmem kaçıncı hanımı durumuna düşerdiniz.”
Ve belden aşağı haklı bir şöhreti olan çiçek sulayıcı(!) Genç, Fatma Şahin’den tokat gibi bir cevap alır:
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan birine kaç eşli olabileceğini soracak kadar hadsiz ve terbiyesizsiniz. Haddinizi bilin. Sizinle aynı çatı altında olmaktan utanıyorum.”
İkinci tokadı Meclis’ten yer Kamer Genç, CHP de dahil tüm partilerin ortak olarak verdiği bir önerge ile kınama cezası verilir. Ama utanmaktan nasibi olmayan bu adam ortalıkta yoktur ne yazık ki. Kendi partisi bile onun pisliğini örtecek bir yorgan bulamamıştır.
Aynı adamın Meclis’e bir dönem elinde fenerle geldiğini ve onunla bir şeyler aradığını hatırlayanlar bugün çok rahat şu yorumu yapabilirler:
- Meğer hazret, kendisinde olmayan, fukarası olduğu şeyleri arıyormuş.
Efendim, ikinci sütünün iktizası olayı Oktay Ekşi denilen ve 30 küsur yıl Hürriyet Gazetesi’nin başyazarlığını yapan kalemşörle ortaya çıkıyor. O da CHP’nin kucağında büyümüş, oranın emzirdiği bir yazar ve gazetecidir.
CHP’nin tezgahladığı 1960 darbesinde milletin seçmediği, onaylamadığı bir kurucu Meclis’te görev alarak 50 küsur yıldır hakkı olmayan bir maaşı almakta beis görmeyen Ekşi adam, Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nu kurduğu hidroelektrik santralları ile çevreyi tahrip etmekle suçlayıp hedef tahtasına koyduğu yazıda, “Bu zihniyet anasını bile satar” diyecek kadar alçalabilmiştir. Sonra da ertesi gün gelen yoğun tepki üzerine bir yazı kaleme alarak, 35 yıldır başyazarlığını yaptığı gazeteden ayrılmıştır. Adam özür dilerken bile küstahlığı elden bırakmamakta kararlıdır. Buyrun o şecaat kokan özür yazısına:
“BAZEN habbenin (dam-lacığın) kubbe, kubbenin de habbe yapıldığı dönemlerden geçersiniz.
Benim 28 Ekim tarihli yazımın son cümlesinde (nasıl istismar edilebileceğini hesaplayamadan) değiştirdiğim iki kelime buna örnek teşkil etti. Gerçeği olduğu gibi anlatmam anlamak istemeyenlere yetmedi.
Bu durumda 1966 yılından beri mensubu olduğum, 1974 yılından beri de “Başyazar”ı sıfatını taşıdığım Hürriyet Gazetesi’nden ayrılmaya karar verdim.
Bana ne mutlu ki bunca yıl en iyi patronlarla ve mükemmel gazetecilerle çalıştım. Hepsine içten teşekkür borçluyum.
Bugüne kadar ülkem ve mesleğim için hangi görüşleri savundumsa ömrümün sonuna kadar onları savunacağımın bilinmesini isterim.”
Ve bugün kendisine açılan hakaret davası sonuçlanmış, 4000 TL ödemeye mahkûm edilmiştir. Aslında bu para, onun kırıp döktükleri, tahrip ettikleri için sadece sembolik bir şey ifade ediyor.
Sahi ne olacak bu CHP’nin hali? Dün, İstiklal Mahkemeleri’ndeki cellatlıkları ile anılan bu parti, bugün de haysiyet cellatlığı yapmaya devam ediyor. Ve her frısatta analarımıza saldırmayı geleneksel bir hale getiriyor. Bu ana düşmanlığının özel bir sebebi mi var acaba? Kim bilir?