Ahmet Varol

Ahmet Varol

Türkiye’ye dıştan bakış

Türkiye’ye dıştan bakış

Türkiye’deki gelişmeler İslâm dünyasında yakın bir ilgiyle izleniyor. Bunun muhtelif sebepleri var. En önemli sebebi de Müslüman toplumların Türkiye’ye büyük ümit bağlamaları ve bu ülkedeki gelişmeleri önemsemeleridir. öyle ki; Türkiye milli takımının Avrupa kupasındaki karşılaşmalarının dahi İslâm dünyasındaki spor meraklıları tarafından büyük bir ilgiyle takip edildiğini gözledik.
Bazen Türkiye’de ani bir gelişme oluyor. Ben meşguliyetim sebebiyle daha hadiseye muttali olmamışken Türkiye dışından bir radyo veya televizyondan arayıp, “Biraz sonra haber bültenimiz var, seninle şu konuda canlı bağlantı gerçekleştirmek istiyoruz..” diyorlar. “Benim bu olaydan henüz haberim yok” diyemiyorsunuz tabiî. “Bana birkaç dakika müsaade edin, hadiseyle ilgili son gelişmeleri ve değerlendirmeleri bir gözden geçireyim, ezbere konuşmuş olmayalım” diyoruz. Allah’tan ki önümüzde internet var da hemen gelişmeler ve değerlendirmeler hakkında hızlı bir şekilde bilgi alıyoruz.
AKP’nin kapatılmasıyla ilgili dava, İslâm dünyasında büyük bir ilgi ve merakla takip ediliyordu. Türkiye’de olduğu gibi İslâm dünyasında da kapatılma ihtimalinin daha kuvvetli olduğunu düşünenler çoğunluktaydı. Bunun en önemli sebebi ise şimdiye kadar laikliğe aykırı faaliyetlere girme suçlamasıyla açılan parti kapatma davalarının hepsinin kapatma ile sonuçlanmasıydı. Tahmin ediyoruz; Türkiye’de kapatma ihtimalinin daha kuvvetli, hatta kesin gibi olduğunu düşünenleri böyle bir kanaate sevk eden sebep de aynıydı.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı açıklandıktan sonra jet hızıyla İslâm dünyasındaki muhtelif haber kaynaklarına aktarıldı. Bazıları bunu demokrasinin zaferi, bazıları hukukun tecellisi olarak değerlendirirken, bazıları da sürpriz bir gelişme olarak görmekle birlikte tatmin edici bulmadıklarını da dile getirdiler.
Belki siyasi açıdan bir badire atlatılmıştır. Ama ortaya çıkan durum laikliğin siyasi irade üzerinde bir sopa olarak kullanılacağını gösteriyor. Ayrıca laikliğin hukuki ve siyasi açıdan da müşahhas bir tanımının yapılmadığı, esnek bırakılmasının tercih edildiği görülüyor.
Ergenekon davası başlangıçta İslâm dünyasında pek duyulmamış ve ilgiye mazhar olmamıştı. Bunun da sebebi AKP hakkında açılan davanın onu gölgede bırakmasıydı. Sonra Türkiye’deki yabancı medya organlarının temsilcileri bu davayı çok fazla ihmal edemediler ve duyulmaya başlandı. Ama dava oldukça çetrefil ve çok kanatlı olduğu için üzerinde fikir yürütebilmek için Türkiye’nin iç yapısı hakkında bayağı bilgi sahibi olunması gerekiyor.
Bir süre önce Türkiye dışından gelen bazı dostlarımız kısa bir muhabbetten sonra; “Ne diyorsun; AKP kapatılacak mı?” diye sordular. Ben de; “Türkiye’de bu sıralar ondan çok daha önemli bir dava var, onu niye merak etmiyorsunuz?” diye soru sordum. Bunun üzerine “Şu emekli subaylar davası mı?” dediler. Belli ki; takip ettikleri medya organlarının yayınlarından zihinlerinde böyle bir isim kalmış. “Ergenekon Davası” dediğiniz zaman zaten bir şey anlamıyorlar. Bu ismi kullanırsanız içeriği hakkında da epey bir bilgi vermeniz gerekiyor. “Ama bu davaya istinaden itham edilenler sadece emekli subaylardan oluşmuyor. ATO Başkanı'ndan siyasi parti genel başkanlarına kadar oldukça geniş eksene yayılmış bir kadrodan oluşuyor” dedim. Bunun üzerine merakları arttı.
Aradan fazla zaman geçmeden Cezayir Devlet Radyosu’ndan aradılar ve Ergenekon Davası hakkında haber bültenine canlı yayın konuğu olarak almak istediklerini söylediler. Bu dava hakkında ilk kez bir yabancı medya organından canlı yayın bağlantısı talebi geliyordu. Fakat sorulan sorular genellikle AKP’nin kapatılması davasıyla Ergenekon Davası arasında irtibat kuran türdendi. Yabancı ajansların haberlerinden böyle bir intiba oluştuğu anlaşılıyordu. Aynı gün yine Ergenekon Davası hakkında Londra’dan Arapça yayın yapan bir televizyon için telefon bağlantısı teklifi geldi. İslâm dünyasına hitap eden medya organlarının bu davayı da artık en az AKP aleyhine açılan kapatma davası kadar merak etmeye başladığı anlaşılıyordu. Tahmin ediyorum, AKP aleyhindeki dava sonuçlandıktan sonra Ergenekon Davası’na ilgi daha da artacak.
Bu arada Türkiye’nin Suriye ile işgalci Siyonist devlet arasındaki arabuluculuğunu onaylamadığımı ve kesinlikle “barış”a hizmet olarak görmediğimi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Niçin böyle düşündüğümü gazetemizde 30 ve 31 Mayıs tarihlerinde yayınlanan yazılarımda ayrıntılı olarak izah etmeye çalışmıştım. “İsrail-Suriye Pazarlığı” başlıklı bu yazıları web sitemizden (www.vahdet.com.tr) okuyabilirsiniz. Allah izin verirse gelişmelerle bağlantılı olarak yine de değerlendirme yapabilirim.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi