Kılıçdaroğlu Erdoğan İle Beşir Atalay’ı Karşılaştırmış!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu Başkanı Swoboda ile görüşmek üzere randevu almış. Bu arada da yaptığı bir basın toplantısında “Recep Tayyip Erdoğan’la Beşşar Esed’in aralarında sadece ton farkı var” deyivermiş.
Yani ülkesinin başbakanını yurtdışında eli kanlı, halkını bile bombalamaktan çekinmeyen, ülkesini bir harabeye çevirmiş Beşşar Esed’le denk tutmak gibi bir zilletin içine düşmüş. Kılıçdaroğlu, kendi başbakanını daha önce de Sosyalist Enternasyonal’de şikâyet etmişti. O kadar mı? Değil, böyle başka sabıkalarının da olduğunu biliyoruz ve o Kılıçdaroğlu, iştahla Erdoğan’ın aleyhindeki konuşmasını hazırlarken Swoboda’dan tokat gibi bir iptal gelmiş.
Ezcümle demiş ki: “CHP lideriyle, sözlerinin bir yanlış anlamadan ibaret olduğunu açıklamadıkça görüşemezdim. Bir ailenin misafiri olup, sonra bu ailenin duygu ve düşüncelerine karşı çıkan açıklamalarda bulunamazsınız, bunu kabul edemem. Bu durum, ev sahibinize saygısızlık ve misafirperverliğin kötüye kullanılmasıdır. Erdoğan, demokratik bir ülkenin demokratik yollarla seçilmiş başbakanıdır. Kendisine yönelik tüm eleştiriler bir yana, Erdoğan'ı cani bir diktatörle kıyaslayamam. CHP’nin bunca yıldır hükümette yer almaması tesadüf değil, ancak bunu yapmak isteyen bir parti sorumlu hareket eder.”
Sosyalist Grup Başkanı, Erdoğan’ın Esed’le asla bir tutulamayacağını söyleyip Kılıçdaroğlu ile görüşmeyi iptal etmiş. Kılıçdaroğlu’nun bu iptal üzerine yüzü kızardı mı bilmiyoruz. Yalnız bugünden sonra kadim dostu, ahbabı eli kanlı Beşşar Esed’in yüzüne nasıl bakacağı merak konusu. Adam çarkçılığı ile meşhur olduğu için buna da mutlaka bir kılıf bulacaktır:
- Sayın Esed, siz benim böyle bir şey söyleyebileceğime ihtimal veriyor musunuz? Benim orada söylediğim Recep Tayyip Erdoğan’la Beşir Atalay arasında sadece ton farkı vardır, yok aslında birbirinden farkları” şekline getirmiştir. Olayın aslı budur. Sizin babanız muhterem Hafız Esad, yaptığı bütün icraatlarında Cumhuriyet Halk Partisi’nin vaktiyle Türkiye’de yaptıkları uygulamaları örnek almış ve de başarılı bir şekilde uygulamıştır. Yani Baas’ın esasları bizim 6 okumuzun içindedir. Sayın Esed, muhterem babanız bizim Dersim’de yaptıklarımızı aynen Hama’da uygulayarak başarılı olmuştur. Zaten CHP’yi örnek aldığını da her fırsatta iftiharla söylemiştir. Kıymetli babanız bizim devrimlerimizi aynen uygulasa bugün size karşı isyan eden halk yığınları olmayacaktı. Galiba bazı şeyleri eksik yapmış hazret. Mesela ezanı Türkçe okutmalıydı. Alfabeyi de mutlaka değiştirmeliydi. Ayrıca şapka inkılabı yapılıp, şapka giymeyenler ibret-i alem için darağaçlarında sallandırılmalıydı. Çarşaf ve peçe de zinhar yasaklanmalıydı. Tekke ve zaviyeler kapatılıp, camiler, medreseler satılmalıydı. İstiklâl Mahkemeleri kurulup, tüm medya organları terbiye edilmeli ve Baas önünde diz çöktürülmeliydi. Bunlar yapılsa halkın sesi soluğu kesilir ve sizin iktidarınız daim olurdu. Sakın bir yanlış anlaşılma olmasın aziz kardeşim Beşşar Esed. Yakın zamanda sizi ziyaret edeceğimi bildirir, hürmetlerimi sunarım.”
Size hikâye gibi geliyor değil mi? Hayret bir şey, neden şaşırıyorsunuz, bugüne kadar sayın Kılıçdaroğlu’nun hayatında buna benzer kaç u dönüşüne şahit olduk hatırlasanıza...
Biz boşuna mı ona Çarkçı Kemal dedik. Bu lakap sana helal olsun Çarkçı Kemal.
Yeni bir “Haçlı Seferi”nin ayak sesleri mi?
Arjantinli yeni Papa Franciseus 16. Benedict ilk icraatlarına başladı. Neler yapacağı merakla beklenen Papa Franciseus Osmanlılara karşı savaşanları Aziz ilan etmiş. Düşünün yıllar önce yaşamış olan Osmanlılara karşı hâlâ bir haçlı kafası ile düşmanlık yaşatılıyor ve onlara arşı savaşanlar Aziz ilan ediliyor. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde medeniyetin beşiği diye göklere çıkarılan batının durumu. Fundamantalist diye İslâm’a gizli ya da açık düşmanlık yapan batı, şikâyet ettiği şeyin alasına kendisi yapıyor. Bugün İslâm âleminin olmayan halifesini yeniden başa getirin. Yani Hıristiyanlığın Papası gibi Müslümanların da bir halifesi olsun. Hani o “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bünyesinde mündemiçtir” denilen halife yeniden tecessüm edip, İslâm aleminin başına geçse ve “Vaktiyle haçlı ordularına karşı savaşan tüm Müslümanların kutsal durumunu yeniden gündeme getirse” acaba ne olurdu dersiniz? Şüphesiz bütün batı âlemi ellerindeki medya ve iletişim organlarını kullanarak dünyayı ayağa kaldırırlardı. Ne İslam dininin kan dökücülüğü kalırdı, ne de Müslümanların geçmişten günümüze uzanan vahşet sahneleri. Kilisenin resmettiği bütün kötü argümanlarla İslâm’a saldırırlardı. Bugün Hıristiyanların başı böylesine ilkel bir kafa ile ortaya çıkıyor, kendine göre fetva veriyor, Osmanlıların torunlarına düşmanlık yapacak bir yapının temellerini atıyor ve buna kimsenin “gık”ı çıkmıyor. Hani 21. yüzyılda Fandamantalizm bir tehlike olarak görüldüğü yerde ezilecekti. Bu batının ikiyüzlülüğün yeni bir yansımasıdır. Taliban ve El-Kaide’yi dillerine dolayarak bizatihi İslâm’a saldırmayı âdet haline getiren batıya karşı İslâm âleminin din adamları, aydınları sesini yükseltmelidir. Bu kafa yapısındaki bir papa yarın İslâm’ın batıdaki yükselişini durdurmak için orada yaşayan Müslümanlar başta olmak üzere İslâm ülkelerine bir “Haçlı Seferi” düzenlemeyi düşünür ve bunu da realize ederse dünyanın durumu ne olur acaba? O zaman “medeniyetler ittifakı mı, medeniyetler çatışması mı?”
Ben, papanın bahsi geçen eyleminin gereği gibi tartışılmadığını düşünüyorum. Hıristiyanlık âlemi varlığını düşmanlıklar üzerinde korumak istiyor. Bu da öyle görünüyor ki ileride başımıza örülen bir çorap olarak çıkacak. Kimbilir belki de dünyaya “tarih tekerrürden ibaret”miş dedirtecek günlerin gelişi yakındır, Allah korusun!