Atatürkçülükten Bıktırma Marşı
Turgutlu Hilaliye Kur’an Kursu’nda hafızlık merasimi yapılıyor. Kur’an kursundan bugüne kadar 3000 hafız icazet almış. Bugün de 59 hafızın hafızlık töreni yapılıyor ve devlet katından da bir konukları var, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç. Arınç salonda konuşurken birden ağlamaya başlıyor. Duygusal adam vesselam. Hem aynı Kur’an kursunda hafızlık eğitimi alan ve genç yaşta kaybettiği oğlunu hatırlıyor, hem de hafızların yaptığı iş onu duygulandırıyor. O salonda ağlarken biz de ekran karşısında ağlıyoruz. Allah’ın işine bakınız, bir zamanlar polisin bastığı ve bir suçlu gibi pırıl pırıl çocukları toplayıp gazetelerde “irtica yuvaları basıldı” haberlerinin yapıldığı günlerden, başbakan yardımcısının konuşma yaptığı ve hafızlığı yücelttiği günlere geliyoruz. Arınç, hafızları ve onların anne-babalarını yücelttikçe yüceltiyor. Ardından bir festival açılışına katılıyor. Burada bu duygusal adamın sigortalarını attıran bir olay cereyan ediyor. Efendim Turgutlu ilçesi bildiğiniz gibi aslına ve nesline bağlı bir kasabamız olup, tam 7 mehter takımı bulunan ender ilçelerimizden. Böyle bir yerde mehter takımının gösterisi törenin en sonuna konulmuş. Bu arada bu duygusal adamın sigortalarını attıran bir olay cereyan ediyor. Efendim Turgutlu ilçesi bildiğiniz gibi aslına ve nesline bağlı bir kasabamız olup, tam 7 mehter takımı bulunan ender ilçelerimizden. Böyle bir yerde mehter takımının gösterisi törenin en sonuna konulmuş. Bu arada bir işgüzar çıkıp herkesi 10. Yıl Marşı söylemeye davet ediyor. Meclisin doğrucu Davutlarından Bülent Arınç, böyle bir garabet karşısında patlamaz da ne yapar. O da öyle yapıyor ve tepkisini dile getiren o açıklamayı yapıyor:
“Ben 2006-2007’lerde Meclis Başkanı iken Torbalı’da bir törene katıldım. Biraz da laubali bir üslubu olan sunucu bizi ayağa kalkıp 10. Yıl Marşı’nı söylemeye çağırdı. Ben o zaman tepki gösterdim. Ayakta dinlenmesi gereken ve hürmet edilmesi gereken sadece İstiklâl Marşı’dır. Diğer marşları ister yan gelir yatıp söylersin, ister içinden söylersin, beğenirsin, beğenmezsin.
Yunta benim babamın köyünün bulunduğu yer. İki elim kanda bile olsa ben her yıl şenliğe gidiyorum. Sunucu kızımız o toplantıya gelmeyen bazı kurumların isimlerini ve telgraflarını tek tek okudu. İçime sinmedi, çıkınca. ‘Önce gelenlere bir teşekkür edin’ dedim. İş bununla da bitmedi. Mehter bizim Turgutlu’nun mehteri. Turgutlu’da 7 tane mehter var. Çağırdım mehter başını, arkadaşımdır o. Dedim ki geçin ayakta beklemeyin şurada. Programın en sonuna mehteri koymuşlar. Mehter ekibi uzun süre ayakta kalmıştı, o yüzden ‘önce Mehter Marşı çalınsaydı’ dedim.
CHP çok beğeniyorsa genel merkezden 24 saat 10. Yıl Marşı’nı çalsın. 90. Yıla geldik. Her toplantıda bunu söylemenin yeri mi güzel kardeşim. Allah’ım aklımızı koru. Şaşkınlık içindeyim.”
Oysa bugün CHP 60 yıldır iktidar olamamasının sırrını araştırsa bunun altında büyük bir ihtimalle 10. Yıl Marşı’nın yazıldığı vasat akla gelecektir. Zira o yıllarda memlekette bir uçtan bir uca darağaçları kurulmuş, ezanımıza bile müdahale edilmiş, Kur’an öğretimi yasaklanmış, şapka inkılabı boğazlarımıza kenetlenmiş birer pranga olmuş, basın susturulmuş, yoksulluk altın devrini yaşıyor ve jandarma dipçiği ensemizde. İşte o günlerin tek mutlu azınlığı CHP’li seçkinlerdir ve 10. Yıl Marşı’nı o günlerden beri aşkla, şevkle söyleyenler hep bu CHP’liler olmuştur.
Biliyorsunuz Türkiye’deki bazı zekâ geriliği partisinden ve ideolojisinden mülhem arızalı tipler her güzelliğe karşı mutlaka bir alternatif gösterme derdindedirler. Bu yüzden olsa gerek, mesela “Kutlu Doğum Haftası” yapılır, karşısında “Neden, bizim de Atatürk’ü Anma Haftamız yok” diye hayıflanırlar. Yani hâşâ peygamberle, bir kumandanı karşılaştırma embesilliğini Atatürkçülük saymak ancak onlara has bir ilkelliktir.
Bunun gibi dini bayramlara karşı milli bayramları savunmak ve “Neden milli bayramlarda da ev ev dolaşıp bayramlaşmıyoruz, birbirimize tebrik kartı atmıyoruz” diye de hayıflanırlar.
Sayıları düşündükçe artacak bu tuhaflıklardan birisi de mehter müziğinin karşısına 10. Yıl Marşı çıkarmaktır. Bu şapşallığın sebebi olsa olsa mehter takımı ve müziğinin 1926 yılında zamanın Adalet Bakanı Zekâi Bey tarafından “Geçmişe bağlı müesseseler olduğu” gerekçesi ile yasaklanmasıdır. Mehter Takımı yasağı 1953 yılında İstanbul’un Fethi’nin 500. yıldönümü şenliklerinde kaldırıldı ve yeniden kösler vuruldu. Ama bu mutluluğumuz her darbe döneminde kesildi, mehter yasaklandı. Çünkü askerlere göre mehter eskiyi, 10. Yıl Marşı ise yeni devleti ve devrimleri temsil ediyordu. Aynı ilkel kafanın siyasetteki yansımasının temsilcisi CHP ve İP kafası mehterin karşısında 10. Yıl Marşı ile ayakta kalmaya çalışıyor. “İkisi de bizimdir” deseler problem çözülecek. Ama böyle dedikleri zaman “AK Parti paraleline düşer ve varlık gösteremeyiz” korkusu ile mehtere devamlı olarak mesafeli yaklaşıyor. Tuhaftır 12 Eylül döneminde Harbiye Orduevi’nde Mehter Takımı haftada 1 saat konser veriyor ve orada da “Yaz gelince şen olur bağlar ile Haticem türküsü” söylenebiliyordu ve de konser salonuna başörtülü dinleyici alınmıyordu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal bile bu yasağı tamamen kaldırmayı beceremedi. O günler öyle günlerdi ki İstanbul’daki “Başbakanlık Arşivi” Hasan Celal Güzel’in bakanlığı döneminde İl Özel İdaresi tarafından yaptırılan büyük bir binaya taşınınca oraya Genelkurmay tarafından bir albay gönderilerek kulaklar çekilecek ve şu sözler sarfedilecekti albay tarafından:
- Siz Osmanlı’yı mı diriltmek istiyorsunuz, nedir bu kocaman binalar filan...
“Yemen bizim vatan toprağımız değildi, orada neden öldük?” diyen Ebu Cehil kafanın İstanbul’daki temsilcisi hesap soruyordu ya sorduğunu zannediyordu.
Neyse ki gemimiz fırtınalı denizlerde uzun zaman yolculuk yaptıktan, arada sırada kayalara bindirdikten sonra yeniden sakin denizlerde ve doğru rotasında yolculuğuna devam ediyor. Orada 10. Yıl Marşı da var, Mehter Marşı da, “Ya Allah Bismillah” diyerek yüzlerce tesisi aynı anda açan Başbakan da var, onu dosta düşmana şikâyet eden anamuhalefet lideri de.
Ne diyelim yolumuz açık olsun!