Siber Güçler Devrede
Nihayet göründü. Geçtiğimiz günlerde Alman Başbakan Angela Merkel, yüzyılın en büyük sel felaketi ile boğuşan kendi ülkesini bırakıp Türkiye’de yaşananlar üzerine söylevler vermeye kalkıştığında dikkatimi çekmişti yokluğu.
Oysa ortam tam onun istediği gibi sisli ve pusluydu. Oysa ekürisi Cem Özdemir bizzat gelmiş, denetlemiş (!) ve çapulculardan bir parça olduğunu göstermişti. Alman Yeşiller Eşbaşkanı Claudia Roth’tan bahsediyorum. Hani şu ortalık her karıştığında Türkiye’ye gelip özgürlük naraları atan ama nedense özgürlük deyince aklına sadece çapulcular, teröristler, marjinal sol gruplar ve türevleri gelen, örneğin 28 Şubat’ta hiç ortalarda görünmeyen o meşhur kadın.
Roth, Taksim’e gelip Türk gazını tadınca Batılı bir gazeteciye açıklamalarda bulunmuş.
Bakın, neler demiş: “Bu ülkenin 80 bölgesinde bu harekete katılan insanlar bizim inandığımız değerleri taşıyorlar; basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, manifesto hakkı ve Başbakan'ın dikta yönetimi altında yaşamamak… Bence bu harekete destek olmak bizim sorumluluğumuzda ve bu, Türkiye'de şimdiye kadar oluşan en önemli hareket. Biz Avrupalılar için yeni demokratik Türkiye çok önemli. ‘Özgür ve bağımsız bir yaşam’ istediğini belirten gençleri desteklemeliyiz. Geleceğe bakınca, yorum yapmak zor. ‘Korku devri kapandı.’ diyenleri duyuyorum. 80 il manifesto yapma cesaretini buldu kendinde. Şiddet ve haksızlık deneyimi o kadar büyük ki, Erdoğan emir veren büyük müftileri oynayarak kendini memnun edemez.”
Bu satırları okuyunca dehşete kapılmamak mümkün değil. Roth’un cümleleri, Gezi Parkı adı altında masum, çevreci duygularla başlayan eylemlerin kimler tarafından yönlendirildiğini apaçık ortaya çıkıyor. Oysa aynı Avrupalılar daha düne kadar Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda attığı adımlardan ve ekonomik göstergelerden dolayı Türkiye’ye övgü üstüne övgü yağdırıyorlardı. Oysa 2000’li yıllara kadar “Türkiye’de özgürlüklerim kısıtlanıyor.” diyen Türk vatandaşlarının iltica taleplerini hemen kabul eden aynı Avrupa ülkeleri, Erdoğanlı yılların başlamasının hemen ardından iltica taleplerini “Türkiye artık eskisi gibi değil.” diyerek reddediyorlardı. Ancak tüm bunlara rağmen ben yine de “Ne oldu da Avrupalılar böyle birden bire değişti?” modunda değilim. Çünkü biliyorum ki onlar hep aynıydı ve hiçbir zaman değişmeyecekler.
İnsan 60’lı, 70’li, 80’li ve 90’lı yılları yaşamış bir ülke halkının nasıl olup da hala aynı senaryolarla sahneye konulmuş bir oyunun gönüllü figüranları olduğuna inanmakta güçlük çekiyor. Sonra sahnedekilerin, söz konusu yılları yaşamamış, 28 Şubat’ın yaşandığı günlerde bile henüz emekleme dönemini yaşayan çoluk-çocuk takımı ve şahsiyetini, “müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edenler” olduğunu görünce az da olsa rahatlıyorsunuz.
**************
Bugüne kadar Kurtlar Vadisi dizisinin tek bir bölümünü bile seyretmedim. Polat Alemdar’ın oyunculuğunu, filmde verilen mesajları bilmem. Ancak filmin özellikle ülkemiz başta olmak üzere Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya’da yani “gönül coğrafyamız” daki gençler üzerinde ne kadar etkili olduğuna birebir şahit olanlardan biriyim. Avrupa’da sırf Kurtlar Vadisi izlemek için Türkçe öğrenen Iraklılar, Kurtlar Vadisini izleyerek Türkçesini geliştiren Özbek gençler, “Dizide yaşananlar, gerçek olaylar mı?” diye heyecanla soran Afganlar ve internette gözleri şişene kadar Kurtlar Vadisi izleyen Arnavut gençler tanıdım.
Türkiye, Gezi’ye kilitlenmişken Kuzey Kıbrıs’ta da ilginç gelişmeler yaşandı geçtiğimiz hafta. Türkiye’de geçmişte tıpkı Güneş Motel ve 28 Şubat’ta olduğu gibi iktidar partisinden 8 milletvekilinin istifa etmesi üzerine hükümet düştü ve KKTC’de ilk kez bir kadın, Sibel Siber Başbakanlık koltuğuna oturdu. Siber bir hızla göreve başlayan Sibel Hanım, ilk Bakanlar Kurulu toplantısında ülkesinin sanki başka hiç meselesi yokmuş gibi Gezi Parkı olayları ile ilgili milletin yanında yer almayı tercih eden Kurtlar Vadisinin Polat’ı Necati Şaşmaz’ın KKTC Kültür Ataşesi unvanını iptal etti. Demek ki yeni dönmede de KKTC’de değişen bir şey olmayacak.
Demek ki KKTC’de bu yaz da Kur’an öğretimi yapılan yerlere baskınlar düzenlenmeye devam edilecek. Demek ki KKTC, kendi elleriyle kendini Rum-Yunan ikilisine yem etmeye ve nihayet yok etmeye devam edecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.