Yalancı Medya Mısır’da
İslâm âlemi mübarek Ramazan’a girerken İslâm coğrafyasının her tarafında göz korkutucu olaylar yine artış gösterdi. Doğu Türkistan’da Çin zulmünün, Arakan’da Budistlerin Müslümanlara yönelik saldırı, katliam ve sabotaj faaliyetleri arttı. Bunun gibi daha birçok yerde Müslümanların huzurlu Ramazan geçirmelerini önlemeyi amaçlayan şiddet olaylarında dikkat çeken artış gözleniyor. Fakat bugün Mısır’ın her tarafında gerginliğe ve telaşa neden olan olaylar sadece Mısır veya Arap dünyası değil tüm İslâm âlemi için ciddi risk taşıyor. Bunu ülke halkının sandıktaki tercihine razı olmayan uzaktan kumandalı fitne cephesi de çok iyi biliyor. Ama onları ülkelerinin ve halklarının maruz kalacağı olumsuzluklar değil kendilerine verilen görev ve belirlenen hedefler ilgilendiriyor. Bunun halka maliyetinin ne olacağını ise önemsedikleri yok.
Bu arada Türkiye’nin vandallarından sonra Mısır’ın baltacılarının Baas vahşetine ve onunla omuz omuza savaşanlara rahat nefes aldırdığını söyleyebiliriz. Çünkü kamuoyunun dikkatinin özellikle Mısır’daki gelişmelere çekilmesi Baas diktasının ve onunla birlikte korkunç katliamlar gerçekleştiren işbirlikçilerin yaptıklarının dikkatlerden uzak kalmasına neden oluyor.
Fakat olaylarla ilgili olarak özellikle üzerinde durulması gereken medyanın çarpıtması ve gerçekleri ters yüz ederek kamuoyuna yansıtmasıdır. Ne yazık ki medyanın yönlendirdiği kamuoyunun bakış açısı ve kanaati de piyasaya sürülen yalanlara göre şekil alıyor.
Bizim “kuyruklu yalan medyası” dediğimiz ve dünya kamuoyuna “uluslararası medya” olarak kabul ettirilen yalan mekanizmasının olayları nasıl çarpıttığını ve ters yüz ettiğini Gezi Parkı olaylarında gördük. Ancak Gezi Parkı olaylarında Türkiye kamuoyu en azından hadiseleri içeriden izleme ve medya sahtekarlıklarını açığa çıkaran çabaların verilerinden yararlanma imkânı bulabiliyordu. Ama maalesef Mısır olayları büyük ölçüde “uluslararası medya” denen mekanizmanın yalanlarıyla yansıtılıyor. Olayların biraz doğru taraflarını yansıtan haber çalışmaları olsa da yetersiz kalıyor. Yalan mekanizmasının bol keseden ürettiği yalan ve saçmalıkların özellikle internette İslami camianın itibar ettiği haber kaynaklarına da aynen yansıdığını görüyoruz. Bunda belki internette “kopyala yapıştır” kolaycılığının büyük rolü var.
İki ilginç örnek üzerinde özellikle durmak istiyorum. Fitne cephesinin organize ettiği ve Tahrir’de toplanan kalabalık kamuoyuna sürekli “Mısır halkı” ve “milyonlarca insan...” olarak lanse edilirken Rabiatu’l-Adeviyye ve Nahda meydanları başta olmak üzere Mısır meydanlarını dolduran destekçi büyük kalabalıklar tamamen yok sayıldı. Hatta ne kadar ilginçtir ki 2 Temmuz tarihli ve İslâmi kesime ait haber sitelerinde yayınlanan bazı haberlerde “Artık Mursi taraftarları da meydanlara çıkmaya karar verdi!” deniyordu. Oysa Rabiatu’Adeviyye Meydanı’nda 28 Haziran Cuma’dan bu yana sürekli büyük gösteriler vardı ve Cuma günkü gösterilerde Kahire’nin tarihinde şahit olduğu en büyük kalabalık toplanmıştı. Sayısı da dört milyon olarak tahmin ediliyordu.
İkinci ilginç örnek: 2 Temmuz Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan gece, fitne cephesinin “baltacılar” denen saldırı çeteleri Kahire Üniversitesi önünde Mursi’ye destek için toplananlara saldırdı ve bu yazıyı yazdığımız saate kadar o yüzden hayatlarını kaybedenlerin sayısı 18 olmuştu. 366 kişi de yaralanmıştı. Salı akşamı yapılan açıklamalarda gece bu türden saldırılar planlandığı uyarıları yapıldığı halde polis teşkilatı engellemek için tedbir almadığı ve engelleme yapmadığı gibi canlarını korumaya kalkışanların üzerine gaz bombaları attı. Fakat ne kadar ilginçtir ki medya olayları çetelerin saldırıları değil “Mursi yanlıları ile karşıtları arasında çatışma” olarak yansıttı. Dolayısıyla zihinlerde hayatlarını kaybedenlerin de saldırıya uğrayanlar değil karşılıklı çatışanlar olduğu ve her iki taraftan ölenlerin olabileceği kanaati oluştu.
Aynen Gezi Parkı olaylarında olduğu gibi Mısır’da da bir yandan vandallar tarafından çirkin savaş verilirken diğer yandan diktaya karşı hak savaşı veriliyormuş kanaati oluşturulması için yalan ve sahtekârlığa dayalı strateji savaşı veriliyor. O yüzden bizim de bu yalan savaşına karşı bilgilendirme mücadelesini sürdürmemiz gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.