Hedef; Mübarek’siz Mübarek rejimini tekrar tesis etmektir
Mısır’daki askeri darbeyi, sadece Mısır’ın kendi iç dinamikleriyle okumak yanlış olur. Egemen güçler ile İran ve Suudi Arabistan’ın bölgesel emel ve korkuları da irdelenmelidir.
Bilhassa Mısır siyasetinin arenasındaki İşbirlikçilerin ve Ordunun bu dış güçlerle bağlantıları bilinmez ise Mısır’da yaşananlar üzerine yapılacak yorumlar ve analizler eksik kalır. Mısır’daki siyasi gelişmeler ve bu gelişmelere dış müdahaleler ile içteki işbirlikçilerin yaklaşımlarına bakıldığında bir çok ayrıntıyı görmek mümkündür.
Şöyle ki;
Mısır tarihinin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi halk devrimi sonrası devraldığı Mısır’ın ekonomisi kelimenin tam anlamıyla dibe vurmuştu.
Mursi, çare bulmak için Körfez Arap ülkeleri başta olmak üzere dost ve kardeş ülkelerin kapısını çalmıştı. Türkiye ve Katar dışındaki ülkelerden beklenen ilgi ve destek gelmemişti. Ancak ordunun yönetime el koymasının ardından Mısır’daki darbecilerin oluşturduğu yönetime yüksek meblağlarda yardımlar yapılmaya başladı.
Mısır’da darbenin üzerinden bir hafta geçmeden, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Kuveyt’ten toplam 12 milyar finansal desteğinin yanında ABD’nin Mısır’a 4 adet F-16 savaş uçağı göndermeyi planladığı bildirdi. Ayrıca, Ordunun Muhammed Mursi’yi devirmesinden sonra Mısır’ı ziyaret eden ilk üst düzey Batılı politikacı ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı William Burns oldu.
Bazı gerçekleri anlamak için kahin olmaya gerek yok. Mursi, sonrası Mısır’daki ani iyileşmeler, konusunda yapılan yardımlar ve siyasi destek ziyaretleri koordine edilen bir kampanyadır. Tüm bu gelişmeler darbenin kimler tarafından yönlendirildiği ve darbenin arkasındaki gücü açıkça göstermektedir.
Şu bir gerçek; Mısır’da rejimi koruma adına Mübarek feda edildi. Mübarek koltuğundan edildi ancak rejimi aldığı darbelere rağmen devam ediyordu. Sistemi yöneten ve yönlendiren Ordu, yargı, istihbarat ve emniyet destekli muhalefet cephesinden oluşan bu kadrolar varlığını sinsi bir şekilde sürdürmüş ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’nin faaliyetleri ve çalışmalarına büyük engeller çıkarmıştı.
Mursi, döneminde hayatı felce uğratan benzin kuyrukları ile elektrik kesintilerinin darbenin ardından bitmesi bu konuda en belirgin örnektir. Yaşanan bu gelişmeler gösteriyor ki; Şubat 2011’den sonra 30 Haziran 2013’ün Mısır halkının nasıl bir stratejik oyunla karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır.
Kısacası: Mısır’da dış destekli askeri darbenin asıl hedefi, Mübarek’siz bir Mübarek rejimini tekrar tesis etmektir.
Batı’dan darbecilere “İhvan Hareketi siyasi sistem dışına itilirse iç savaş çıkar” uyarısı..
Mısır’da bir yanda protesto gösterileri artarak ve aralıksız sürerken diğer yandan cuntacılar bir geçiş hükümetini kurma çalışmalarına devam ediyorlar. Geçici Başbakan Hazım El Biblavî yeni hükümeti kurmuş ve göreve başlamış olsa da Mısır genelinde başlayan direnişi bitirmeye gücü yetmeyecektir.
Bu gerçeği gören Batılılar; Mursi’nin derhal serbest bırakılıp İhvan hareketi ile bir uzlaşma zemininin oluşturulmasına başlanması gerektiğini düşünmektedir. Bu konuda darbecilere; “Müslüman Kardeşler hakkında açılan soruşturma derhal durdurulsun ve arka planda Müslüman Kardeşleri marjinalleştirmeye yönelik çabalardan vazgeçilsin” şeklinde hem çağrı yapıyorlar hem de bu konudaki baskılarını arttırmaya başladıklarına şahit oluyoruz.
Bunu en iyi bilenlerden biri olan ve Mısır’da “sömürgeci güçlerin valisi” olarak tanımlanan Nobel Barış Ödülü sahibi Muhammed El Baradey’dir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanır atanmaz Batılı siyasilerin çağrısına uyarak Başbakan Erdoğan ile görüşmek istediğini resmen talep etti. Hedefi Mursi yönetiminin en güçlü destekçilerinden biri olan Başbakan Erdoğan tarafından kabul edilmekti. Başbakan Erdoğan “kendi meşruiyetleri için bizi kullanmak istediler reddettik” şeklindeki değerlendirmesinden sonra talebi geri çevirdi. Başbakan Erdoğan’ı bu onurlu tavrı ve kararlılığı İslam dünyasında büyük takdir topladı.
İşin doğrusu şu; Mısır halkının verdiği destekle darbeye karşı İhvan Hareketinin sürdürdüğü şanlı direniş aynı zamanda İslam dünyasında var olan destek artarak devam etmektedir…
Yani; darbeciler direnişi kıramadı kıramayacak…
Bir diğer gerçek; Müslüman Kardeşlerin bazı istekleri karşılanmaz ve bir uzlaşma yolu bulunmaz ise Mısır’da hiçbir güç ve sistem ülkeye hakim olamaz. Batı destekli darbeyi korumak ve ülke genelinde kontrolü elinde tutabilmesi için darbeciler bazı kurbanlar vermeye mecbur kalacak.
Çünkü İhvan Hareketi siyasal sistem dışına itilmesi ülkeyi kaosa sürükler. Hatta bir iç savaş bile söz konusu olabilir.
Gelinen noktada Mısır’da “İhvan Hareketi” yani Müslüman Kardeşler yok sayılamayacağı gerçeği görülmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.