Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Batı, İslam dünyası ve demokrasi

Batı, İslam dünyası ve demokrasi

Amerika ve İngiltere’nin başını çektiği Batılı egemen güçlerin emrindeki Uluslararası Toplum; Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirme adına ahlak dışı politikalarını sürdürüyor.
Bu politikalarının temelinde tarihin derinliklerinden gelen kin ve nefret var. Jakobenci bir tavırla uygulanan bu politikalarda, Hukukun üstünlüğü, İnsan hakları ile özgürlükçü demokrasi gibi ilkeler ve değerler yok sayılmıştır.
Çünkü bu güçlere göre; bu değerler Batıya aittir ve patent hakkı da Batılılarındır. Demokrasiyi sahiplenmek onların müsaadesine tabidir. Onların işbirlikçiliğini kabullenmeyen siyasi hareketler halk desteğiyle iktidar olsalar da onların onayı olmadığı için meşru kabul edilmezler.
İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in “demokratik yoldan iktidara gelmek yetmez, batının değerlerine entegre olmaktır esas olan” şeklindeki açıklamasında Batının beklentilerini açıkça dile getirmiştir.
Batılı Emperyalizmi, kendileriyle işbirliğinde olan hukuk dışı yapılanmaları destekleyerek İslam dünyasındaki demokrasi mücadelesini sürekli olarak engellemiştir.
Günümüzde Mısır’da gerçekleşen darbe ve sonrasında yaşanan olaylar, Türkiye’de hükümet karşıtı eylemler ve Tunus’ta karşı devrim arayışları, Suriye’de iç savaşın hala devam ediyor olması başta olmak üzere İslam coğrafyasındaki kaos ve kargaşa o yanlı ve yanlış algının eseridir.
Amerika ve Avrupa ülkeleri Mısır’daki askeri müdahaleden bahsederken darbe deyimini kullanmamakta ısrarcı oldular. Çünkü bu darbenin arkasında onlar vardır.
AB’nin günler sonra Mısır ordusuna bağlı güçlerin ve özel timlerin Mursi taraftarlarına saldırısı sonrası “darbe” ifadesini kullanarak saldırıyı kınayan açıklamalarının oyun olduğu sonradan anlaşıldı.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Mısır’da ordunun yönetime el koymasının ardından görevinden alınan ve gözaltında tutulan ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile bir araya geldi ve ona iddialarından vazgeçip darbeyi kabullenmesine karşılık hem özgür olacağını hem de güvenliğini garanti edeceklerini belirten demokrasi acısından utanç verici olduğu kadar iğrenç bir teklifte bulundu.
Darbeyi meşrulaştırma olan bu girişimin devamında ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Mısır ordusunun ülkede demokrasiyi yeniden inşa etmektedir” şeklindeki yorumu ilkeler ve değerler konusunda Batının ne kadar tutarsız olduğunu göstermiştir.
İSLAM DÜNYASI YENİ BİR
DÖNEME ADIM ATIYOR
Batılı entelektüeller ve siyasileri yıllardır “İslam ve demokrasi bağdaşmaz” iddiasında bulundu. Yine aynı Batı yıllarca kendi sunduğu kriterleri kutsal ve ulvi değerlermiş gibi empoze edip bu kriterlere uymayanları totaliter, dinci, gerici olmakla suçladı, suçluyor. Batı, Doğu’yu kendine tabi olmaya zorlarken sürekli bu değerlerin öncüsü ve üstün kültürün sahibi olarak davranmıştır. Batı “medeniyetler ittifakı” yerine, “medeniyetler çatışması”nı kendileri acısından bir kazanım olarak görmektedir. İslam dünyasında demokratikleşme yolundaki ilerleyişi engelleme adına Batı dünyası kendi savunduğu değerleri inkar edercesine bir siyasi tavır sergilemektedir.
Batılı güçlerin son yıllarda İslam ülkelerine yönelik siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik müdahaleleri Müslümanları yeni arayış ve seçeneklere sevk etmiştir. Türkiye, Mısır ve Tunus başta olmak üzere hemen hemen her İslam ülkesinde yeni bir döneme adım atılıyor.
Siyasi krizler ve toplumsal patlamalar devam ederken “demokrasi mefhumunu” ve beraberinde “demokrasi-İslam” değerlerinin ilişkilerini de yeniden tartışılmaya başlamıştır.
Genç ve dinamik Müslüman kitleler Batının tavrı karşısında büyük bir hayal kırıklığı yaşarken siyasi geleceğini demokrasi çerçevesinde kendi inanç değerleri üzerinden şekillendirmeyi hedefliyor. Bütün bu yaşanan olaylar Batıda “İslam demokrasi ile bağdaşmaz” iddialarının gerçek olmadığını göstermiştir.
Türkiye’de geniş halk kitlelerinin desteğini alan R. Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı tarihsel, sosyo-ekonomik ve siyasal bağlamda örnek bir demokrasi mücadelesi vererek Türkiye’yi dünya milletler camiasında etkili ve itibarlı bir ülke yapmayı başardı.
Tunus’ta devrim sonrası seçimlerin galibi Raşid El Gannuşi’nin lideri olduğu NAHDA Hareketi bir yanda şer güçlere karşı mücadele ederken diğer yandan ülkeyi demokratik bir sisteme kavuşturma yolunda önemli adımlar atmayı başardı.
Mısır’da ise halk şu an tarih yazıyor. İhvan Hareketinin öncülüğünde Mısırlılar iradelerini gasp eden alçak darbecilere ve onları destekleyen iki yüzlü Batılılara karşı demokrasiye, adalete sahip çıkmak için ölümü göze alarak meydanlardaki direnişlerini sürdürüyorlar.
Ellerinde kefenlerle Mursi’ye sahip çıkıp modern firavunlara karşı “asla size teslim olmayacağız” diyerek haykırıyorlar…
Batı emperyalizminin ihanet ve kehanetleri, İslam dünyasında uyanışa vesile oldu. Osmanlı sonrasında sahipsiz kalan İslam dünyası enjekte edilen morfinin tesirinden geç te olsa kurtulmuş ve artık Batıyı tanımış ve yerli işbirlikçileriyle sürdürdükleri oyunların farkındadır.
Kısacası: Böyle geldi fakat bundan sonra asla böyle gitmeyecektir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi