Ahmet Varol

Ahmet Varol

Zulüm zulme perde

Zulüm zulme perde

Suudi Arabistan Dış İşleri Bakanı Suud el-Faysal, Avrupa Birliği’nin göstermelik de olsa Mısır cuntasının gerçekleştirdiği vahşi katliamlara tepki göstermesine tahammül edememiş, ABD’nin Mısır’da yapılanın darbe olmadığı saçmalamasını tekrar ederek Batı, Mısır cuntasından desteğini çekse de bölgedeki Arap ülkelerinin desteği sürdüreceğini söylemişti. Yani zulme destek konusunda artık bütün haya örtülerini üstlerinden atarak tüm insanlığın izlemesine açık bir meydanda çırılçıplak dans ettiklerini haykırıyordu. Çünkü Mısır’daki zulüm rejiminin kazıklarının sökülmesi durumunda sıranın kendilerine geleceğini biliyordu. 

Suudi Arabistan’dan yayın yapan bir haber sitesinin Suud el-Faysal’ın açıklamasıyla ilgili haberinin altına yazılan yorumlar da zaten halkın artık bu haya örtülerini atanlardan tiksindiğini gösteriyordu. Bir yorum ise oldukça anlamlıydı. “Siz eğer Mısır’daki zulüm için bunları söylerseniz, biz sizin Suriye hakkındaki sözlerinizin ve açıklamalarınızın samimi olduğuna da kesinlikle inanmayız.” Gerçi biz zaten inanmıyorduk ve Suriye direnişini karalamak için Suud rejiminin açıklamalarını gerekçe olarak kullananların, katil Baas rejimini haklı çıkarma çabalarında kendilerine malzeme bulma telaşıyla bu açıklamalardan istifade ettiklerini söylüyorduk. 
Bu söz, Suriye’de böylesine korkunç bir zulmü desteklerken Mısır’daki cuntaya karşı çıktıklarını söyleyenler açısından da geçerlidir. 
Bugün Mısır’da, halkın devrimine karşı askerî darbe yoluyla bir karşı devrim gerçekleştirilebilmesinde, cunta yönetimi vasıtasıyla Hüsni Mübarek dönemindeki dikta rejiminin geriye getirilmesi sürecinin başlatılmasında Suriye’de zulüm rejiminin devam ediyor olmasının büyük payı var. Suriye’deki Baas diktası ise kendi gücüyle, askeriyle ve silahıyla değil destek verenlerin, arkasında duranların enformasyon alanında, askerî ve ekonomik alanda yaptığı yardımlarla, silah ve asker destekleriyle bugüne kadar ayakta kalabilmiştir. Dolayısıyla Suriye’deki zulme ortak olanların Mısır’da zulüm rejiminin geri gelmesinde de bir payları var. 
Mısır cuntasının 14 Ağustos Çarşamba günü meydanları boşaltma iddiasıyla düzenlediği baskında korkunç katliamlar gerçekleştirmesi ve bir günde iki binden fazla insanı katletmesi, on binden fazla insanı yaralaması ise Suriye’de Baas diktası açısından gerekçe oluşturdu. Üstelik bölgedeki dikta rejimleri ve uluslararası emperyalizm böylesine korkunç bir katliamda ya cuntayı haklı çıkardı ya da “tarafları sükûnete çağırarak” olayı silahlı çatışma gibi yansıtmak suretiyle ölenle öldüreni, kucağındaki bebekle birlikte keskin nişancılar tarafından hedef alınarak öldürülen anne ve bebeğiyle, onları hedef alan keskin nişancıyı aynı kefeye koydu. 
Böyle bir hadise tabii Şam’daki zulüm rejimini cüretlendirdi ve kimyasal silahları da kullanarak gerçekleştirdiği saldırıda bu yazıyı yazmadan önce aldığımız son bilgilere göre çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan en az bin kişinin öldürüldüğü, birkaç bin kişinin de yaralandığı korkunç bir katliam gerçekleştirdi. Aynen Mısır’daki meydanlarda olduğu gibi sağlık hizmetlerinin çok yetersiz olması ve yeni saldırı tehditlerinden dolayı güvenli bir şekilde ulaştırılamaması yüzünden durumları ağır olanların peş peşe can vermeleri sebebiyle de ölü sayısı sürekli artıyordu. 
Mısır cuntasının vahşi katliamlarına sessiz kalan veya onu haklı çıkaran diktatörler, uluslararası güçler ve sözde uluslararası insan hakları kuruluşları şimdi kalkıp Suriye’deki kan dökücü canavara mı itiraz edecekler? Beşşar onlara “Sisi’ye ağzınızı açmadınız da bana mı tepki gösteriyorsunuz?” demeyecek mi?
Duyarlı insanlar ve özellikle Müslüman toplumlar da hangi zalime, hangi zulme, hangi katliama tepki göstereceklerini, kimi protesto edeceklerini, hangi zalimi lanetlemek için kunut duaları okuyacaklarını, hangi mazluma yardım dilemek için teheccüt namazlarına kalkıp dualar edeceklerini şaşırmış durumdalar. Yüreklerinde açılan bir yara kabuk tutamadan, ondan çok daha büyük bir yara açılıyor. Ama ne yazık ki zalimlerin arkasında saf tutmuş olanlar da bu tutumlarından haya etmiyorlar. 
Allah’ım sen Müslümanlara yardım et! Bu vahşi katillerin saltanatlarına son vereceğimiz aydınlık günlere bizleri kavuştur. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi