Milli Eğitim Sistemi ve ders kitapları
Okullar yakında açılıyor. Ancak “Milli Eğitim Sistemi”ndeki sorunlar çözülmüş değil. Hâlâ 28 Şubat ve öncesinden kalma “baskıcı ve hakları iptal edici mevzuat” yürürlükte. Öyle “umumun içine sinmiş, yerli yerine oturmuş, tatmin edici bir eğitim sistemi”nin varlığından söz edemiyoruz.
Konuya dair pek çok şey söylenebilir; ancak burada hepsini ele alma imkânımız yok. O yüzden, sadece “Milli Eğitim Müfredatı” için bir “teklif” ve “ders kitapları”na dair bir “ilke değerlendirmesi” yapmakla yetineceğim.
Teklifim şu: Eğitim-öğretim, her kademesinde “üretim”e yönelik bir niteliği haiz olsun; eğitimin herhangi bir kademesini bitiren, “üretici bir vasıf” kazanabilsin. Müfredat içinde “akıl ve akletme”, “özgürlük ve özgür düşünce/düşünme”, “isyan kültürü ve itiraz edebilme”, “sorma ve sorgulayabilme”, “beyin faaliyetleri ve üretici düşünce teknikleri”, “hayatın pratik gerekleri ve bunları yapabilme vasfını kazanma” gibi “zorunlu” dersler de bulunsun.
Bu teklifime dair ayrıntıları gerektiğinde yetkililerle paylaşabilirim.
Ancak “Milli Eğitim Temel Kanunu”nda düzenlenen “Türk Milli Eğitiminin Genel Amacı” değiştirilmeden de bu tür derslerin okutulması mümkün olmayacak gibi. Konuya dair mevzuata göz attığımızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Nitekim sözünü ettiğim “ders kitapları”na dair “ilke değerlendirmesi” de bu kapsamda anlamını bulacaktır.
“Milli Eğitim Temel Kanunu”nun ikinci maddesinde, “Türk Milli Eğitiminin genel amacı” beyan ediliyor. Buna göre eğitimin amacı; herkesi “Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; ....Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek”tir.
Yani “Milli Eğitim”, öğrencileri “Laik-Kemalist İdeoloji”ye göre tek-tip olacak şekilde biçimlendirme işlevi görür.
Zaten bu yüzden “Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği”nin “Ders kitaplarının nitelikleri”ni düzenleyen 6. maddesinin (a) ve (b) bendlerine göre, ders kitapları “Anayasa ve kanunlara aykırı hususları içermez.” Anayasa ve kanunlar ise “Laik-Kemalist nitelik”te olduğundan, bunun anlamı şudur: “Ders kitapları Laik-Kemalist nitelikleri taşımak, bu niteliklere uygun bir içeriği haiz olmak zorundadır.”
Bu kapsamda; “ders kitaplarında dini, siyasi ve felsefi görüş farklılıkları” ve bunlara dair içerikler bulunamaz. Yani öğrenci “Laik-Kemalist biçimlendirme”ye tâbî tutulur ve “tek-tip” olarak yetiştirilir. Ders kitaplarının içeriğini oluşturan “okuma metinleri” de öğrencilere “demokratik, laik” devlete fikri ve ameli olarak bağlılığını sağlama vasıfları kazandırma niteliğini haiz olmak zorunda. Bunun için, “öğretim programlarında belirtilen Atatürk ilke ve inkılâpları ile ilgili kazanımlar”ı içeriyor. Bir de, “akledemeyen, farklı düşünceler üretemeyen insan tipi” yetiştirilecek ya, bunun için öğrencinin “diyalog, hoşgörü, uzlaşma kültürü”ne uygun olarak biçimlendirilmesi öngörülüyor.
Bunlar içeriğe dair hususların özü. Bir de “şekil şartları” var ki, bunu da aynı mevzuatın 8. maddesinde görüyoruz. “Ders kitaplarının teknik, tasarım ve düzenlenmesi”ne ilişkin esaslara göre, ilköğretimin ilk üç sınıfına ait kitaplarda, Türk Bayrağı, İstiklal Marşı’nın ilk iki kıtası, “Öğrenci Andı” ve Mustafa Kemal’in resmi bulunmak zorunda. İlköğretimin diğer sınıfları ile ortaöğretim ve yaygın eğitim kitaplarında “Öğrenci Andı”nın yerini “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” alıyor.
Ancak, İstiklal Marşı tamam da, Mustafa Kemal’in resmi ve özellikle de “Öğrenci Andı” ve “Gençliğe Hitabe” bütün ders kitaplarının başında niye olsun ki? Bunun bilimsel, sosyal, kültürel, psikolojik vs. nasıl bir gereği olabilir?
Açıkçası, ders kitaplarının içerik ve şekil itibariyle öğrencileri “Laik-Kemalist ideoloji”ye göre biçimlendirmesi ciddi bir sorun. Oysa öğrencilerin “akleden”, “düşünebilen”, “sorgulayabilen”, “itiraz edebilen”, “belirli bir ideolojinin kalıpları dahilinde biçimlendirilmeyen” “sosyal bireyler” olarak yetiştirilmesi daha doğru olacaktır.
Hususen “Din Dersleri”, müslüman toplum hesaba katılarak, gerçekten “İslam”ı anlatan dersler olmalı, içerikleri “Laik-Kemalist ideoloji’nin izleri”nden arındırılmalıdır. Müfredatın içeriği değiştirilerek, hem “ilmi-bilimsel”, “sosyal-kültürel” vb. hususlara yer verilmeli, hem de “toplumun kimlik ve kişilik değerleri”ne, “inanç ve kültür esasları”na bağlı ve sadık bir niteliği haiz olmalıdır.
Ders kitaplarının ve eğitim sisteminin “Laik-Kemalist içerik”ten kurtulması, çağı yakalamak, “asl”ı korumak ve “var olabilmek” için de gerekli. “Milli Eğitim”in, öğrencileri “Laik-Kemalist İdeoloji”ye göre biçimlendirme işlevine son verilmeli.
Eğitim reformu yetmez, bize “eğitim devrimi” lazım. Sorun, bunu “kim”in, “hangi irade”nin yapacağında...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.