Halepçe’den Şam’a yol var mı?
“Halepçe” Irak’ta kendi halinde bir kasaba iken 25 sene önce bütün dünyanın bildiği bir yer haline geldi...
Bugün yeryüzünde Halepçe ismini bilmeyen bir insan tasavvur edilemez. Mazlumlar bilir, çünkü dünyanın en büyük zulümlerinden biri işlenmiştir bu kasabada. Zalimler de Halepçe’yi iyi bilir elbette.
Mesela Beşşar Esed, çok iyi bilir Halepçe’yi... Saddam onun için rol modeldir!
Orada irtikab edilen zulmü kopyalaması başka nasıl açıklanabilir?
Şam’ın zâlimi olmaktansa, Halepçe’nin mazlumu olmak bir insanlık tercihidir. Halepçe zâlimle mazlumu kesin olarak ayıran bir felaketti. Bütün mazlumlar kimyevi silahla katledilen, sakat bırakılan binlerin on binlerin hüznüne büründü.
Birileri, Halepçe’ye etnik bir imha bombası attı. Güya Araplık adına! Birileri de bunu Kürtlük adına kutsadı. Öldüren zalimdi Arap değil, ölen mazlumdu Kürt değil!
Bunu böyle görmediğiniz zaman, Halepçe’den Şam’a giden karanlık yolu göremezseniz.
Nitekim, Türkiye’nin azgın kürtçüleri Şam’da olan bitenle zerrece ilgilenmiyor. Siz BDP’nin Şam katliamı ile ilgili bir tek sözünü duydunuz mu? Acaba Şam’ın Kürtlerle meskûn bir mahalline kimyasal füze düşse idi, ne olacaktı? Gene mi susacaktı insanlıktan bi behre bu etnikçiler?
O zaman durum başka olurdu elbette! Yer gök yıkılırdı!
Yıllarca Halepçe mazlumluğundan geçinenler, “Rojava katliamı” mavalları uydurarak gemilerini yürütmeye çalıştılar. Hata on yıllar öncesinin deprem resimlerini yardıma çağırdılar! Tam da o sıralarda Esed zalimi kimyasal silahla Şam katliamını yaptı.
Bunlarden tık yok! Hadi sesinizi yükseltin! Halepçe’deki gibi çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden insanlar katlediliyor!
Pişmiş kelle Silahettin başka havalarda, eşbaşkan saldırgan madama hiç ortalarda yok. İşe bakın ki, bunların hepsi Eset’çi. Neredeyse, “vur Eset, öldür Eset, imha et Eset” diye tempo tutacaklar. (İçlerinden tutmadıkları ne malûm?)
Suriye’de olup bitenler, birçok efsaneyi yerle bir etti...
Mesela İran efsanesi Suriye’nin Haleb’inde, Şam’ında, Hama’sında, Humus’unda enkaz altında kaldı.
Humeyni’nin büyüleyici İslâm inkılâbı, koyu Şii taassubuna ve İran ulusal devletine kurban edildi.
İsrail’e karşı kahramanımız Hizbullah, arkasını İsrail’e dayayıp silahlarını mazlum insanlara yöneltti.
Bunlar apaçık gözlerimizin önünde oldu.
Bu iki Esedci zümreye Türkiye’nin azgın kürtçülerini de eklemek gerekiyor. “Rojava devrimi” mavalları ile taraftarlarını avutan bu mazlum görünümlü zalimler artık deşifre oldu.
Rojava mavalının sonunun geleceğinin işaretini Silahettin verdi: Efendim, PYD ile savaşan El-Nusra’nın önde gelenlerinin Ceylanpınar’da kaldıkları evleri biliyormuş! İstenirse adreslerini verirmiş!
Başbakan’ın cevabı bu utanmazın yüzünde şaklamış mıdır acaba? “Açıklama yapmış BDP’nin Başkanı, diyor ki ‘Ben adresleri veririm.’ Yani bu kadar bu işlerde kabiliyetli ise, bize PKK’lıların da adreslerini versin. Onlar da aşırı uçtur. Biz onların da üzerine gidelim. Nusra’nın da üzerine gidelim… Bizim bu konularda asla tavizimiz yok. Ama bunu BDP’nin Genel Başkanı söylerken, PKK’lıların adreslerini daha iyi bilirler. Bize o adresleri de versinler. Biz hepsinin de üzerine gideriz, tavizsiz.”
Başbakan’ın cevabı bu zâlim senakârına yeter de artar bile!
Tabiî anlayana!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.