O Paket Kadar Taş Düşsün Başınıza
Sonunda nur topu gibi bir demokratikleşme paketimiz oldu. Toplumun akl-ı selim sahibi tüm kesimlerinden olumlu tepkiler yükselirken her iyi şeye karşı durmayı alışkanlık haline getiren CHP, MHP ve BDP’den de salvo atışları başladı. Adamlara Türkiye’nin tapusunu verseniz “Daha yok mu, daha yok mu?” diyecekler.Bu nasıl bir siyasi ahlâktır, anlamak imkansız.
Önce anamuhalefet partisi CHP’ye ve onun evlere şenlik genel müdürüne bakalım. Kılıçdaroğlu, Anadolu’yu adım adım geçip turne yapan bir tiyatro kumpanyasının sahibi sanki. Her yerde yeni bir oyun sahneye koyuyor. Replikler o günkü siyasi atmosfere göre belirleniyor. Adam konuşuyor:
- Sayın Bülent Ecevit, Kıbrıs’a Barış Harekatı yaptı, 1 kişinin bile burnu kanamadı!
Şaka filan yaptığımı sanmayın lütfen. Zekası yanaklarından fışkıran Sayın Kılıçdaroğlu söylüyor bunları. Hazret, Ankara’da Genelkurmay’a gidip Kıbrıs Barış Heraketı’ndaki kayıplarımızla ilgili bir brifing istese eminim seve seve yaparlar. Ya da Gogol Amca’nın tuşlarına dokunsa oradan bile üç aşağı, beş yukarı öğrenebilir. O, bu sözleri CHP’nin ne kadar insancıl olduğunu cümle cihana göstermek için söylemişti, ama biz anlamakta zorlanıyoruz. Zira o bu incileri döktürürken Meclis’te Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki CHP’li üyeler İstanbul Milletvekili Süheyl Batum ve Konya Milletvekili Atilla Kart birbirlerine giriyorlardı. Düşünün aynı partinin iki milletvekili, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda partilerini diğer partilerle uzlaştıracaklar!
Hem de birbirlerine karşı kılıçları çeken bu CHP’li vekiller bir defa değil, aynı kavgayı birkaç defa yaparak CHP’nin asaletini ortaya koyuyorlardı. Bu durum CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Sivas’ta katıldığı bir özel televizyon programında sorulmuş ve vecize niteliğinde şu cevap alınmış:
- İnsanlar en çok kiminle tartışır, evli erkekler eşleri ile. Bu gayet doğal değil mi? Hayatın her alanında vardır bu, düşünceler ifade edilir, tartışılır, bazen kızılır, bazen üzülünür, sonunda da barışılır. Bu tartışma insanın doğasında vardır.
Şimdi yahu bu ikisi de erkek ve milletvekili, bu yaptığın benzetme hilkat garibesi deseniz adam pişkin, diyecek ki “Teşbihte hata olmaz!”
Öyle ya “Ben yaptım oldu!” Daha önce de Başbakan Erdoğan’ın muhterem validelerine ağır hakaretler ve küfürler etmiş, tepkiler karşısında da “Ben öyle söylemek istemedim, yanlış anladınız” demişti. Paketle ilgili görüşlerini aktarırken çam devirmeye devam ediyor:
- Bir vali vardı, bu memlekete şeriat da, komünizm de gelecekse biz getiririz, size ne oluyor?
Güya Erdoğan’a vuracak. Sayın Kılıçdaroğlu, bilmiyorsan öğren! O vali sizin partinizin yıllarca Ankara’da valilik yaptırdığı Nevzat Tandoğan’dır. Ankaralılara kan kusturmuş, milletin gıkı çıkmamıştır. Uzun zaman Cumhuriyet ve Hürriyet’in Ankara temsilciliğini yapan duayen gazeteci Emin Karakuş’un “İşte Ankara” adlı hatıralarını okursanız orada Nevzat Tandoğan’ın dudakları uçuklatacak garip uygulamalarını görürsünüz. Bu yüzkarası vali Osman Yüksel Serdengeçti’yi gözaltına aldırıp makamına getirtmiş ve:
“Ulan Öküz Anadolulu! Milliyetçilik ve komünizmden size ne?.. Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz!.. Sizin göreviniz mahsul yetiştirmek ve oğullarınızı askere göndermektir. Sizden beklediğimiz sadece bunlardır” demişti...
Siz parti olarak milleti sağmal inek gibi görürken, bir yandan da “Köylü bu milletin efendisidir” diyordunuz. Nasıl efendilikse? O efendilerin Ankara’da yamalı çarığı ve poturu ile Kızılay ve Ulus’a çıkması yasaktı, hasbelkader bu yasağı ihlal edenler de götürülür ve sabaha kadar da kendilerine “Karakolda ayna var!” türküsü dinletilirdi.
Manisa Milletvekiliniz Özgür Özel de yeni paketten müşteki imiş. Nasıl olmasın ki?.. Dünün “muhtar bile olamayacak” adamları başbakan olmuşlar da ülkeyi yönetiyorlar, vay haddini bilmezler vay! Bakın sayın milletvekili ne diyor paket hakkında:
- Müminim, sünniyim,
ilkem sübyanları sevmek,
Başbakan’a ömrümce biat etmek.
Daha önce de bu partinin genel sekreteri Önder Sav hacca gitmek isteyen CHP’li yaşlı bir amcaya abuk-sabuk şeyler söyleyerek dinimizle alay etmişti. Bunların genlerinde böyle bir bozukluk var. GDO’su batılı ülkeler tarafından değiştirilmiş tuhaf yaratıklar adeta. Tabii pakete bakışları da şaşı olacak!
Ardından geliyor MHP. O da hâlâ sayın Türkeş’in 12 Eylül darbecilerine yazdığı mektubun çizgisinde siyaset yapıyor. Sayın Türkeş ne demişti:
- Kendisi hapiste, fikri iktidarda olan partiyiz.
Yani darbeci Kenan Evren ve saz arkadaşları ülkücülere dokunmasa makbul adamlar olarak alkışlanacaklardı!
Nitekim tuhaf bir şekilde ülkücüler de solcular gibi zindanlara doldurulup işkence tezgahlarında sakat bırakılmalarına, zulüm yapılmasına rağmen, 12 Eylülcülerden hesap sorulmasının yolunu açan referandumda MHP 12 Eylülcüleri korumakta beis görmemiş, “hayır” oyunu tercih etmiştir. Bugün de halkın daha fazla özgürlük talebine kapı aralayan paket eleştiri yağmuruna tutulmuştur.
BDP’ye gelince, onun paket karşısındaki tutumu tam bir nankörlük örneği ve cinnetlik bir durumdur. Anadilde eğitimin de önünü açan bu paketi alkışlaması gerekirken, bir bezirgan edasıyla “Bu ne biçim paket, hiç bir şey yok” deme küstahlığını göstermektedir. BDP milletvekili Ahmet Türk, “Bu paket kabak” diyebiliyor. Sayın Türk, kabağın 40 çeşit yemeği olur, hatta tatlısı bile yapılır, ya sizden ne olur?
Kürt halkı da dahil, bu ülkeye acıdan, gözyaşından başka ne verdiniz? Bir başbakan çıkıp “Barış için baldıran zehiri içmeyi” teklif ederken siz gençliğinin baharındaki Kürt çocuklarını dış desteklerle silahlandırıp dağlara sürdünüz, bunun kâr neresinde Allah aşkına?
O paket kadar taş düşsün başınıza, belki aklınız başınıza gelir!