Depresyondayım
Değerli okuyucularım, sonbahar mevsiminin gelmesiyle, kişiler daha çok olumsuz düşünmeye ve üzüntülü kederli hissetmeye başladı. Zaman zaman her insan, kendini kederli ve üzgün, motivasyonsuz hissedebilir Ancak bu durum uzun sürerse, o zaman işte depresyona yakalanıyoruz. Nedir bu Depresyon bir bakalım; Depresyon, genel bir çökkünlük durumu. Belirtileri, kendini suçlu hissetme, karamsar düşünme, devamlı üzüntülü olma, ağlama isteği, daha önceden hoşlandığı etkinliklerden eskisi gibi zevk alamama, dikkatini toplayamama, aşırı uyuma isteği ya da uykusuzluk çekme, aşırı yemek yeme isteği ya da iştahsızlık, hareketlerinde ve enerjisinde azalma. Zaman zaman bizlerde de bu belirtilerden bir veya birkaçı olabilir, bu durum önemli değildir. Ancak belirtilerin çoğu sizde mevcutsa ve bu belirtiler uzun zamandan beri devam ediyorsa o zaman, bir uzmana danışmanızda yarar var. Depresyonun oluşmasına yol açan diğer etkenler;
Kalıtım: Ciddi bir depresyon geçirmiş bir kişinin çocukları, onun diğer akrabalarından daha çok risk altında.
Psikolojik faktörler: Kişi belli durumlara tepki olarak depresyona girebilir. Örneğin, ölüm ya da ayrılık sebebiyle sevdiğimiz birinin kaybı, iş kaybı, statü ve saygınlık kaybı gibi kayıplar sonucu kişi depresyona girebiliyor.
Psikolojik risk faktörleri: Yapılan araştırmalara göre, anne ya da babanın çocukluk döneminde kaybedilmesi kişiyi depresyona sürükleyebiliyor.
Orta yaş dönemindeki hanımlarda da depresif durum görülme sıklığı daha çok fazla. Bu dönemde yaşamını paylaştığı çocukları evi terk etmekte, annelik rollerinde değişmeler olmakta ve bu yeni durumlara yeni uyumlar göstermesi gerekmektedir. Bu dönemi sağlıklı bir şekilde atlatabilmek çok güçtür.
Beyindeki değişimler: Depresif rahatsızlığın başlangıcı sırasında, beyinde birçok biyolojik değişmeler olur. Bunlar hormon sistemindeki bazı değişmelerle, beynin kimyasal ve elektriksel etkinliğindeki bazı değişmelerdir.
Düşünce biçimimiz: Kişi, depresif duygu halindeyken olumsuz düşünür, yaşamında ters giden şeylerden kendini sorumlu tutar, başına gelen en küçük bir tersliği aşırı büyütür... vb.
Bir başka önemli etken de, bazı kişilik özelliklerine sahip olan kişilerin depresyona yakalanma olasılığı daha yüksek. Bu kişiler, genelde kimseyi incitmek istemezler, ilişkilerinde aşırı verici ve fedakâr davranırlar, aşırı duyarlı ve hassastırlar.
Bir başka neden de; kişinin çevresindekiler, ondan o kadar çok şey bekler ki, kişinin bu beklentileri karşılaması olanaksızdır. Bu da onu çaresizliğe iter.
Kişinin küçüklüğünden beri sevgi saygı duyacağı, ondan da destek ve sıcaklık göreceği, benzemek istediği düzeyde bir kişi yoktur. Bu da kişinin kendine güvenini kaybettirir.
Çocuklukta anne-baba ayrılığı ya da kaybı, stresli koşullar altında destek bulamama da depresyona neden olur
Ayla Hanım on yıllık evliydi ve iki çocuk annesiydi. İlk evlendiği yıllarda kocası kendisini aşırı kıskanmıştı. Evden tek başına çıkması yasaktı. Kendi ailesiyle görüşmesi engelleniyordu. Kocası aşırı sevgi adına ona yaşam hakkı tanımıyordu. Ayla Hanım da ‘yuvam bozulmasın’ diye bunlara katlanmıştı. Bana geldiğinde kocasının artık kendini kısıtlamadığını anlattı. Ama geçmişte kendine yapılanları unutamıyordu. Kocası ne zaman kendisine yaklaşsa aklına hemen o kötü günler geliyordu. Şu an eşiyle gezmeye gitmiyor, öğleye doğru kalkıyor, evde yemek bile yapmıyordu. Kendini mutlu hissetmiyordu, hayattan zevk almıyordu. Yapılan psikoterapiler ve ilaç tedavisiyle kendini kısa sürede toparladı.
Depresyondan kurtulmanın en etkili yolu ilaç tedavisi ve bireysel terapilerin kişiye aynı anda uygulanmasıdır. İlaçlar depresyon ağır olduğunda, en yüksek etkiyi sağlamak için psikoterapi ile birleştirilebilir.
Depresyon tedavisinde genelde “Bilişsel-davranışçı terapi” uygulanmakta. Bu terapi sırasında depresyonla ve karamsar olumsuz düşüncelerle nasıl başa çıkabileceği danışana öğretiliyor. Daha sonraki aşamada danışanın yanlış bilişsel süreçleri bulunur ve bu süreçler olumlu düşünceler ile değiştirilmeye çalışılır. Bilişsel terapi görmüş danışanın şikayetleri,tedavinin sonunda belirgin bir şekilde düşüş gösterir. Çoğu danışan, hayatlarında şimdiye dek olmadığı kadar mutlu hissettiklerini belirtir. Bu duygudurum eğitiminin, yani bilişsel terapinin, kendine emniyet ve güven hissi verdiğini söylerler.
Bilişsel-davranışçı terapinin danışana sağladığı yararları şöyle sıralayabiliriz;
1.Hızlı Semptomatik İyileşme: Özellikle hafif depresyonlarda 12 hafta gibi kısa sürede belirtilerden kurtulduğunuzu görebilirsiniz.
2.Anlama; Olumsuz duygularınızın sebeplerini, normal ve anormal duyguları ayırt etmeyi, bu dalgalanmanın şiddetini ölçmeyi öğrenirsiniz.
3.Kendini kontrol: Altüst olduğunuzda yeniden iyi hissetmenizi sağlayacak güvenli ve etkili başa çıkma yöntemlerini öğrenirsiniz.
4.Korunma ve kişisel gelişim: Gelecekte gelebilecek iniş çıkışlardan gerçek ve uzun süreli korunma ,sizi acılı depresyonlara sürükleyen bazı temel değerlerinizin, tutumlarınızın yeniden gözden geçirilmesi ile mümkün olacaktır.
Değerli okuyucularım, üzüntü keder ve depresyon sonucunda hücrede proteinler yıkılır, kan şekeri yükselir, vücutta kan yağları artar, vücut savunma hücreleri azalır, bunun sonucunda kalp üzerinde olumsuz tesir yapar. Ayrıca üzüntülü olma halinin uzaması sonucu tiroid hormon seviyesi yükselir.
Yüce Peygamberimiz (s.a.s) “Her kimin üzüntü ve kederi çok olursa, hastalığı da çok olur” buyurmuştur. Üzüntüyü gidermenin en tesirli çaresi Allah yolunda insanlara hizmettir; “Sizlere cihadı (Allah yolunda insanlara hizmeti) tavsiye ederim, çünkü cihad cennet kapılarından bir kapıdır. Yüce Allah bununla gönüllerdeki üzüntü ve kederi giderir.” İnsanlara hizmetin üzüntüsü, ancak lezzettir. Hizmet Yaradan için yapıldığından hiçbir zaman kaybetme psikolojisi yoktur.
Bol neşeli, huzurlu maneviyatlı günler geçirmeniz duasıyla Allah’a emanet olunuz.
PSİKOTERAPİST KIVANÇ TIĞLI DNŞ TEL: 0212 503 79 95-0 506 401 79 91
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.