Serdar Demirel

Serdar Demirel

Dini yeniden yapılandırmak

Dini yeniden yapılandırmak

Geçen yazımızda; “Küçük, açıklanabilir, tolere edilebilir ve varlığı rahmet hükmünde olan ihtilafları büyütmek ve bu vehme yaslanarak dini yeniden yapılandırmaya kalkışmak gibi” modern eğitimin tezgahından geçmiş insanlara cazibeli gözüken bir tehlikeye işaret ederek yazıyı bitirmiştik. Bugün kaldığımız yerden devam edelim...

Evvelemirde şunu teslim edelim; Müslüman Ümmeti oluşturan ana yapı tâ başından beri Ehli Sünnet’tir. Bugün de İslâm içi ama Ehli Sünnet dışı dinî kimlikler ümmetin takriben yüzde 15’ini, yani azınlığı teşkil eder. Ve bu kimlikler birbirine yakın olabildiği gibi birbirinden çok farklılık da arzedebilmektedir. Meselâ Şiîlikle Hâricilerin yaşayan kolu İbâdîlik gibi.

İslâm denince Batılıların da ilk aklına gelen Ehli Sünnet’tir. Son dönemlerde içten ve dıştan bu ana yapıya yönelik bir itibarsızlaştırma faaliyeti var. Bu hamle aslında ümmetin omurgasını çökertmeye yönelik yıkıcı bir hamledir.

Teknik tanımı bir tarafa bırakırsak, bizim Ehli Sünnet’ten kastımız Sahabe neslinin Allah Rasülü (sas)’den bize naklettiği söz ve amele mebnî din, bir diğer ifadeyle Müslümanların merkezi kriterleri ve tutarlı bir usûle dayanarak bunun etrafında tecelli etmiş dünya görüşüdür.

Kısacası Müslümanların fikrî ve amelî tarih tecrübesi. İnşa ettikleri medeniyetlerin kurucu ruhu. İslâm futuhatının muharrik gücü. Yıkıcı Moğol istilasına ve Haçlı Seferleri’ne karşı direnen öz...

Ehli Sünnet’in ürettiği tarih tecrübesi, kendi sistematiği içerisinde, referans kaynakları aynı olmakla beraber farklı yorumlar da geliştirmiş, hak dairesi içinde birçok mezhebe vucüt vermiş biricik bir tecrübedir. Bu da canlı hayatı İslâm’la üretmek üzere yapılan içtihatların zaruri bir sonucuydu.

Şimdi bu zengin birikime dayanarak hayatı yeniden üretmek, modern ve postmodern meydan okumalara karşı koymak varken, bu zengin birikimi bir ayak bağı, ve hatta “İslâm’a kurulmuş sistemli tuzak” olarak göstermenin bir manası olabilir mi?
İzahı mümkün, metodolojik dayanakları olan, nassların yapısı gereği neşet etmiş Ehli Sünnet içi ihtilafları köpürterek sanki ortada temel meselelerde birbirine zıt ve telifi mümkün olmayan birden fazla din varmış gibi bir fikir terörü estirmek kimin işine yarar?
Bunların bir kısmı içine düştükleri trajikomik durumun farkında bile değiller. Şöyle ki, bunlar Şia ve Ehli Sünnet, Alevilik ve Ehli Sünnet arasındaki temel itikadi meselelerdeki ayrılıkları ümmetin vahdeti adına görmezden gelebiliyorlar. Bu konuları önemseyenleri ümmetin vahdetini bölenler olarak da gösterebiliyorlar. Hakikatin izahı adına söylenen ve telifi mümkün olmayan birbirine taban tabana zıt görüşlere furûat muamelesi yapabiliyorlar.

Paradoks da burada başlıyor zaten. Ehli Sünnet içi küçük ihtilafları büyütürken, fırkalar arası büyük ihtilafları küçülterek sadece hakikatin flûlaşmasına hizmet ettiklerini görmüyorlar..

Anlatmak istediğimiz şey; ne farklı dinlerin ne de ehli bidat fırkaların Müslüman toplumda yaşama hakkıyla ilgilidir. Onların varlığını kabul etmek ve  hukuki olarak onların haklarını teslim etmek ayrıdır, onların küfür veya bidatlarını beraber yaşama iradesi adına tasdik etmek, yahut fitne çıkmasın diye hak paydasında basit birer içtihat derecesine indirmek ayrıdır.

Bu tarz bir tutum hakikati göreceli göstermekte ve parçalamaktadır. Tam bir postmodern yanılgı. Büyük ihtilafları önemsizleştirmek postmoderne uysa da usûlden ve nassların yapısından neşet eden küçük ihtilafları büyütmek tam bir akıl tutulmasının ürünüdür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi