Ayetullah Humeyni Yaşasa İdi, İran Bu Yanlışları Yapar Mıydı?
Lübnan’da 71 gün önce kaçırılan 2 Türk pilot, Murat Akpınar ve Murat Ağca, nihayet serbest bırakıldılar. İstanbul’da bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından karşılandılar. Şüphesiz sevincimiz büyüktür. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Türk pilotların ailelerinin soğukkanlı bir şekilde beklemelerine teşekkür ederken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da süreci sabırla yönettiklerini ve bu mutlu sona ulaşıldığını açıkladı.
Şimdi geliyoruz işin püf noktasına, pilotlarımız ne karşılığında serbest bırakıldılar? Suriyeli muhaliflerin elinde esir tutulan 9 İranlı devrim muhafızlarının serbest bırakılması karşılığında bu sonucun alınmasına doğrusu şaşırmıyoruz. Zira bunu İran ilk defa yapmıyor. Daha önce de Suriye’de Adem Özköse ve Hamit Coşkun adında iki Türk gazeteci kaçırılmış ve onların serbest bırakılması da yine Suriyeli muhaliflerin elinde esir tutulan 9 devrim muhafızının salıverilmesi gibi bir pazarlıkla mümkün olmuştu. Bence İran ateşle oynuyor. Türkiye’nin dostluğu da çok önemlidir, düşmanlığı da. Dünyada en yalnız kaldığı bir zamanda tâ Güney Amerika’dan Brezilya’yı yanına alarak hem de küresel güç Amerika’ya karşı savunmamızı bir anda unutuveren nankörlük abidesi bir İran. Teşekkür olarak önce 2 Türk gazeteciyi, ardından da 2 Türk pilotunu kaçırttırıp, Suriye’deki İranlı Devrim Muhafızlarının kurtarılması için koz olarak masaya sürüyor. Önce şu soruyu sormak lazım:
- Sizin Suriye’de ne işiniz var?Lübnan’daki Şii Hizbullah örgütü Suriye’de Beşar Esad’ın yanında savaştıklarını açıklayarak hepimizi şaşırtmıştı. Yani Lübnan Hizbullah’ı ve İran Devrim Muhafızlarının seçkin birlikleri katil Beşar Esad’ın yanında saf tutarak Suriye’de Müslüman kanını dökmeyi hüner saydılar. Bugün Suriye’de 100.000’in üstünde insan anlamsız bir savaşta öldürülmüş ise bunların kanları Esad kadar İran’ın da eline bulaşmıştır. Doğu komşumuz kendi ülkesinde için için kaynarken bu açığını Suriye’deki eli kanlı bir diktatörle ortaklık kurarak dikkatleri oraya çevirmeyi denemiştir. Türkiye’nin onlara açtığı, İslâm kardeşliği ile bezenmiş krediyi onlar, Suriyeli kardeşlerimizin kanı ile kirletmişlerdir. İran Türkiye’ye düşmanlığı bir siyaset olarak benimsediğini her fırsatta gösteriyor.
Daha önce de PKK’nın elebaşısı Murat Karayılan’ı yakaladığını ilan etmiş ve 1 hafta süren sıkı bir pazarlıkla Karayılan PKK’ya geri verilmişti. Sonra da yapılan açıklama ile yakalanan şahsın Karayılan olmadığı bir başka PKK’lı olduğu bildirilmişti. İran kendince bir kere daha Türkiye’yi atlatmıştı. Karayılan Türkiye’ye teslim edilse belki de Türkiye terörle mücadelede yeni bir mevzi kazanacaktı. İran, Türkiye’nin güneyinde Şii bir kuşak oluşturma çabasında. Bunun için Irak’ta ve Suriye’de zamanın kendi lehine işlediğini düşünüyor. Oysa Ortadoğu’da bilhassa Amerika ve İsrail’in baskıcı politikalarına direnebilmek için İran’ın yanına mutlaka Türkiye gibi bir partneri alması siyaseten en akıllıca tercih. Yani sadece menfaatleri açısından bile bu elzem. Bütün bunların yanına Ayetullah Humeyni asıl bir unsur olarak İslâm kardeşliğini de koymuştu.
Onun Şii ve Sünni ayrımını en aza indirmek, ayırıcı noktaları elinden geldiği kadar yok etmek konusunda yaptıklarını bugün muhabbetle anıyoruz ve Sünni İslâm’ın kucakladığı dünyada 1978 yılında yapılan İran devrimi bir İslâm Devrimi olarak alkışlandı, gözyaşı döküldü, yürekler İranlı kardeşleri için çarptı. Orada ABD elçiliği basıldığında adeta bayram ilan edildi.Bugünkü İran ise Türk halkındaki kredisini cömertçe harcıyor, tüketiyor. Bu durumun en çok ABD ve İsrail’i sevindirdiğini söylemeliyim. Onlar bunu sağlamak için milyar dolarlar harcamayı bile göze alabilirlerdi, İran ise bunu bedavadan yapıyor ve bunun adına da ince siyaset diyor.
Ben hep düşünüyorum, acaba Ayetullah Humeyni sağ olsaydı İran Suriye’deki eli kanlı Beşar Esad’la aynı karede fotoğraf çektirir, döktüğü kanlara asker göndererek ortak olur muydu? Türk gazetecileri ve pilotları kaçırılıp Türkiye’ye şantaj yapılır mıydı? Sanmıyorum, İran ateşle oynuyor ve küresel bir güç olmak yerine bir aşiret devleti olmayı tercih ediyor. İran unutmasın, bir gün İranlı gazeteciler ve pilotlar da kaçırılabilir.
Camdan kalede oturanlar, başkalarının evlerine taş atmasınlar!